#smrgKİTABEVİ Özgün Şehir Kuran Medeniyeti Yeniden Yorumlamak : Tersine İç Göç Yerleşim Modeli - 2025
Editör:
Kondisyon:
Yeni
Sunuş / Önsöz / Sonsöz / Giriş:
Basıldığı Matbaa:
Dizi Adı:
ISBN-10:
6255552617
Kargoya Teslim Süresi:
4&6
Hazırlayan:
Cilt:
Amerikan Cilt
Boyut:
16x24
Sayfa Sayısı:
213
Basım Yeri:
Ordu
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2025
Kapak Türü:
Karton Kapak
Kağıt Türü:
Enso
Dili:
Türkçe
Kategori:
indirimli
163,80
Havale/EFT ile:
157,26
Siparişiniz 4&6 iş günü arasında kargoda
1199238347
625528

https://www.simurgkitabevi.com/ozgun-sehir-kuran-medeniyeti-yeniden-yorumlamak-tersine-ic-goc-yerlesim-modeli-2025
Özgün Şehir Kuran Medeniyeti Yeniden Yorumlamak : Tersine İç Göç Yerleşim Modeli - 2025 #smrgKİTABEVİ
163.80
‘Kimlikte asıl olan değerdir ve değer soyuttur. Değer, davranışı; diğer bir deyişle eylemi doğurur. Eylemse somuttur. Değer ve değere göre oluşturulan eylem var oluşu ortaya çıkarır. Eylem zamana ve mekâna bağlı olarak değişebilir ama değer değişemez, değişmemelidir çünkü kimliği o belirler ve inşa eder. Her dönemde değer-eylem ilişkisinin yeniden yorumlayarak o dönemin ihtiyacını karşılayan ve aynı zamanda kimlik inşa edici değeri yansıtan eylemler bütünü oluşturmak mecburiyeti vardır.
Hangi değerler sistemine inanıyorsanız eyleminiz de o sisteme göre biçimlenir yani geleneğiniz ona göre oluşur. Değeri bir medeniyet tasavvurundan eylemi ya da geleneği bir diğerinden almak tam bir buhran halidir ki bunun bilincinde olarak yaşamak mümkün değildir.
Ülkemiz 1950'den itibaren özel sektör üzerinden sanayileşmeye başlamıştır. Bu olgu, kırsaldan şehre göçü ve giderek artan bir özgürleşmeyi, diğer bir deyişle devletin müdahale ve denetiminin azalmasını getirmiştir. Nisbî olarak ortaya çıkan yoğun şehir ve özgürlük atmosferi neticede toplumsal derinlikte yatan kimlik krizini hissedilir kılmıştır. Birey kendisine sordu: “Ben kimim? Hangi değerler sistemine inanıyorum ve buna göre hangi eylemleri yapıyorum?” Bu sorulara verdiği cevaplarla kendi varlığı üzerinde bir karmaşa oluştuğunu gördü. Bu kaos, ağırlığını daha da hissettirerek bugün hâlen devam ediyor… ' PROF. DR. SADETTİN ÖKTEN
Şehircilik araştırmalarına farklı bir yaklaşımla katkı sunmayı amaçlayan bu çalışmada, mekan ve yaşam arasındaki ilişkinin derinliği ortaya konulmakta, insanın eylemlerinin arka planı ile toplumsal yansımalarının şehirdeki karşılığına dikkat çekilmektedir. Bu anlayışla, Türkiye'de iç göç ile oluşan sorunlu kentleşme sürecinden yola çıkılarak, Medeniyet Tasavvuru'nu esas alan, potansiyel tersine iç göç temalı bütüncül bir yerleşim modeli önerisi getirilmektedir.
Hangi değerler sistemine inanıyorsanız eyleminiz de o sisteme göre biçimlenir yani geleneğiniz ona göre oluşur. Değeri bir medeniyet tasavvurundan eylemi ya da geleneği bir diğerinden almak tam bir buhran halidir ki bunun bilincinde olarak yaşamak mümkün değildir.
Ülkemiz 1950'den itibaren özel sektör üzerinden sanayileşmeye başlamıştır. Bu olgu, kırsaldan şehre göçü ve giderek artan bir özgürleşmeyi, diğer bir deyişle devletin müdahale ve denetiminin azalmasını getirmiştir. Nisbî olarak ortaya çıkan yoğun şehir ve özgürlük atmosferi neticede toplumsal derinlikte yatan kimlik krizini hissedilir kılmıştır. Birey kendisine sordu: “Ben kimim? Hangi değerler sistemine inanıyorum ve buna göre hangi eylemleri yapıyorum?” Bu sorulara verdiği cevaplarla kendi varlığı üzerinde bir karmaşa oluştuğunu gördü. Bu kaos, ağırlığını daha da hissettirerek bugün hâlen devam ediyor… ' PROF. DR. SADETTİN ÖKTEN
Şehircilik araştırmalarına farklı bir yaklaşımla katkı sunmayı amaçlayan bu çalışmada, mekan ve yaşam arasındaki ilişkinin derinliği ortaya konulmakta, insanın eylemlerinin arka planı ile toplumsal yansımalarının şehirdeki karşılığına dikkat çekilmektedir. Bu anlayışla, Türkiye'de iç göç ile oluşan sorunlu kentleşme sürecinden yola çıkılarak, Medeniyet Tasavvuru'nu esas alan, potansiyel tersine iç göç temalı bütüncül bir yerleşim modeli önerisi getirilmektedir.
