#smrgSAHAF Düşüncenin Düşüncesi: Toplumsal Aklın Hareketi -

Stok Kodu:
1199064420
Boyut:
14x20
Sayfa Sayısı:
148 s.
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2003
Kapak Türü:
Karton Kapak
Kağıt Türü:
3. Hamur
Dili:
Türkçe
Kategori:
0,00
1199064420
450357
Düşüncenin Düşüncesi: Toplumsal Aklın Hareketi -
Düşüncenin Düşüncesi: Toplumsal Aklın Hareketi - #smrgSAHAF
0.00
Aklı incelerken, "doğru bilgiye ulaşma" bütün düşünürlerin düşünsel etkinliklerinin odak ve ortak noktası olmuştur. Öyle ya, bize "doğru yolu" ancak ve ancak "doğru bilgi" gösterebiliyorsa ve biz bilgiyi düşünme etkinliği sonucunda elde edebiliyorsak, bütün düşünürlerin düşünsel etkinliklerinin odak ve ortak noktasının doğru bilgiye ulaşma olması doğal değil midir? Ancak, doğru bilgiye nasıl ulaşılacaktı? Bu soruya düşünce tarihi boyunca farklı cevaplar verilmiş ve verilen cevaplara göre düşünürler üç ana gruba ayrılmışlardır. Düşünürlerin bir grubu, bi4gilerin, evrendeki sürekli değişen nesnelerin değişmeyen özlerine karşılık gelmek üzere, "ideler" halinde aklın içinde mevcut olduğunu, duyu izlenimleri ile edinilen bilgilerin, değişken oldukları için doğru bilgiler olmadıklarını, bu nedenle doğru bilgilerin aklın içinde önceden mevcut bilgiler olduğunu düşünmüşlerdir. Bir grup düşünür ise aklın içinde önceden mevcut bilgiler olmadığını, başlangıçta aklın bir beyaz kağıt (tabula rasa) gibi olduğunu, dış dünyadan duyu organları aracılığıyla alınan izlenimlerin akla bilgi olarak yansıdığını düşünmüşlerdir. Diğer bir grup düşünür de doğru bilgilerin, duyu organları aracılığıyla alınmış izlenimlerin akıl tarafından işlenmesiyle elde edilmiş bilgiler olduğunu düşünmüşlerdir. Böylece, toplumsal akıl içinde üç tür doğru bilgi anlayışı ortaya çıkmıştır ve bu üç tür doğru bilgi anlayışı, düşünce tarihi boyunca varlığını sürdürmüştür. Üç ayrı doğru bilgi olamayacağına göre, bu bilgi anlayışlarından hangisi doğrudur? Toplumsal aklın içinde üç ayrı doğru bilgi anlayışının bulunması ve üçünün de varlığını sürdürmesi, acaba doğru bilgiye ulaşmak bakımından bir çözümsüzlüğe mi işaret etmektedir? Ancak insanlık şimdiye kadar yaşamda kalabildiğine, hatta yaşamda kalma mücadelesinde parlaklığı giderek artan başarılara imza atabildiğine ve yaşamda kalmasını esas olarak düşünme etkinliğine borçlu olduğuna göre, ortada doğru bilgiye ulaşmak bakımından bir çözümsüzlük yok demektir. Toplumsal akıl içinde, doğru bilgiyi elde etmede çözümsüzlük kaynağı gibi görünen üç ayrı doğru bilgi anlayışının varlığı, aslında çözümün ta kendisidir ve aklın doğru bilgiye ulaşmada çözümsüzlük gibi bir sorunu hiç olmamıştır. Çünkü, üç farklı doğru bilgi anlayışı arasındaki çelişkiler toplumsal aklı hareket ettirmiştir ve bu hareket içinde, üç ayrı bilgi anlayışı birbirini tamamlayarak aklın doğru bilgiye ulaşmasını sağlamıştır. İşte bu, bizim kitabımızda işlediğimiz temel tezdir. (Arka kapaktan)
Aklı incelerken, "doğru bilgiye ulaşma" bütün düşünürlerin düşünsel etkinliklerinin odak ve ortak noktası olmuştur. Öyle ya, bize "doğru yolu" ancak ve ancak "doğru bilgi" gösterebiliyorsa ve biz bilgiyi düşünme etkinliği sonucunda elde edebiliyorsak, bütün düşünürlerin düşünsel etkinliklerinin odak ve ortak noktasının doğru bilgiye ulaşma olması doğal değil midir? Ancak, doğru bilgiye nasıl ulaşılacaktı? Bu soruya düşünce tarihi boyunca farklı cevaplar verilmiş ve verilen cevaplara göre düşünürler üç ana gruba ayrılmışlardır. Düşünürlerin bir grubu, bi4gilerin, evrendeki sürekli değişen nesnelerin değişmeyen özlerine karşılık gelmek üzere, "ideler" halinde aklın içinde mevcut olduğunu, duyu izlenimleri ile edinilen bilgilerin, değişken oldukları için doğru bilgiler olmadıklarını, bu nedenle doğru bilgilerin aklın içinde önceden mevcut bilgiler olduğunu düşünmüşlerdir. Bir grup düşünür ise aklın içinde önceden mevcut bilgiler olmadığını, başlangıçta aklın bir beyaz kağıt (tabula rasa) gibi olduğunu, dış dünyadan duyu organları aracılığıyla alınan izlenimlerin akla bilgi olarak yansıdığını düşünmüşlerdir. Diğer bir grup düşünür de doğru bilgilerin, duyu organları aracılığıyla alınmış izlenimlerin akıl tarafından işlenmesiyle elde edilmiş bilgiler olduğunu düşünmüşlerdir. Böylece, toplumsal akıl içinde üç tür doğru bilgi anlayışı ortaya çıkmıştır ve bu üç tür doğru bilgi anlayışı, düşünce tarihi boyunca varlığını sürdürmüştür. Üç ayrı doğru bilgi olamayacağına göre, bu bilgi anlayışlarından hangisi doğrudur? Toplumsal aklın içinde üç ayrı doğru bilgi anlayışının bulunması ve üçünün de varlığını sürdürmesi, acaba doğru bilgiye ulaşmak bakımından bir çözümsüzlüğe mi işaret etmektedir? Ancak insanlık şimdiye kadar yaşamda kalabildiğine, hatta yaşamda kalma mücadelesinde parlaklığı giderek artan başarılara imza atabildiğine ve yaşamda kalmasını esas olarak düşünme etkinliğine borçlu olduğuna göre, ortada doğru bilgiye ulaşmak bakımından bir çözümsüzlük yok demektir. Toplumsal akıl içinde, doğru bilgiyi elde etmede çözümsüzlük kaynağı gibi görünen üç ayrı doğru bilgi anlayışının varlığı, aslında çözümün ta kendisidir ve aklın doğru bilgiye ulaşmada çözümsüzlük gibi bir sorunu hiç olmamıştır. Çünkü, üç farklı doğru bilgi anlayışı arasındaki çelişkiler toplumsal aklı hareket ettirmiştir ve bu hareket içinde, üç ayrı bilgi anlayışı birbirini tamamlayarak aklın doğru bilgiye ulaşmasını sağlamıştır. İşte bu, bizim kitabımızda işlediğimiz temel tezdir. (Arka kapaktan)
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat