#smrgDERGİ Diyalektik Felsefe Dergisi - Felsefenin Tarihsel Kökenleri - Sayı: 1 Ocak 2025

Kondisyon:
Yeni
Sunuş / Önsöz / Sonsöz / Giriş:
Kargoya Teslim Süresi:
4&6
Cilt:
Amerikan Cilt
Stok Kodu:
1199237529
Boyut:
16x24
Sayfa Sayısı:
130
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2025
Kapak Türü:
Karton Kapak
Kağıt Türü:
Enso
Dili:
Türkçe
indirimli
329,00
Havale/EFT ile: 315,87
Siparişiniz 4&6 iş günü arasında kargoda
1199237529
624668
Diyalektik Felsefe Dergisi - Felsefenin Tarihsel Kökenleri - Sayı: 1      Ocak 2025
Diyalektik Felsefe Dergisi - Felsefenin Tarihsel Kökenleri - Sayı: 1 Ocak 2025 #smrgDERGİ
329.00
Felsefe tarihi, insanın varoluşu anlamlandırma çabalarının derin bir yankısıdır. Bu alan, yalnızca bireysel düşünürlerin fikirlerini değil, bu fikirlerin şekillendiği toplumsal, kültürel ve tarihsel bağlamları da ele alır. Bu anlamda, felsefe tarihi, bir anlamda insan aklının ve ruhunun kendi kendisini keşfetme serüveninin bir haritasıdır.

Felsefe yapmak, düşünmenin derinliklerinde yolculuk etmektir. Ancak bu yolculuk, salt gündelik düşüncelerden öte, varlığın temelini, evrenin düzenini ve insanın nihai amacını sorgulayan bir çabadır. Felsefe, belirli bir nesneyle sınırlı kalmaz; tüm deneyimleri bir bütün olarak ele alır ve bunları aklın evrensel yasaları çerçevesinde bir düzene oturtur. Bu yönüyle felsefe, ampirik bilimlerden tamamen farklı bir yöntem izler. Ampirik bilimler deneyimden hareketle bireysel olguları incelerken, felsefe bu olguların temelinde yatan ortak ilkeleri bulmayı amaçlar.

Deneysel bilimler, doğanın işleyişini açıklarken, doğrudan gözlemlere ve deneylere dayanır. Ancak felsefe, bu açıklamaların ötesine geçerek, doğanın ve varlığın kendisine dair nihai hakikati arar. Felsefe, evrendeki her bireysel varlığı, bir bütünün parçası olarak görür ve bu bütünün ardındaki temel ilkeleri sorgular. Bu nedenle, felsefe, deneysel bilimlerin sağladığı bilgilerden yararlanırken, aynı zamanda bu bilgilerin sınırlarını aşmayı hedefler.

Felsefenin bu evrensel ve sistematik yönü, onun tarihsel bir süreç olarak incelenmesini de gerekli kılar. Felsefe tarihi, insan aklının gelişim sürecini, farklı çağlarda ortaya çıkan düşünce sistemlerini ve bu sistemlerin birbirleriyle ilişkilerini inceler. Her felsefi sistem, kendi döneminin sosyal, kültürel ve entelektüel bir yansımasıdır. Ancak bu sistemler birbirinden bağımsız değildir; aksine, bir araya geldiklerinde insan aklının sürekli bir ilerleme halinde olduğunu gösterirler.
Felsefe tarihi, insanın varoluşu anlamlandırma çabalarının derin bir yankısıdır. Bu alan, yalnızca bireysel düşünürlerin fikirlerini değil, bu fikirlerin şekillendiği toplumsal, kültürel ve tarihsel bağlamları da ele alır. Bu anlamda, felsefe tarihi, bir anlamda insan aklının ve ruhunun kendi kendisini keşfetme serüveninin bir haritasıdır.

Felsefe yapmak, düşünmenin derinliklerinde yolculuk etmektir. Ancak bu yolculuk, salt gündelik düşüncelerden öte, varlığın temelini, evrenin düzenini ve insanın nihai amacını sorgulayan bir çabadır. Felsefe, belirli bir nesneyle sınırlı kalmaz; tüm deneyimleri bir bütün olarak ele alır ve bunları aklın evrensel yasaları çerçevesinde bir düzene oturtur. Bu yönüyle felsefe, ampirik bilimlerden tamamen farklı bir yöntem izler. Ampirik bilimler deneyimden hareketle bireysel olguları incelerken, felsefe bu olguların temelinde yatan ortak ilkeleri bulmayı amaçlar.

Deneysel bilimler, doğanın işleyişini açıklarken, doğrudan gözlemlere ve deneylere dayanır. Ancak felsefe, bu açıklamaların ötesine geçerek, doğanın ve varlığın kendisine dair nihai hakikati arar. Felsefe, evrendeki her bireysel varlığı, bir bütünün parçası olarak görür ve bu bütünün ardındaki temel ilkeleri sorgular. Bu nedenle, felsefe, deneysel bilimlerin sağladığı bilgilerden yararlanırken, aynı zamanda bu bilgilerin sınırlarını aşmayı hedefler.

Felsefenin bu evrensel ve sistematik yönü, onun tarihsel bir süreç olarak incelenmesini de gerekli kılar. Felsefe tarihi, insan aklının gelişim sürecini, farklı çağlarda ortaya çıkan düşünce sistemlerini ve bu sistemlerin birbirleriyle ilişkilerini inceler. Her felsefi sistem, kendi döneminin sosyal, kültürel ve entelektüel bir yansımasıdır. Ancak bu sistemler birbirinden bağımsız değildir; aksine, bir araya geldiklerinde insan aklının sürekli bir ilerleme halinde olduğunu gösterirler.
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat