#smrgKİTABEVİ Bir Daha Leyla ile Mecnun Yazılmayacak : Aşkın Toplumsal Ölümüne Dair Bir Sosyoloji - 2025
Editör:
Kondisyon:
Yeni
Sunuş / Önsöz / Sonsöz / Giriş:
ISBN-10:
6255536426
Kargoya Teslim Süresi (İş Günü):
3&7
Hazırlayan:
Cilt:
Amerikan Cilt
Ciltçi:
Boyut:
14x21
Sayfa Sayısı:
124
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2025
Kapak Türü:
Karton Kapak
Kağıt Türü:
Enso
Dili:
Türkçe
Kategori:
indirimli
125,80
Havale/EFT ile:
122,03
Siparişiniz 3&7 iş günü arasında kargoda
1199247517
634693
https://www.simurgkitabevi.com/bir-daha-leyla-ile-mecnun-yazilmayacak-askin-toplumsal-olumune-dair-bir-sosyoloji-2025
Bir Daha Leyla ile Mecnun Yazılmayacak : Aşkın Toplumsal Ölümüne Dair Bir Sosyoloji - 2025 #smrgKİTABEVİ
125.80
Aşkın Toplumsal Ölümüne Dair Bir Sosyoloji
Aşkın tarihsel, kültürel ve toplumsal dönüşümünü sosyolojik bir perspektifle ele almaktadır. Emrullah Zorlu, klasik Leyla ile Mecnun anlatısından hareketle aşkın toplumsal hafızadaki yerini, değişen duygusal rejimleri ve modern dünyadaki anlam kaybını tartışır. Eser, beş bölümde; feodal toplumun “karşılıksız ve uzak” aşk anlayışını, şehirleşmenin getirdiği bireyselleşmiş ve rasyonelleştirilmiş aşk biçimlerini, dijitalleşmenin yarattığı yüzeyselleşmiş ilişkileri ve modern yalnızlık endüstrisini inceler. Yazar, aşkın yalnızca bireysel bir duygu değil, toplumsal normlar, cinsiyet rolleri ve kültürel değerlerle şekillenen bir olgu olduğunu vurgular. Mecnun'un çölü, bir coğrafyadan ziyade toplumsal düzene karşı bir duruşun metaforu olarak okunur; Leyla'nın sessizliği ise kadınlık, bekleyiş ve toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin sembolü olarak değerlendirilir. Modern çağda aşk, algoritmalar, veri analizleri ve sosyal medya kültürü içinde ticarileşmiş, duygusal derinliğini kaybetmiştir. Eser, aşkın kaybını bir kültürel yas olarak ele alırken, yeni bir toplumsal aşk imkânının var olup olamayacağını sorgular. Heidegger, Fromm, Bauman, Illouz, Giddens, Barthes gibi düşünürlerden yararlanılarak geliştirilen analizlerde, aşkın bireysel tatminin ötesinde toplumsal anlam üretimindeki rolü tartışılır. Kitap, aşkın bugünkü durumunu eleştirel biçimde analiz etmekte, geçmişin derinlikli bağları ile günümüzün yüzeysel ilişkileri arasında karşılaştırmalar yaparak okuyucuya hem sosyolojik hem de felsefi bir bakış sunmaktadır.
Aşkın tarihsel, kültürel ve toplumsal dönüşümünü sosyolojik bir perspektifle ele almaktadır. Emrullah Zorlu, klasik Leyla ile Mecnun anlatısından hareketle aşkın toplumsal hafızadaki yerini, değişen duygusal rejimleri ve modern dünyadaki anlam kaybını tartışır. Eser, beş bölümde; feodal toplumun “karşılıksız ve uzak” aşk anlayışını, şehirleşmenin getirdiği bireyselleşmiş ve rasyonelleştirilmiş aşk biçimlerini, dijitalleşmenin yarattığı yüzeyselleşmiş ilişkileri ve modern yalnızlık endüstrisini inceler. Yazar, aşkın yalnızca bireysel bir duygu değil, toplumsal normlar, cinsiyet rolleri ve kültürel değerlerle şekillenen bir olgu olduğunu vurgular. Mecnun'un çölü, bir coğrafyadan ziyade toplumsal düzene karşı bir duruşun metaforu olarak okunur; Leyla'nın sessizliği ise kadınlık, bekleyiş ve toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin sembolü olarak değerlendirilir. Modern çağda aşk, algoritmalar, veri analizleri ve sosyal medya kültürü içinde ticarileşmiş, duygusal derinliğini kaybetmiştir. Eser, aşkın kaybını bir kültürel yas olarak ele alırken, yeni bir toplumsal aşk imkânının var olup olamayacağını sorgular. Heidegger, Fromm, Bauman, Illouz, Giddens, Barthes gibi düşünürlerden yararlanılarak geliştirilen analizlerde, aşkın bireysel tatminin ötesinde toplumsal anlam üretimindeki rolü tartışılır. Kitap, aşkın bugünkü durumunu eleştirel biçimde analiz etmekte, geçmişin derinlikli bağları ile günümüzün yüzeysel ilişkileri arasında karşılaştırmalar yaparak okuyucuya hem sosyolojik hem de felsefi bir bakış sunmaktadır.
Aşkın Toplumsal Ölümüne Dair Bir Sosyoloji
Aşkın tarihsel, kültürel ve toplumsal dönüşümünü sosyolojik bir perspektifle ele almaktadır. Emrullah Zorlu, klasik Leyla ile Mecnun anlatısından hareketle aşkın toplumsal hafızadaki yerini, değişen duygusal rejimleri ve modern dünyadaki anlam kaybını tartışır. Eser, beş bölümde; feodal toplumun “karşılıksız ve uzak” aşk anlayışını, şehirleşmenin getirdiği bireyselleşmiş ve rasyonelleştirilmiş aşk biçimlerini, dijitalleşmenin yarattığı yüzeyselleşmiş ilişkileri ve modern yalnızlık endüstrisini inceler. Yazar, aşkın yalnızca bireysel bir duygu değil, toplumsal normlar, cinsiyet rolleri ve kültürel değerlerle şekillenen bir olgu olduğunu vurgular. Mecnun'un çölü, bir coğrafyadan ziyade toplumsal düzene karşı bir duruşun metaforu olarak okunur; Leyla'nın sessizliği ise kadınlık, bekleyiş ve toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin sembolü olarak değerlendirilir. Modern çağda aşk, algoritmalar, veri analizleri ve sosyal medya kültürü içinde ticarileşmiş, duygusal derinliğini kaybetmiştir. Eser, aşkın kaybını bir kültürel yas olarak ele alırken, yeni bir toplumsal aşk imkânının var olup olamayacağını sorgular. Heidegger, Fromm, Bauman, Illouz, Giddens, Barthes gibi düşünürlerden yararlanılarak geliştirilen analizlerde, aşkın bireysel tatminin ötesinde toplumsal anlam üretimindeki rolü tartışılır. Kitap, aşkın bugünkü durumunu eleştirel biçimde analiz etmekte, geçmişin derinlikli bağları ile günümüzün yüzeysel ilişkileri arasında karşılaştırmalar yaparak okuyucuya hem sosyolojik hem de felsefi bir bakış sunmaktadır.
Aşkın tarihsel, kültürel ve toplumsal dönüşümünü sosyolojik bir perspektifle ele almaktadır. Emrullah Zorlu, klasik Leyla ile Mecnun anlatısından hareketle aşkın toplumsal hafızadaki yerini, değişen duygusal rejimleri ve modern dünyadaki anlam kaybını tartışır. Eser, beş bölümde; feodal toplumun “karşılıksız ve uzak” aşk anlayışını, şehirleşmenin getirdiği bireyselleşmiş ve rasyonelleştirilmiş aşk biçimlerini, dijitalleşmenin yarattığı yüzeyselleşmiş ilişkileri ve modern yalnızlık endüstrisini inceler. Yazar, aşkın yalnızca bireysel bir duygu değil, toplumsal normlar, cinsiyet rolleri ve kültürel değerlerle şekillenen bir olgu olduğunu vurgular. Mecnun'un çölü, bir coğrafyadan ziyade toplumsal düzene karşı bir duruşun metaforu olarak okunur; Leyla'nın sessizliği ise kadınlık, bekleyiş ve toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin sembolü olarak değerlendirilir. Modern çağda aşk, algoritmalar, veri analizleri ve sosyal medya kültürü içinde ticarileşmiş, duygusal derinliğini kaybetmiştir. Eser, aşkın kaybını bir kültürel yas olarak ele alırken, yeni bir toplumsal aşk imkânının var olup olamayacağını sorgular. Heidegger, Fromm, Bauman, Illouz, Giddens, Barthes gibi düşünürlerden yararlanılarak geliştirilen analizlerde, aşkın bireysel tatminin ötesinde toplumsal anlam üretimindeki rolü tartışılır. Kitap, aşkın bugünkü durumunu eleştirel biçimde analiz etmekte, geçmişin derinlikli bağları ile günümüzün yüzeysel ilişkileri arasında karşılaştırmalar yaparak okuyucuya hem sosyolojik hem de felsefi bir bakış sunmaktadır.
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.