#smrgSAHAF Akın Özay 40. Yıl: Açıklamalı Kırk Saz Eseri -

Stok Kodu:
1199073572
Boyut:
20x27
Sayfa Sayısı:
101 s.
Basım Yeri:
İzmir
Baskı:
1
Basım Tarihi:
1992
Kapak Türü:
Karton Kapak
Kağıt Türü:
3. Hamur
Dili:
Türkçe
Kategori:
0,00
1199073572
459461
Akın Özay 40. Yıl: Açıklamalı Kırk Saz Eseri -
Akın Özay 40. Yıl: Açıklamalı Kırk Saz Eseri - #smrgSAHAF
0.00
1991; Sanat hayatımın 40'mcı yılı. Beni sonraları bestecilikte derin etkisine alacak tanbur'a başlayışım 1951 baharına rastlar. O zamanların iki gözde tanbur sanatçısı vardı. Rahmetli İzzettin Ökte ve Ercüment Batanay, Birincisi lirizme, öbürü tekniğe önem veren 2 dev sanatçı. Ders aldığım değerli hocam Sadun Aksüt'ün önerileriyle Ökte'nin tavrına yöneldim. Ne var ki 5 ay süre ile alabildiğim dersler bu tavır konusunda yeterli oldu diyemem.

Klasik tarza yeni bir yorum getiren bu icra şekli, bugün de her dinleyişimde beni romantik düşüncelere götürür, hayran kalırım. Ancak kişi kendi tavrını bulup sürdürmeli diye düşünürüm.

1952 de çalışmalarına katıldığım îleri Türk Mûsikîsi derneğinin kurucusu Hüseyin Saadeddin Arel'in eserleriyle tanışmam bana tekniğin önemini vurguladı. Müziğe bakış açım değişti, genişledi.

Henüz dinleyici saflarında iken klasik müziğe duyduğum hayranlık, bir klasik koro yöneticisi olarak bugün de aynen devam etmektedir. Şüphesiz statik değil dinamik bir icra içinde olmak ve bütün ritm ve ses nüanslarını yerinde kullanmak şartıyle. Bu görüşün ışığında klasik eserlerin Türkçe güftelerle bugün de bestelenmeğe devam edilmesi kanısındayım. Aksi halde sadece elimizdekilerle yetinmek klasik müziğimizi yaşayan olmaktan çıkarıp müzede saklanabilecek bir duruma düşürür.

Bestecilik şüphesiz en başta Allah vergisi. Sonra niyet ve istek gelir. Ama bence en önemlisi bilgi. Bütün bunlar bestelere hayat verecek müzisyenler için de geçerli. Zor eserlerin dosyada kalmaya mahkûm olduğu bir gerçek. Ancak doğal olarak teknik zorluk bir amaç değil araç olmalıdır. (Önsözden)

1991; Sanat hayatımın 40'mcı yılı. Beni sonraları bestecilikte derin etkisine alacak tanbur'a başlayışım 1951 baharına rastlar. O zamanların iki gözde tanbur sanatçısı vardı. Rahmetli İzzettin Ökte ve Ercüment Batanay, Birincisi lirizme, öbürü tekniğe önem veren 2 dev sanatçı. Ders aldığım değerli hocam Sadun Aksüt'ün önerileriyle Ökte'nin tavrına yöneldim. Ne var ki 5 ay süre ile alabildiğim dersler bu tavır konusunda yeterli oldu diyemem.

Klasik tarza yeni bir yorum getiren bu icra şekli, bugün de her dinleyişimde beni romantik düşüncelere götürür, hayran kalırım. Ancak kişi kendi tavrını bulup sürdürmeli diye düşünürüm.

1952 de çalışmalarına katıldığım îleri Türk Mûsikîsi derneğinin kurucusu Hüseyin Saadeddin Arel'in eserleriyle tanışmam bana tekniğin önemini vurguladı. Müziğe bakış açım değişti, genişledi.

Henüz dinleyici saflarında iken klasik müziğe duyduğum hayranlık, bir klasik koro yöneticisi olarak bugün de aynen devam etmektedir. Şüphesiz statik değil dinamik bir icra içinde olmak ve bütün ritm ve ses nüanslarını yerinde kullanmak şartıyle. Bu görüşün ışığında klasik eserlerin Türkçe güftelerle bugün de bestelenmeğe devam edilmesi kanısındayım. Aksi halde sadece elimizdekilerle yetinmek klasik müziğimizi yaşayan olmaktan çıkarıp müzede saklanabilecek bir duruma düşürür.

Bestecilik şüphesiz en başta Allah vergisi. Sonra niyet ve istek gelir. Ama bence en önemlisi bilgi. Bütün bunlar bestelere hayat verecek müzisyenler için de geçerli. Zor eserlerin dosyada kalmaya mahkûm olduğu bir gerçek. Ancak doğal olarak teknik zorluk bir amaç değil araç olmalıdır. (Önsözden)

Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat