Esrar ve Rumuz, İkbal'in Fars dili ile kaleme aldığı ilk eseridir. Müslümanlığın her türlü hurafe ve taassuptan azâde, ilim ve tefekkürle aydınlanmış bir ruhtaki akislerini gözlerimizin önüne seren bu şaheser, insan benliğinde ne muazzam kudretlerin gizli olduğunu, benlikten geçen bir ruhun mensup olduğu cemiyet için ne derece değerli bir varlık olacağını bize anlatır. Bu eser, Müslümanlığın ruhundaki büyük faziletlerin bir destanıdır; yurttaşlarını esaretten kurtarmak, onları harekete geçirmek için büyük bir fikir liderinin açtığı bayraktır. Bütün insani meziyetleri sinesinde toplayan mukaddes dinimizin ve onun üzerinde kurulan ve bir tefekkür sistemi olan tasavvufun hakikî çehresini bu eserde heyecanla temaşa edebiliriz. - Ali Nihat TARLAN (Önsözden)
İkbal'in öne çıkan taraflarından biri de ‘ben felsefesi' denebilecek görüşüdür. Tasavvuftaki fena düşüncesi daha çok ‘ben'in yokluğuna, nefsi yok etmeye kadar giderken, İkbal bunun aksine bir şey söyler. Ona göre manevi kurtuluş ve olgunlaşma, ‘ben'in yok olmasında değil, kendini “Aşkın olan” ile yeniden tanımlamasında yatar. ‘Ben'i özellikle vurgular, diri ve dinamik bir ‘ben'in kuruculuğundan bahis açar. İslam'ın diri ve aktif bir şahsiyet öngördüğünü, bu şahsiyetin de dinamik bir toplum kuracağını söyler. Müslüman bireye ve toplumlara, kendi benlerini keşfetme çağrısında bulunur. İstediği, kâmil bir insan ve toplumdur.
İkbal, yazdığı ilk mesnevi olan Esrar ve Rumuz'da, işte bu ‘ben felsefesi'ni anlatır. Prof. Dr. Ali Nihat Tarlan'ın titizlikle çevirdiği kitap, “Benliğin Sırları” ve “Benlikten Geçmenin Remizleri” isimli iki bölümden oluşur. İlk bölümde Müslüman ‘ben'in nasıl bir şey olduğunu izah eder, bu ‘ben'in dünyasını anlatır. Hayatın dinamik bir şey olduğunu, bu sebeple ancak var olabilmiş bir ‘ben'le hayatta kalınabileceğini söyler. İkinci bölümde ise bu ‘ben'den geçişin remizlerini aktarır. Çünkü o, var olabilmiş bir ben i işaret etse de, bu ‘ben'in kuracağı bir dünyayı önemser.