^{#smrgKİTABEVİ} Köşk -

Zafer Şenocak'ın dördüncü romanı Köşk ALEF'in şubat kitaplarından çıktı. Şenocak bu sefer 31 Mayıs darbesi arifesinde İstanbul'da son halife Adbülmecit'in köşkünde geçen çok özel bir hikâye anlatıyor. Kitabın yazarı Zafer Şenocak, 1961 Ankara doğumlu, 1970'ten beri Almanya'da yaşıyan sadece Almanya'da değil Avrupa'da tanınmış bir yazar. Pek çok eseri Fransızca, İngilizce, İtalyanca ve Türkçeye çevrildi. ALEF, Tehlikeli Akrabalık ve Alman Terbiyesi'yle tematik bir bütünlük sağlayan üçüncü romanı Yolculuk Nereye'nin ardından, Köşk adlı dördüncü romanını da yayımlayarak bir nevi dörtlemeyi; bu dörtlemeyle Yirminci Yüzyıl'ın çeşitli devirlerine yayılan gayri resmi Türkiye-Almanya tarihinin içinde dururken, öznelleşip güncelleşen olaylar etrafında kurduğu hikayeleri ve az bilinen, unutulmaya terk edilen karşılaşmalar silsilesini tamamlamış oluyor. Yazarın tüm şiirleri ve Tehlikeli Akrabalık romanı İngilizceye çevrildi, yayına hazırlanıyor; şiirlerinden bir seçki Katalanca ve Macarcaya çevriliyor. Alman Terbiyesi'nin Almanca, İngilizce ve Hollandacaya çevrilmesi ve bu ülkelerde basılması anlaşma aşamasında. Tehlikeli Akrabalık ile ilgili Radikal Kitap'ta Necmiye Alpay ve Gültekin Emre yazılar kaleme aldılar; diğer romanları hakkında Virgül, Birgün Kitap, Ekspres, Hürriyet, Milliyet Kitap ve Sabah Kitap'ta kısa tanıtımlar ve röportajlar çıktı. Semih Gümüş Radikal Kitap'taki yazısında "gectiğimiz yılın en iyi romanlarından biri" olarak selamladı. Aynı şekilde Ömer Türkeş 2006 senesinin en iyi 10 romanı içinde değerlendirdi. Zafer Şenocak, dört kitabının tanıtımı için nisan ayında İstanbul'a gelecek, okurlarıyla buluşacak. Doğan Hızlan'ın Karalama Defteri programına konuk olacak ve yine bir dizi röportajla gazetelerde tanıtılacak. ARKA KAPAK YAZISI Kelebeklerin kanat sesleri, ölü dillerin yattığı topraklardan baharla birlikte filiz veren çiçeklerin fısıltıları, unutulan sözcüklerin tınıları, arı kovanlarının uğultusu, terk edilmiş bir köşkün tarih yüklü taşlarının üzerindeki ayak izlerinin kulağa varmayan sesleri... Münih'te müzik eğitimi gören Hamit yazı geçirmek ve abisinin arılarına bakmak için sevgilisi Hilde ile birlikte 1960 baharında İstanbul'a gelir. Son halife Abdülmecid'in köşkünde kalırlar. Bu köşke belli belirsiz bağlarla bağlanmış kişilerin etrafındaki aşk, inanç ve inançsızlık üçgeninde bocalayacağı uzun bir yaz vardır önlerinde. Hamit kendini ailesinin Osmanlı geçmişi ile Cuhmuriyet Türkiye'si, inançsızlık ile gizemli Müslüman tarikatlarını kuşatan sofuluk, Müslümanlığın nostaljik boyutu ile yobazlık arasında dönen tartışmaların ortasında bulur. Uğultulu bir arı kovanının ortasında... Hilde'ye düşen de İkinci Dünya Savaşının acılarının damgasını vurduğu kendi geçmişiyle yüzleşmektir.