Yedigün Mecmuası (7 Gün Dergisi) 12 Cilt, 411 Sayı, 1933 - 1946 -

Stok Kodu:
1199183049
Boyut:
24x30
Sayfa Sayısı:
Sayı döküm
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
1
Basım Tarihi:
1933
Kapak Türü:
Ciltli
Kağıt Türü:
1. Hamur
Dili:
Türkçe
0,00
1199183049
569113
Yedigün Mecmuası (7 Gün Dergisi) 12 Cilt, 411 Sayı, 1933 - 1946 -
Yedigün Mecmuası (7 Gün Dergisi) 12 Cilt, 411 Sayı, 1933 - 1946 -
0.00
KOLEKSİYONUN SAYI DÖKÜMÜ

Sayı 1 - 26 (15 Mart 1933 - 6 Eylül 1933 )
Sayı 79 - 104 ( 12 Eylül 1934 - 6 Mart 1935 )
Sayı 157 - 182 ( 11 Mart 1936 - 2 Eylül 1936 )
Sayı 199 - 208 ( 6 İkinici Kanun1937 - 3 Mart 1937) + Sayı 393 - 404 (10 Eylül 1940 - 3 Kanunevvel 1940 ) (AYNI CİLTTE)
Sayı 252 - 316 (4 İkinci kanun 1938 - 28 Mart 1939 )
Sayı 313 - 338 (7 Mart 1939 - 29 Ağustos 1939 )
Sayı 365 - 391 ( 5 Mart 1940 - 3 Eylül 1940 ) Lekeli
Sayı 521 - 545 ( 1 Mart 1943 - 16 Ağustos 1943 )
Sayı 547 - 572 ( 30 Ağustos 1943 - 21 Şubat 1944 )
Sayı 573 - 617 ( 28 Şubat 1944 - 31 Birinci kânun 1944 )
Sayı 618 - 668 ( 7 Ocak 1945 - 23 Aralık 1945 )
Sayı 670 - 721 ( 6 Ocak 1946 - 29 Aralık 1946 )

Büyük boy, dört renkli kapak ve tek renk olsa da renkli iç sayfalarla yayın hayatına başlayan dergi, zaman zaman 50 bini geçen tirajıyla, okuyucuya kendini sevdirir.

Yedigün, o yılların okurları için, hem Türkiye'ye hem de dünyaya açılan bir penceredir. Ayrıca sonraki yıllarda hepsi birer usta edebiyatçı olacak onlarca yazar, hikayeci ve romancıyı da kamuoyuna Yedigün tanıtır.

Ahmet Naim'den Sait Faik'e, Aziz Nesin'den Sabahattin Ali'ye kadar birçok edebiyatçının ilk ürünleri Yedigün'de okur karşısına çıkar. Bu arada, Reşat Nuri ve Halide Edib gibi dönemin tanınmış yazarlarının çok sevilen kimi romanları da ilk kez Yedigün'de tefrika edilir.

Baskı kalitesiyle de o güne dek yayımlanan dergilerin arasından hemen sıyrılan Yedigün, hep gündemde kalır.

İlk yıllarında Çarşamba günleri çıkan ve nüshası 10 kuruşa satılan derginin fiyatı, daha sonra 50 kuruşa kadar yükselir. Çıkış günleri de Pazar, Pazartesi, Salı ve Perşembe olarak değişir.

Şimdi yeniden derginin birinci sayısına dönelim… Üçüncü sayfadaki ‘Yedigün' başlığının iki yanında, derginin ‘idarehanesinin Ankara Caddesi'ndeki Meserret Oteli karşısında bulunduğu ve Posta Kutusu'nun ‘103' olduğu belirtildikten sonra, şu ifadeye yer verilir: “Yedigün sizin mecmuanızdır. Onu yükseltmek için etrafınıza okutun ve tanıtın. Çarşamba günleri çıkar. Her şeyden bahseder haftalık halk ve aile mecmuası.”

