#smrgKİTABEVİ İran'da 24 Saat - 2025

Editör:
Kondisyon:
Yeni
Sunuş / Önsöz / Sonsöz / Giriş:
Basıldığı Matbaa:
Dizi Adı:
ISBN-10:
6253886202
Kargoya Teslim Süresi (İş Günü):
3&7
Hazırlayan:
Cilt:
Amerikan Cilt
Ciltçi:
Stok Kodu:
1199247995
Boyut:
14x21
Sayfa Sayısı:
298
Basım Yeri:
Ankara
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2025
Kapak Türü:
Karton Kapak
Kağıt Türü:
Enso
Dili:
Türkçe
Kategori:
indirimli
327,60
Havale/EFT ile: 317,77
Siparişiniz 3&7 iş günü arasında kargoda
1199247995
635128
İran'da 24 Saat -        2025
İran'da 24 Saat - 2025 #smrgKİTABEVİ
327.60
“Yapma Sayın Valim, sizi kırmak istemem ama şansınızı zorlarsanız sonuçları ağır olabilir,” diyerek silahını yeniden bakana yöneltti. Bakan panik içinde: “Ben kimseyi satmadım,” diye kekeliyordu. Kemal yavaşça yaklaşıp silahın namlusunu bakanın bacağına koydu.

“Bakan Bey, gözlerime bakın... Silahın ucunda olmak nasıl bir duygu? Bana bundan sonra seni tanımıyoruz demiştiniz ya, işte bu aklımdan çıkmıyor. Her şeyi affedebilirim fakat ihaneti asla. Mustafa Kemal Paşa ne demiş: ‘Vatana ihanetin nedeni olmaz, er ya da geç bedeli olur.' Bugün bu hain ortaya çıkacak ve bedelini ödeyecek,” dedi ve tetiği çekti. Özel kalem müdürü yere kapaklandı, vali yerinden fırladı. Bakan, panik içinde gözlerini kapatmıştı. O anda bakanın danışmanı acıyla bağırmaya başladı. Danışmanının bacağından kan akıyordu. Ne olduğunu anlamak istercesine Kemal'e baktı, bir açıklama bekliyor gibiydi.

“Tebriz ormanlarında İsrailli ajan, başıma silah dayamış, bana gazeteci diye sesleniyordu. O sırada bacağım kanlar içinde bilincimi kaybetmek üzereydim. Benim gazeteci olduğumu nereden biliyorsun? diye sordum. Nasıl olsa az sonra öleceksin, bilmende sakınca yok, diyerek bu rezilin kimliğini açıkladı. Şimdi söyle bakalım, bakan bu işte senin bir ilgin var mı? Sana da bir kurşun sıkmam gerekecek mi?” Bakan terden sırılsıklam olmuş titriyor,

“Yemin ederim çocuklarım, ailem, Kuran adına yemin ederim ki hiçbir ilgim yok,” diye yalvarıyordu.
“Namlunun ucunda olmak nasıl bir şey Bakan Bey, umarım bizi Tebriz'e gönderdiğiniz cehennemi biraz olsun anlamışsınızdır, sizin emirlerinizi yerine getirmek için genç yaştaki adamlarımız ölüme gönderdiniz. Benim elimde bile beş kişinin kanı var, sizin için adam öldürdüm. Yine yaparım ancak bu hainler yüzünden ölüme gitmek zorumuza gidiyor. Evet, belki adalet ceza verecek ama bu yeterli değil. Bendeki kurşun yarasının hesabını verecekler ve bu benim hakkım. Kısasa kısas.” dedi. Kemal çantaya uzanarak içinden Hattat Ahmet Şemsettin Karahisari'nin 450 yıllık kayıp Kuran-ı Kerim'ini çıkardı. “Vali bey, bu emaneti size teslim ediyorum. Bura da tek güvendiğim kişi sizsiniz,” dedi.
“Yapma Sayın Valim, sizi kırmak istemem ama şansınızı zorlarsanız sonuçları ağır olabilir,” diyerek silahını yeniden bakana yöneltti. Bakan panik içinde: “Ben kimseyi satmadım,” diye kekeliyordu. Kemal yavaşça yaklaşıp silahın namlusunu bakanın bacağına koydu.

“Bakan Bey, gözlerime bakın... Silahın ucunda olmak nasıl bir duygu? Bana bundan sonra seni tanımıyoruz demiştiniz ya, işte bu aklımdan çıkmıyor. Her şeyi affedebilirim fakat ihaneti asla. Mustafa Kemal Paşa ne demiş: ‘Vatana ihanetin nedeni olmaz, er ya da geç bedeli olur.' Bugün bu hain ortaya çıkacak ve bedelini ödeyecek,” dedi ve tetiği çekti. Özel kalem müdürü yere kapaklandı, vali yerinden fırladı. Bakan, panik içinde gözlerini kapatmıştı. O anda bakanın danışmanı acıyla bağırmaya başladı. Danışmanının bacağından kan akıyordu. Ne olduğunu anlamak istercesine Kemal'e baktı, bir açıklama bekliyor gibiydi.

“Tebriz ormanlarında İsrailli ajan, başıma silah dayamış, bana gazeteci diye sesleniyordu. O sırada bacağım kanlar içinde bilincimi kaybetmek üzereydim. Benim gazeteci olduğumu nereden biliyorsun? diye sordum. Nasıl olsa az sonra öleceksin, bilmende sakınca yok, diyerek bu rezilin kimliğini açıkladı. Şimdi söyle bakalım, bakan bu işte senin bir ilgin var mı? Sana da bir kurşun sıkmam gerekecek mi?” Bakan terden sırılsıklam olmuş titriyor,

“Yemin ederim çocuklarım, ailem, Kuran adına yemin ederim ki hiçbir ilgim yok,” diye yalvarıyordu.
“Namlunun ucunda olmak nasıl bir şey Bakan Bey, umarım bizi Tebriz'e gönderdiğiniz cehennemi biraz olsun anlamışsınızdır, sizin emirlerinizi yerine getirmek için genç yaştaki adamlarımız ölüme gönderdiniz. Benim elimde bile beş kişinin kanı var, sizin için adam öldürdüm. Yine yaparım ancak bu hainler yüzünden ölüme gitmek zorumuza gidiyor. Evet, belki adalet ceza verecek ama bu yeterli değil. Bendeki kurşun yarasının hesabını verecekler ve bu benim hakkım. Kısasa kısas.” dedi. Kemal çantaya uzanarak içinden Hattat Ahmet Şemsettin Karahisari'nin 450 yıllık kayıp Kuran-ı Kerim'ini çıkardı. “Vali bey, bu emaneti size teslim ediyorum. Bura da tek güvendiğim kişi sizsiniz,” dedi.
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat