#smrgSAHAF Karaman Çeşmeleri - 2000

Kondisyon:
Yeni Gibi
Basıldığı Matbaa:
M Grup Matbaacılık
ISBN-10:
9759456664
Stok Kodu:
1199029936
Boyut:
16x24
Sayfa Sayısı:
220 s.
Basım Yeri:
Kayseri
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2000
Kapak Türü:
Karton Kapak
Kağıt Türü:
Kuşe Kağıt
Dili:
Türkçe
Kategori:
0,00
1199029936
416024
Karaman Çeşmeleri -        2000
Karaman Çeşmeleri - 2000 #smrgSAHAF
0.00
1071 Malazgirt zaferinden sonra kesin olarak Türklerin eline geçen Karaman, Selçuklu ve Danişmendli hakimiyetleri döneminde Türkleşmesi sağlanmış; Karamanoğulları döneminde ise önemli bir merkez haline geldiği gibi bu beyliğe de uzun bir süre başkentlik yapmıştır. Karaman, Osmanlılar döneminde de bu önemini kısmen devam ettirmiştir.

İç Anadolu'da tarihi ve kültürel mirasımızın en yoğun olduğu şehirlerimizden biri Karaman'dır. Karaman siyasi ve kültürel bakımdan olduğu kadar tarihi eserleri yönünden de büyük öneme sahiptir.

Karaman'da Selçuklular döneminden günümüze ulaşabilen tek eser Saadettin Ali Bey Mescidi'dir. Halen mevcut olan anıtların büyük bir bölümü Karamanoğulları döneminde inşa edilen eserlerdir. Osmanlılar döneminde ise Nuh Paşa, Yeni Minareli ve Hisar camiileri gibi eserler yapılmıştır.

Çeşme denince akla ilk önce su gelmektedir. Su, insan hayatının devamlılığı için vazgeçilmez bir ihtiyaçtır. Türk toplumunda çeşmelerin Önemi, diğer toplumlarda olduğu gibi insanların tabi olarak suya duyduğu ihtiyaçtan kaynaklanmakla birlikte atalarımızın vakfetme ya da hayrat yapma isteğiyle de bağlantılıdır. Boyut olarak küçük, fakat yaptığı hizmet açısından çok büyük öneme sahip olan çeşmelerimiz maalesef günümüzde ayakta kalma mücadelesi vermektedir. İnşa edildikleri dönemlerde atalarımızın su ihtiyaçlarını karşılayan bu küçük mimari anıtlarımız, şehrimizin sokak, cadde ve meydanlarını mimari bakımdan ölçülendiren, aynı zamanda çevrelerini zenginleştiren birer odak noktası olmuşlardır. Fakat hızlı şehirleşme , sanayileşme ve teknolojik gelişmeler neticesinde oluşan sosyal hayat biçimi, çeşmelerimizi kısmen kullanım dışı bırakmıştır.

Çeşmelerimizin günümüzdeki durumu, geçmişe sahip çıkma bilincinden ne kadar uzak bir toplum olduğumuzun en bariz göstergesidir. Milli kültürümüzün mihenk taşları olan diğer mimari anıtlarımızın tamamında olduğu gibi toplumumuz, çeşmelerin korunması ve fonksiyonlarına kavuşturulması bir külfet olarak algılamıştır. -Kayseri, 1999 (Önsözden)

1071 Malazgirt zaferinden sonra kesin olarak Türklerin eline geçen Karaman, Selçuklu ve Danişmendli hakimiyetleri döneminde Türkleşmesi sağlanmış; Karamanoğulları döneminde ise önemli bir merkez haline geldiği gibi bu beyliğe de uzun bir süre başkentlik yapmıştır. Karaman, Osmanlılar döneminde de bu önemini kısmen devam ettirmiştir.

İç Anadolu'da tarihi ve kültürel mirasımızın en yoğun olduğu şehirlerimizden biri Karaman'dır. Karaman siyasi ve kültürel bakımdan olduğu kadar tarihi eserleri yönünden de büyük öneme sahiptir.

Karaman'da Selçuklular döneminden günümüze ulaşabilen tek eser Saadettin Ali Bey Mescidi'dir. Halen mevcut olan anıtların büyük bir bölümü Karamanoğulları döneminde inşa edilen eserlerdir. Osmanlılar döneminde ise Nuh Paşa, Yeni Minareli ve Hisar camiileri gibi eserler yapılmıştır.

Çeşme denince akla ilk önce su gelmektedir. Su, insan hayatının devamlılığı için vazgeçilmez bir ihtiyaçtır. Türk toplumunda çeşmelerin Önemi, diğer toplumlarda olduğu gibi insanların tabi olarak suya duyduğu ihtiyaçtan kaynaklanmakla birlikte atalarımızın vakfetme ya da hayrat yapma isteğiyle de bağlantılıdır. Boyut olarak küçük, fakat yaptığı hizmet açısından çok büyük öneme sahip olan çeşmelerimiz maalesef günümüzde ayakta kalma mücadelesi vermektedir. İnşa edildikleri dönemlerde atalarımızın su ihtiyaçlarını karşılayan bu küçük mimari anıtlarımız, şehrimizin sokak, cadde ve meydanlarını mimari bakımdan ölçülendiren, aynı zamanda çevrelerini zenginleştiren birer odak noktası olmuşlardır. Fakat hızlı şehirleşme , sanayileşme ve teknolojik gelişmeler neticesinde oluşan sosyal hayat biçimi, çeşmelerimizi kısmen kullanım dışı bırakmıştır.

Çeşmelerimizin günümüzdeki durumu, geçmişe sahip çıkma bilincinden ne kadar uzak bir toplum olduğumuzun en bariz göstergesidir. Milli kültürümüzün mihenk taşları olan diğer mimari anıtlarımızın tamamında olduğu gibi toplumumuz, çeşmelerin korunması ve fonksiyonlarına kavuşturulması bir külfet olarak algılamıştır. -Kayseri, 1999 (Önsözden)

Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat