Abraham ile İbrahim arasındaki farkı bildiğinden emin olduğumuz ve yazılarını çoğu zaman zevkle okuduğumuz bir yazar "ha Abraham ha İbrahim" diyebilecek noktaya nasıl gelebilmiştir? Bu sadece bizi değil dini duyarlılığı hala ayakta olan herkesi rahatsız eder. Dinlerarası Diyalog Allah'ın emridir diyerek imani açıdan kıstırılmışlık psikolojisi içine sokulmak herkesi rahatsız eder. Houston'dan Adana'dan bahsedermiş gibi bahsederek, şirin bir Amerika portresi ile karşımıza çıkılması elbette rahatsız eder. Fener Rum Patriği'nin paralelinde hareket etmek elbette ki rahatsız eder. "Amentüde ittifakımız var" demek sadece rahatsız etmez, çıldırtır….
Bu çalışma için yaptığımız hazırlık süresince karşımıza çoğu zaman uykularımızı kaçıracak yazılar çıktı. Uykularımızın kaçmasının ilk nedeni yakın zamanda yaşanan Kur'an meali ile ilgili tartışmalar oldu. Kur'an meali ile ilgili olarak ortaya atılan iddialara gerek mealin hazırlayıcısı, gerekse diyalog faaliyetini yürüten cemaat çevrelerinden verilen yanıtlar açıkça ifade etmek gerekirse kimseyi tatmin etmedi. Çünkü hala şu soru cevabını bekleyen bir soru olarak ortada duruyor: "Bu meal hangi düşünceye dayanarak hazırlandı?" Samimi olarak ifade ediyoruz ki; bu çalışmanın niçin hazırlandığı sorusuna hâlâ makul, kalbi ve beyni tatmin edecek bir cevap aramaktayız. Ama yazılıp çizilenlerden anlaşılmaktadır ki bu mealin asıl hazırlanma sebebi hiç açıklanmayacaktır. Bu nedenle çalışmamızda meal ile ilgili olarak herhangi bir yorum yapmadan, adı geçen mealde Tevrat ve İncil'e yapılan göndermeleri tek tek tespit ederek yazdık. Çalışmamızın sonunda da bu göndermeler tablo halinde yer almaktadır. Takdir okurundur.
Bu faaliyetin ortaya çıkardığı bir başka soru ya da sorun da, faaliyetin asıl sahiplerinin, projenin gerçek sahiplerinin kim olduğu konusudur. Bilinen bir gerçek varsa o da bu faaliyetin ilk kez, resmi düzlemde Vatikan tarafından başlatılmış olduğudur. Sonradan dahil olan Müslüman unsurlar, bu faaliyetlerin ne kadar isterlerse istesinler, bir yere kadar belirleyici unsuru olabilirler. Bu durum ise dinlerarası diyalog faaliyetine karşı duranların temel argümanları olarak kalmaya devam edecektir. Bu faaliyetler, kamuoyunun bütününü tatmin eden faaliyetler değildir. Kavramlar, gaye olarak gösterilenler, yapılanlar, toplantılar, bu faaliyetleri olumlamak amacıyla yapılan yorumlar ve yazılanlar tatmin edici olmaktan uzaktır. Bu iş bir cemaatin insiyatifine terk edilecek bir iş değildir. (Arka kapaktan)
Abraham ile İbrahim arasındaki farkı bildiğinden emin olduğumuz ve yazılarını çoğu zaman zevkle okuduğumuz bir yazar "ha Abraham ha İbrahim" diyebilecek noktaya nasıl gelebilmiştir? Bu sadece bizi değil dini duyarlılığı hala ayakta olan herkesi rahatsız eder. Dinlerarası Diyalog Allah'ın emridir diyerek imani açıdan kıstırılmışlık psikolojisi içine sokulmak herkesi rahatsız eder. Houston'dan Adana'dan bahsedermiş gibi bahsederek, şirin bir Amerika portresi ile karşımıza çıkılması elbette rahatsız eder. Fener Rum Patriği'nin paralelinde hareket etmek elbette ki rahatsız eder. "Amentüde ittifakımız var" demek sadece rahatsız etmez, çıldırtır….
Bu çalışma için yaptığımız hazırlık süresince karşımıza çoğu zaman uykularımızı kaçıracak yazılar çıktı. Uykularımızın kaçmasının ilk nedeni yakın zamanda yaşanan Kur'an meali ile ilgili tartışmalar oldu. Kur'an meali ile ilgili olarak ortaya atılan iddialara gerek mealin hazırlayıcısı, gerekse diyalog faaliyetini yürüten cemaat çevrelerinden verilen yanıtlar açıkça ifade etmek gerekirse kimseyi tatmin etmedi. Çünkü hala şu soru cevabını bekleyen bir soru olarak ortada duruyor: "Bu meal hangi düşünceye dayanarak hazırlandı?" Samimi olarak ifade ediyoruz ki; bu çalışmanın niçin hazırlandığı sorusuna hâlâ makul, kalbi ve beyni tatmin edecek bir cevap aramaktayız. Ama yazılıp çizilenlerden anlaşılmaktadır ki bu mealin asıl hazırlanma sebebi hiç açıklanmayacaktır. Bu nedenle çalışmamızda meal ile ilgili olarak herhangi bir yorum yapmadan, adı geçen mealde Tevrat ve İncil'e yapılan göndermeleri tek tek tespit ederek yazdık. Çalışmamızın sonunda da bu göndermeler tablo halinde yer almaktadır. Takdir okurundur.
Bu faaliyetin ortaya çıkardığı bir başka soru ya da sorun da, faaliyetin asıl sahiplerinin, projenin gerçek sahiplerinin kim olduğu konusudur. Bilinen bir gerçek varsa o da bu faaliyetin ilk kez, resmi düzlemde Vatikan tarafından başlatılmış olduğudur. Sonradan dahil olan Müslüman unsurlar, bu faaliyetlerin ne kadar isterlerse istesinler, bir yere kadar belirleyici unsuru olabilirler. Bu durum ise dinlerarası diyalog faaliyetine karşı duranların temel argümanları olarak kalmaya devam edecektir. Bu faaliyetler, kamuoyunun bütününü tatmin eden faaliyetler değildir. Kavramlar, gaye olarak gösterilenler, yapılanlar, toplantılar, bu faaliyetleri olumlamak amacıyla yapılan yorumlar ve yazılanlar tatmin edici olmaktan uzaktır. Bu iş bir cemaatin insiyatifine terk edilecek bir iş değildir. (Arka kapaktan)