Yedigün'ün çıkış nedenlerini anlatan yazıda da özetle şu görüşler sıralanır:

Yedigün, iki elinizin parmakları arasına gerilmiş bir sinema perdesidir. Öyle bir sinema perdesi ki; üstünde görünecek manzaralar dünya vukuatını, müthiş maceraları, dramları, tatlı komedileri seyretmek için size hiç zahmet vermeyecek, pis kokulu, dumanlı, kalabalık, sıkışık, dar, karanlık bir yerde oturmaya mecbur olmayacaksınız. (…) Kalem, fırça, fotoğraf Yedigün'ün sahifelerine en iyi ve en taze mahsullerini dökecektir. Gündelik gazetelerin acele çekilmiş silik ve varım yamalak resimlerini, kısa bir zamanda çırpıştırılmış itinasız şiir ve yazılarını mecmuamızın sahifelerinde bulamayacaksınız…

Görüldüğü gibi, Yedigün, safiyane ama net bir üslupla, sinemaya da gazetelere de ‘rakip' olacağını öne sürer.

İlk sayısında ‘sahibi ve umumi neşriyat müdürü' olarak Sadri Etem'in adının yer aldığı dergide, Sedat Simavi'nin adı, ‘sahip' olarak, altı yıl sonra künyeye girer. Çıkışında, Ahmet Sait Matbaası'nda basılan dergi, daha sonraları kendi tesislerinde basılır.

Cinsi Cazibe Yarışması

Yedigün, ilk sayısından itibaren bir de yarışma açar: ‘Cinsi Cazibe Müsabakası'. Yarışmaya katılmak için kupon da veren derginin yarışmayı duyuran anonsunda şöyle denilir:

Karilerimiz (okurlarımız), dört hafta arka arkaya neşredeceğimiz güzel genç kız fotoğraflarının içinden en ziyade cinsi cazibeye malik olanının numarasını bize bildireceklerdir.

Yarışmayı kazanacak olanlara verilecek hediyelerden bazıları şunlar: “Bir yazlık elbise kumaş, iki fotoğraf makinesi, yedi mürekkepli kalem, ipekli çorap.”

Hikmet Feridun'un (Es) röportajlarıyla ‘dünyanın dört bir yanından' haber veren Yedigün, Türkiye'nin aktüalitesini de izler; hem magazine hem de ‘edebi eserlere' yer verir.

Zaman zaman ‘ikinci baskı' yapan dergi, ikinci baskılarından birini de şair Abdülhak Hâmid'in ölüm haberine ayırır. Dergi, Hâmid'in ölümünü, 21 Nisan 1937 tarihli 215'inci sayısını ikinci kez basarak duyurur.

Sayfa sayısı bazen 36'ya kadar çıkan derginin şiir köşesinde Aziz Nesin'in (Vedia Nesin takma adıyla), Orhan Kemal'in (Raşit Kemali adıyla), Sedat Umran'ın, Muvakkar Ekrem Talü'nun, Çetin Altan'ın ve Salâh Birsel'in şiirleri yer alır.

Cumhuriyet'in 10'uncu ve 15'inci yılları için özel sayılar hazırlayan dergi, Atatürk'ün ölümüne de geniş yer verir; Atatürk'le ilgili yayınlarını üç sayı boyunca sürdürür.

1938, Yedigün dergisi için, farklı bir yıl olur. O yıl, derginin kurucusu Sedat Simavi'nin adı, künyeye ‘sahip' olarak girer. Simavi'nin adı, 264'üncü sayıdan itibaren ‘sahip ve genel yayın müdürü' olarak künyede yer alır. O yıllarda derginin yönetim yeri “Ankara Caddesi, İkdam Yurdu, 2. Kat” olarak değişir.

Kurumsallaşma Dönemi

Yedigün Dergisi'nin başarısı, ‘Yedigün Müessesesi'ni de güçlendirir. Sedat Simavi daha sonra ‘Karikatür', ‘Karagöz' ve ‘Model' dergilerini çıkarmaya başlar. Bu dergilerde de sık sık Yedigün'ün ilanları yer alır. İşte Karikatür dergisinin 20 Nisan 1944 tarihli 434'üncü sayısında yayımlanan ilan:

“Türkiye'nin en büyük mecmuası Yedigün'ü her hafta takip ediyorsunuz.

Dört renkli nefis bir kapak içinde ve 20 sayfa olarak Pazar günleri çıkan Yedigün bütün münevverlerin sabırsızlıkla bekledikleri mecmua olmuştur. Dünya ve memleket vukuatına ait aktüalite fotoğrafları ile, sinema sayfalan ile canlı röportajları ve selâhiyetli kalemlerin yazdığı iç mevzuları ile Yedigün haftanın en zengin mecmuasıdır.”

1940'lı yılların ilk yarısında Yedigün'ün yeri bir kez daha değişir ve dergi “Ankara Caddesi, Acı Musluk Sokağı (Sonradan Cemal Nadir Sokak) No 7”ye taşınır.

Yedigün Neden Kapatıldı?

1948 yılına gelindiğinde, dergide bazı değişiklikler yapılır. Yedigün, 14 Mart 1948 tarihli 784'üncü sayıda, son kez büyük boy yayımlanır. Dergi, artık 1 Mayıs 1948 tarihinde yayın dünyasına girecek Hürriyet gazetesinin matbaasında basılmaktadır.

20 Mart 1948'den itibaren Yedigün, ‘küçük boy' olarak basılır ve künyeye “Yıl 16, Sayı 1” kaydı düşülür. Bu arada 50 kuruşa satılan derginin fiyatı, 25 kuruşa indirilir. Tam 52 sayı boyunca da bu son biçimiyle yayınını sürdüren Yedigün, 17 Mart 1949'dan sonra yeniden eski boyutuna döner…

Derginin fiyatı bir kez daha indirilir ve 10 kuruşa satılmaya başlanır.

Hürriyet gazetesinin yayın hayatına girmesinden sonra, Yedigün biraz geride kalmaya başlar ve dergi magazinleşir. Ama yine de satışı iyidir.

Bu arada, 16 Mart 1950'de, Yedigün'ün 18'inci yayın yılına girilir. Ancak Hürriyet ve Yedigün'ün o dönemin şartlarında, birlikte yürütülmesi güçleşmiştir.

Hürriyet de okuyucuya kendini kabul ettirince, iki yayının da sahibi olan Sedat Simavi, kararını verir ve satışı iyi olmasına rağmen, Yedigün kapatılır.

KOLEKSİYONUN SAYI DÖKÜMÜ

Sayı 1 - 26 (15 Mart 1933 - 6 Eylül 1933 )
Sayı 79 - 104 ( 12 Eylül 1934 - 6 Mart 1935 )
Sayı 157 - 182 ( 11 Mart 1936 - 2 Eylül 1936 )
Sayı 199 - 208 ( 6 İkinici Kanun1937 - 3 Mart 1937) + Sayı 393 - 404 (10 Eylül 1940 - 3 Kanunevvel 1940 ) (AYNI CİLTTE)
Sayı 252 - 316 (4 İkinci kanun 1938 - 28 Mart 1939 )
Sayı 313 - 338 (7 Mart 1939 - 29 Ağustos 1939 )
Sayı 365 - 391 ( 5 Mart 1940 - 3 Eylül 1940 ) Lekeli
Sayı 521 - 545 ( 1 Mart 1943 - 16 Ağustos 1943 )
Sayı 547 - 572 ( 30 Ağustos 1943 - 21 Şubat 1944 )
Sayı 573 - 617 ( 28 Şubat 1944 - 31 Birinci kânun 1944 )
Sayı 618 - 668 ( 7 Ocak 1945 - 23 Aralık 1945 )
Sayı 670 - 721 ( 6 Ocak 1946 - 29 Aralık 1946 )

Büyük boy, dört renkli kapak ve tek renk olsa da renkli iç sayfalarla yayın hayatına başlayan dergi, zaman zaman 50 bini geçen tirajıyla, okuyucuya kendini sevdirir.

