#smrgKİTABEVİ Akıl Medeniyeti CİLTLİ - 2025
Editör:
Kondisyon:
Yeni
Sunuş / Önsöz / Sonsöz / Giriş:
Basıldığı Matbaa:
Berikan Ofset Matbaacılık
Dizi Adı:
Efsane
ISBN-10:
6059912228
Kargoya Teslim Süresi (İş Günü):
3&7
Hazırlayan:
Cilt:
Amerikan Cilt
Boyut:
14x21
Sayfa Sayısı:
524
Basım Yeri:
Ankara
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2025
Kapak Türü:
Karton Kapak
Kağıt Türü:
Enso
Dili:
Türkçe
Kategori:
indirimli
562,50
Havale/EFT ile:
545,63
Siparişiniz 3&7 iş günü arasında kargoda
1199241601
628799
https://www.simurgkitabevi.com/akil-medeniyeti-ciltli-2025
Akıl Medeniyeti CİLTLİ - 2025 #smrgKİTABEVİ
562.50
Atabey, Ergenekon Destanı'nı bir kez daha mı yazacağız, diye soran komutanlarına en güzel cevabı veriyordu:
“Ergenekon Destanı'nı büyük komutanlar milletiyle birlikte el ele vererek bütün zorluklara ve zulümlere karşı canları pahasına yazmıştır. Sabrın ve sebatın en güzel örneğini vermiştir. Zamanın ilaç hâlini kullanarak bu destanı milletine, devletine, vatanına ve kendilerinden sonra gelen bizlere, bizden sonra gelecek olan nesillere hediye ederek genetik kodlarımıza şifrelemiştir. Sözlerine özenle vurgu yaparak Türk milleti bir destanı iki kez yazmayacak kadar büyük bir millettir. Bir destanın büyüklüğüne iki kez sarılmayacak kadar yüce bir millettir. Zamanı geldiğinde her Türk kendi destanını kendine özgü bir biçimde yazacak kudrete ve bilgeliğe sahiptir. Bunu asla unutmayın. Biz her zaman olduğu gibi yeni bir destanı kendimize özgü yazmak için buradayız.”
Ortam sessizleşti. Sadece akan suyun müziksi sesi duyuluyordu. Cesaret, yüreklilik, atılganlık olmayan hiçbir dava başarıya ulaşamazdı. Kelebeklerin kanat çırpışları fırtınalara yön veriyordu. Gençliğini verenlerin kanını dökenlerin canını milletine feda edenlerin istikbali yok sayılmıyordu. Destanın adı eski kadim surlara nakşedilmek üzere sesi asırdan asıra haykırılıyordu. Türk töresinin, Türk ülküsünün ayrılmaz bir parçası olduğu, haddini bilmek olduğu genetik kodlara bir kez daha yazılıyordu. Destanın yazılacağı belliydi. Bir şeylerin olacağı duruşundan belliydi. Bulutların koşuşundan belliydi. Türk milletinin her çağda Anka kuşu gibi küllerinden doğacağı genetik kodlara bir kez daha yazılıyordu.
“Ergenekon Destanı'nı büyük komutanlar milletiyle birlikte el ele vererek bütün zorluklara ve zulümlere karşı canları pahasına yazmıştır. Sabrın ve sebatın en güzel örneğini vermiştir. Zamanın ilaç hâlini kullanarak bu destanı milletine, devletine, vatanına ve kendilerinden sonra gelen bizlere, bizden sonra gelecek olan nesillere hediye ederek genetik kodlarımıza şifrelemiştir. Sözlerine özenle vurgu yaparak Türk milleti bir destanı iki kez yazmayacak kadar büyük bir millettir. Bir destanın büyüklüğüne iki kez sarılmayacak kadar yüce bir millettir. Zamanı geldiğinde her Türk kendi destanını kendine özgü bir biçimde yazacak kudrete ve bilgeliğe sahiptir. Bunu asla unutmayın. Biz her zaman olduğu gibi yeni bir destanı kendimize özgü yazmak için buradayız.”
Ortam sessizleşti. Sadece akan suyun müziksi sesi duyuluyordu. Cesaret, yüreklilik, atılganlık olmayan hiçbir dava başarıya ulaşamazdı. Kelebeklerin kanat çırpışları fırtınalara yön veriyordu. Gençliğini verenlerin kanını dökenlerin canını milletine feda edenlerin istikbali yok sayılmıyordu. Destanın adı eski kadim surlara nakşedilmek üzere sesi asırdan asıra haykırılıyordu. Türk töresinin, Türk ülküsünün ayrılmaz bir parçası olduğu, haddini bilmek olduğu genetik kodlara bir kez daha yazılıyordu. Destanın yazılacağı belliydi. Bir şeylerin olacağı duruşundan belliydi. Bulutların koşuşundan belliydi. Türk milletinin her çağda Anka kuşu gibi küllerinden doğacağı genetik kodlara bir kez daha yazılıyordu.
Atabey, Ergenekon Destanı'nı bir kez daha mı yazacağız, diye soran komutanlarına en güzel cevabı veriyordu:
“Ergenekon Destanı'nı büyük komutanlar milletiyle birlikte el ele vererek bütün zorluklara ve zulümlere karşı canları pahasına yazmıştır. Sabrın ve sebatın en güzel örneğini vermiştir. Zamanın ilaç hâlini kullanarak bu destanı milletine, devletine, vatanına ve kendilerinden sonra gelen bizlere, bizden sonra gelecek olan nesillere hediye ederek genetik kodlarımıza şifrelemiştir. Sözlerine özenle vurgu yaparak Türk milleti bir destanı iki kez yazmayacak kadar büyük bir millettir. Bir destanın büyüklüğüne iki kez sarılmayacak kadar yüce bir millettir. Zamanı geldiğinde her Türk kendi destanını kendine özgü bir biçimde yazacak kudrete ve bilgeliğe sahiptir. Bunu asla unutmayın. Biz her zaman olduğu gibi yeni bir destanı kendimize özgü yazmak için buradayız.”
Ortam sessizleşti. Sadece akan suyun müziksi sesi duyuluyordu. Cesaret, yüreklilik, atılganlık olmayan hiçbir dava başarıya ulaşamazdı. Kelebeklerin kanat çırpışları fırtınalara yön veriyordu. Gençliğini verenlerin kanını dökenlerin canını milletine feda edenlerin istikbali yok sayılmıyordu. Destanın adı eski kadim surlara nakşedilmek üzere sesi asırdan asıra haykırılıyordu. Türk töresinin, Türk ülküsünün ayrılmaz bir parçası olduğu, haddini bilmek olduğu genetik kodlara bir kez daha yazılıyordu. Destanın yazılacağı belliydi. Bir şeylerin olacağı duruşundan belliydi. Bulutların koşuşundan belliydi. Türk milletinin her çağda Anka kuşu gibi küllerinden doğacağı genetik kodlara bir kez daha yazılıyordu.
“Ergenekon Destanı'nı büyük komutanlar milletiyle birlikte el ele vererek bütün zorluklara ve zulümlere karşı canları pahasına yazmıştır. Sabrın ve sebatın en güzel örneğini vermiştir. Zamanın ilaç hâlini kullanarak bu destanı milletine, devletine, vatanına ve kendilerinden sonra gelen bizlere, bizden sonra gelecek olan nesillere hediye ederek genetik kodlarımıza şifrelemiştir. Sözlerine özenle vurgu yaparak Türk milleti bir destanı iki kez yazmayacak kadar büyük bir millettir. Bir destanın büyüklüğüne iki kez sarılmayacak kadar yüce bir millettir. Zamanı geldiğinde her Türk kendi destanını kendine özgü bir biçimde yazacak kudrete ve bilgeliğe sahiptir. Bunu asla unutmayın. Biz her zaman olduğu gibi yeni bir destanı kendimize özgü yazmak için buradayız.”
Ortam sessizleşti. Sadece akan suyun müziksi sesi duyuluyordu. Cesaret, yüreklilik, atılganlık olmayan hiçbir dava başarıya ulaşamazdı. Kelebeklerin kanat çırpışları fırtınalara yön veriyordu. Gençliğini verenlerin kanını dökenlerin canını milletine feda edenlerin istikbali yok sayılmıyordu. Destanın adı eski kadim surlara nakşedilmek üzere sesi asırdan asıra haykırılıyordu. Türk töresinin, Türk ülküsünün ayrılmaz bir parçası olduğu, haddini bilmek olduğu genetik kodlara bir kez daha yazılıyordu. Destanın yazılacağı belliydi. Bir şeylerin olacağı duruşundan belliydi. Bulutların koşuşundan belliydi. Türk milletinin her çağda Anka kuşu gibi küllerinden doğacağı genetik kodlara bir kez daha yazılıyordu.
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.