‘Kimlikte asıl olan değerdir ve değer soyuttur. Değer, davranışı; diğer bir deyişle eylemi doğurur. Eylemse somuttur. Değer ve değere göre oluşturulan eylem var oluşu ortaya çıkarır. Eylem zamana ve mekâna bağlı olarak değişebilir ama değer değişemez, değişmemelidir çünkü kimliği o belirler ve inşa eder. Her dönemde değer-eylem ilişkisinin yeniden yorumlayarak o dönemin ihtiyacını karşılayan ve aynı zamanda kimlik inşa edici değeri yansıtan eylemler bütünü oluşturmak mecburiyeti vardır.
Hangi değerler sistemine inanıyorsanız eyleminiz de o sisteme göre biçimlenir yani geleneğiniz ona göre oluşur. Değeri bir medeniyet tasavvurundan eylemi ya da geleneği bir diğerinden almak tam bir buhran halidir ki bunun bilincinde olarak yaşamak mümkün değildir.
Ülkemiz 1950'den itibaren özel sektör üzerinden sanayileşmeye başlamıştır. Bu olgu, kırsaldan şehre göçü ve giderek artan bir özgürleşmeyi, diğer bir deyişle devletin müdahale ve denetiminin azalmasını getirmiştir. Nisbî olarak ortaya çıkan yoğun şehir ve özgürlük atmosferi neticede toplumsal derinlikte yatan kimlik krizini hissedilir kılmıştır. Birey kendisine sordu: “Ben kimim? Hangi değerler sistemine inanıyorum ve buna göre hangi eylemleri yapıyorum?” Bu sorulara verdiği cevaplarla kendi varlığı üzerinde bir karmaşa oluştuğunu gördü. Bu kaos, ağırlığını daha da hissettirerek bugün hâlen devam ediyor… ' PROF. DR. SADETTİN ÖKTEN
Şehircilik araştırmalarına farklı bir yaklaşımla katkı sunmayı amaçlayan bu çalışmada, mekan ve yaşam arasındaki ilişkinin derinliği ortaya konulmakta, insanın eylemlerinin arka planı ile toplumsal yansımalarının şehirdeki karşılığına dikkat çekilmektedir. Bu anlayışla, Türkiye'de iç göç ile oluşan sorunlu kentleşme sürecinden yola çıkılarak, Medeniyet Tasavvuru'nu esas alan, potansiyel tersine iç göç temalı bütüncül bir yerleşim modeli önerisi getirilmektedir.
Hangi değerler sistemine inanıyorsanız eyleminiz de o sisteme göre biçimlenir yani geleneğiniz ona göre oluşur. Değeri bir medeniyet tasavvurundan eylemi ya da geleneği bir diğerinden almak tam bir buhran halidir ki bunun bilincinde olarak yaşamak mümkün değildir.
Ülkemiz 1950'den itibaren özel sektör üzerinden sanayileşmeye başlamıştır. Bu olgu, kırsaldan şehre göçü ve giderek artan bir özgürleşmeyi, diğer bir deyişle devletin müdahale ve denetiminin azalmasını getirmiştir. Nisbî olarak ortaya çıkan yoğun şehir ve özgürlük atmosferi neticede toplumsal derinlikte yatan kimlik krizini hissedilir kılmıştır. Birey kendisine sordu: “Ben kimim? Hangi değerler sistemine inanıyorum ve buna göre hangi eylemleri yapıyorum?” Bu sorulara verdiği cevaplarla kendi varlığı üzerinde bir karmaşa oluştuğunu gördü. Bu kaos, ağırlığını daha da hissettirerek bugün hâlen devam ediyor… ' PROF. DR. SADETTİN ÖKTEN
Şehircilik araştırmalarına farklı bir yaklaşımla katkı sunmayı amaçlayan bu çalışmada, mekan ve yaşam arasındaki ilişkinin derinliği ortaya konulmakta, insanın eylemlerinin arka planı ile toplumsal yansımalarının şehirdeki karşılığına dikkat çekilmektedir. Bu anlayışla, Türkiye'de iç göç ile oluşan sorunlu kentleşme sürecinden yola çıkılarak, Medeniyet Tasavvuru'nu esas alan, potansiyel tersine iç göç temalı bütüncül bir yerleşim modeli önerisi getirilmektedir.
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.