Yedigün, o yılların okurları için, hem Türkiye'ye hem de dünyaya açılan bir penceredir. Ayrıca sonraki yıllarda hepsi birer usta edebiyatçı olacak onlarca yazar, hikayeci ve romancıyı da kamuoyuna Yedigün tanıtır.

Ahmet Naim'den Sait Faik'e, Aziz Nesin'den Sabahattin Ali'ye kadar birçok edebiyatçının ilk ürünleri Yedigün'de okur karşısına çıkar. Bu arada, Reşat Nuri ve Halide Edib gibi dönemin tanınmış yazarlarının çok sevilen kimi romanları da ilk kez Yedigün'de tefrika edilir.

Baskı kalitesiyle de o güne dek yayımlanan dergilerin arasından hemen sıyrılan Yedigün, hep gündemde kalır.

İlk yıllarında Çarşamba günleri çıkan ve nüshası 10 kuruşa satılan derginin fiyatı, daha sonra 50 kuruşa kadar yükselir. Çıkış günleri de Pazar, Pazartesi, Salı ve Perşembe olarak değişir.

Şimdi yeniden derginin birinci sayısına dönelim… Üçüncü sayfadaki ‘Yedigün' başlığının iki yanında, derginin ‘idarehanesinin Ankara Caddesi'ndeki Meserret Oteli karşısında bulunduğu ve Posta Kutusu'nun ‘103' olduğu belirtildikten sonra, şu ifadeye yer verilir: “Yedigün sizin mecmuanızdır. Onu yükseltmek için etrafınıza okutun ve tanıtın. Çarşamba günleri çıkar. Her şeyden bahseder haftalık halk ve aile mecmuası.”

Yedigün'ün çıkış nedenlerini anlatan yazıda da özetle şu görüşler sıralanır:

Yedigün, iki elinizin parmakları arasına gerilmiş bir sinema perdesidir. Öyle bir sinema perdesi ki; üstünde görünecek manzaralar dünya vukuatını, müthiş maceraları, dramları, tatlı komedileri seyretmek için size hiç zahmet vermeyecek, pis kokulu, dumanlı, kalabalık, sıkışık, dar, karanlık bir yerde oturmaya mecbur olmayacaksınız. (…) Kalem, fırça, fotoğraf Yedigün'ün sahifelerine en iyi ve en taze mahsullerini dökecektir. Gündelik gazetelerin acele çekilmiş silik ve varım yamalak resimlerini, kısa bir zamanda çırpıştırılmış itinasız şiir ve yazılarını mecmuamızın sahifelerinde bulamayacaksınız…

Görüldüğü gibi, Yedigün, safiyane ama net bir üslupla, sinemaya da gazetelere de ‘rakip' olacağını öne sürer.

İlk sayısında ‘sahibi ve umumi neşriyat müdürü' olarak Sadri Etem'in adının yer aldığı dergide, Sedat Simavi'nin adı, ‘sahip' olarak, altı yıl sonra künyeye girer. Çıkışında, Ahmet Sait Matbaası'nda basılan dergi, daha sonraları kendi tesislerinde basılır.

Cinsi Cazibe Yarışması

Yedigün, ilk sayısından itibaren bir de yarışma açar: ‘Cinsi Cazibe Müsabakası'. Yarışmaya katılmak için kupon da veren derginin yarışmayı duyuran anonsunda şöyle denilir:

Karilerimiz (okurlarımız), dört hafta arka arkaya neşredeceğimiz güzel genç kız fotoğraflarının içinden en ziyade cinsi cazibeye malik olanının numarasını bize bildireceklerdir.

Yarışmayı kazanacak olanlara verilecek hediyelerden bazıları şunlar: “Bir yazlık elbise kumaş, iki fotoğraf makinesi, yedi mürekkepli kalem, ipekli çorap.”

Hikmet Feridun'un (Es) röportajlarıyla ‘dünyanın dört bir yanından' haber veren Yedigün, Türkiye'nin aktüalitesini de izler; hem magazine hem de ‘edebi eserlere' yer verir.

Zaman zaman ‘ikinci baskı' yapan dergi, ikinci baskılarından birini de şair Abdülhak Hâmid'in ölüm haberine ayırır. Dergi, Hâmid'in ölümünü, 21 Nisan 1937 tarihli 215'inci sayısını ikinci kez basarak duyurur.

Sayfa sayısı bazen 36'ya kadar çıkan derginin şiir köşesinde Aziz Nesin'in (Vedia Nesin takma adıyla), Orhan Kemal'in (Raşit Kemali adıyla), Sedat Umran'ın, Muvakkar Ekrem Talü'nun, Çetin Altan'ın ve Salâh Birsel'in şiirleri yer alır.

Cumhuriyet'in 10'uncu ve 15'inci yılları için özel sayılar hazırlayan dergi, Atatürk'ün ölümüne de geniş yer verir; Atatürk'le ilgili yayınlarını üç sayı boyunca sürdürür.

1938, Yedigün dergisi için, farklı bir yıl olur. O yıl, derginin kurucusu Sedat Simavi'nin adı, künyeye ‘sahip' olarak girer. Simavi'nin adı, 264'üncü sayıdan itibaren ‘sahip ve genel yayın müdürü' olarak künyede yer alır. O yıllarda derginin yönetim yeri “Ankara Caddesi, İkdam Yurdu, 2. Kat” olarak değişir.

Kurumsallaşma Dönemi

Yedigün Dergisi'nin başarısı, ‘Yedigün Müessesesi'ni de güçlendirir. Sedat Simavi daha sonra ‘Karikatür', ‘Karagöz' ve ‘Model' dergilerini çıkarmaya başlar. Bu dergilerde de sık sık Yedigün'ün ilanları yer alır. İşte Karikatür dergisinin 20 Nisan 1944 tarihli 434'üncü sayısında yayımlanan ilan:

“Türkiye'nin en büyük mecmuası Yedigün'ü her hafta takip ediyorsunuz.

Dört renkli nefis bir kapak içinde ve 20 sayfa olarak Pazar günleri çıkan Yedigün bütün münevverlerin sabırsızlıkla bekledikleri mecmua olmuştur. Dünya ve memleket vukuatına ait aktüalite fotoğrafları ile, sinema sayfalan ile canlı röportajları ve selâhiyetli kalemlerin yazdığı iç mevzuları ile Yedigün haftanın en zengin mecmuasıdır.”

1940'lı yılların ilk yarısında Yedigün'ün yeri bir kez daha değişir ve dergi “Ankara Caddesi, Acı Musluk Sokağı (Sonradan Cemal Nadir Sokak) No 7”ye taşınır.

Yedigün Neden Kapatıldı?

1948 yılına gelindiğinde, dergide bazı değişiklikler yapılır. Yedigün, 14 Mart 1948 tarihli 784'üncü sayıda, son kez büyük boy yayımlanır. Dergi, artık 1 Mayıs 1948 tarihinde yayın dünyasına girecek Hürriyet gazetesinin matbaasında basılmaktadır.

20 Mart 1948'den itibaren Yedigün, ‘küçük boy' olarak basılır ve künyeye “Yıl 16, Sayı 1” kaydı düşülür. Bu arada 50 kuruşa satılan derginin fiyatı, 25 kuruşa indirilir. Tam 52 sayı boyunca da bu son biçimiyle yayınını sürdüren Yedigün, 17 Mart 1949'dan sonra yeniden eski boyutuna döner…

Derginin fiyatı bir kez daha indirilir ve 10 kuruşa satılmaya başlanır.

Hürriyet gazetesinin yayın hayatına girmesinden sonra, Yedigün biraz geride kalmaya başlar ve dergi magazinleşir. Ama yine de satışı iyidir.

Bu arada, 16 Mart 1950'de, Yedigün'ün 18'inci yayın yılına girilir. Ancak Hürriyet ve Yedigün'ün o dönemin şartlarında, birlikte yürütülmesi güçleşmiştir.

Hürriyet de okuyucuya kendini kabul ettirince, iki yayının da sahibi olan Sedat Simavi, kararını verir ve satışı iyi olmasına rağmen, Yedigün kapatılır.

Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat