#smrgSAHAF Ada Defterleri -

Stok Kodu:
1199098935
Boyut:
15x22
Sayfa Sayısı:
463 s.
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2008
Kapak Türü:
Ciltli
Kağıt Türü:
3. Hamur
Dili:
Türkçe
Kategori:
0,00
1199098935
484738
Ada Defterleri -
Ada Defterleri - #smrgSAHAF
0.00
(...) Kışın, şehir hayatı gözlem yapma olanağı tanımıyor pek. Yaz yaşantısı daha açık. Her yerde olduğu gibi adalarda da. Üç yıldır, bir bakıma rasathane çalışıyor içimde. Balkondan bakarken komşuları, sokaklardan geçerken uzak komşuları, iskelede daha geniş bir nüfusun üyelerini görebiliyorum. Nasıl biz, uzun uzun oturuyorsak balkonumuzda ve görünüyorsak, onlar da görünüyorlar.

Başıboşluk, tamı tamına hiçbir şey yapmamak değil doğal olarak. Balkonda, bakıyor, düşünüyorum: Aklımdan hep bir şeyler geçiyor, öyleyse başıboş sayılmam, diyebilir miyim?

Saatlerce gazete okuyor, şuradaki. İki kadın, her gün, oturuyor konuşuyorlar şurada. Kağıt oynuyor durmadan kimileri. Bulmaca çözüyor berikiler. Plaja hiç gitmiyoruz ama bütün gün orada, sereserpe uzananlar var biliyoruz.

Yarıyarıya ya da seyrek mi, yoksa hepten mi başıboşluk?

Her gün onca saat masa başında, ulvi ve süfli konularda yazıyor, okuyor olmam, başkalarının gözünde başıboşluğun hası anlamına geliyor mudur?

Daha iyi, doğru, daha anlamlı biçimde hayatı geçirmek fikri, bütün göreceliğiyle karşımda dikiliyor. Hayatta tek gerçek (ne demeye geliyorsa) amaç (ne demeye geliyorsa) kişinin mutluluğuna yaklaşması, erişmesiyse, ki bir yanım bunu söylüyor, sağladığı sürece başıboşluğu(muzu) hafife almamalı, küçümsemeye kalkışmamalıyız.

Başıboş olmanın tersi ne hem? Neredeyse yirmidört saatini meşgul geçirmek, anlamlılığın ve mutluluğun kaynağı mı? (Arka kapaktan)

(...) Kışın, şehir hayatı gözlem yapma olanağı tanımıyor pek. Yaz yaşantısı daha açık. Her yerde olduğu gibi adalarda da. Üç yıldır, bir bakıma rasathane çalışıyor içimde. Balkondan bakarken komşuları, sokaklardan geçerken uzak komşuları, iskelede daha geniş bir nüfusun üyelerini görebiliyorum. Nasıl biz, uzun uzun oturuyorsak balkonumuzda ve görünüyorsak, onlar da görünüyorlar.

Başıboşluk, tamı tamına hiçbir şey yapmamak değil doğal olarak. Balkonda, bakıyor, düşünüyorum: Aklımdan hep bir şeyler geçiyor, öyleyse başıboş sayılmam, diyebilir miyim?

Saatlerce gazete okuyor, şuradaki. İki kadın, her gün, oturuyor konuşuyorlar şurada. Kağıt oynuyor durmadan kimileri. Bulmaca çözüyor berikiler. Plaja hiç gitmiyoruz ama bütün gün orada, sereserpe uzananlar var biliyoruz.

Yarıyarıya ya da seyrek mi, yoksa hepten mi başıboşluk?

Her gün onca saat masa başında, ulvi ve süfli konularda yazıyor, okuyor olmam, başkalarının gözünde başıboşluğun hası anlamına geliyor mudur?

Daha iyi, doğru, daha anlamlı biçimde hayatı geçirmek fikri, bütün göreceliğiyle karşımda dikiliyor. Hayatta tek gerçek (ne demeye geliyorsa) amaç (ne demeye geliyorsa) kişinin mutluluğuna yaklaşması, erişmesiyse, ki bir yanım bunu söylüyor, sağladığı sürece başıboşluğu(muzu) hafife almamalı, küçümsemeye kalkışmamalıyız.

Başıboş olmanın tersi ne hem? Neredeyse yirmidört saatini meşgul geçirmek, anlamlılığın ve mutluluğun kaynağı mı? (Arka kapaktan)

Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat