#smrgSAHAF Abdülhamid: Tanzimat'tan II. Meşrutiyet'e İmparatorluk ve Nesnel Tarihin Prizmasından -

Basıldığı Matbaa:
Cem Turan Ofset
Stok Kodu:
1199114647
Boyut:
30x30,5
Sayfa Sayısı:
320 s.
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2006
Kapak Türü:
Karton Kapak
Kağıt Türü:
Enso
Dili:
Türkçe
Kategori:
0,00
1199114647
500384
Abdülhamid: Tanzimat'tan II. Meşrutiyet'e İmparatorluk ve Nesnel Tarihin Prizmasından -
Abdülhamid: Tanzimat'tan II. Meşrutiyet'e İmparatorluk ve Nesnel Tarihin Prizmasından - #smrgSAHAF
0.00
Osmanlı tarihinde Tanzimat döneminin son, Meşrutiyet döneminin ilk padişahı olan II. Abdülhamid, otuz üç yıllık saltanatı gözönüne alındığında, en uzun süre tahtta kalan sultanlardan biridir. Tahta çıkışından (1876) bu yana 130 yıl, hal'inden (1909) günümüze kadar 97 yıl geçmesine karşın, dönemi ve kişiliği sürekli olarak tartışılmıştır. Kimilerinin, eli kanlı bir despot olarak göstermek amacıyla "Kızıl Sultan" diyerek yerden yere vurduğu Abdülhamid, kimilerine göre de İslamlığı yüceltmiş bir "Ulu Hakan"dı ve çok çetin koşullar içinde koskoca bir imparatorluğu yönetmekte olağanüstü başarı göstermişti. Önyargılardan uzaklaşıp artık ona "nesnel tarihin prizmasından" bakmak, 1876-1909 dönemini ve Abdülhamid'in kişiliğini yan tutmadan yansıtmak zamanı gelip geçmişti bile...

Tartışmaların odağındaki Abdülhamid'i ve dönemini tüm gerçekleriyle

ortaya koymak amacıyla DenizKültür Yayınları'ndan çıkan

Abdülhamid; yine DenizBank Yayınları arasında çıkmış olan

Geçmişten Günümüze İstanbul ve Bilinmeyen Yönleriyle Cumhuriyet Tarihi

kitaplarının yazarı Alpay Kabacalı'nın imzasını taşıyor.

Çok sayıda "bir kısmı ilk kez yayımlanan" belge, fotoğraf, gravür vb.

görsel malzemeyi kapsayan kitabın, Abdülhamid'i masalların iyilik

perisi ya da kötü adamı olmaktan kurtarıp tarih içerisindeki gerçek

yerine oturttuğunu söyleyebiliriz.

Hiçbir Osmanlı padişahının kişiliği ve saltanat dönemi, II. Abdülhamid'inki kadar yoğun ve birbirine taban tabana aykırı yorumlara konu olmadı. Pek yakın bir dönemde yaşamış ve çağının belgeleri ortadan kalkmamış bulunduğuna göre, bu, şaşılacak bir şeydir. Böyle bir "muarnma"nın oluşmasına yol açanlar da, hiç kuşkusuz, onun yakın ve uzak çevresindeki kimselerle kendisinden sonraki dönemin tarihi kişisel, öznel (subjektif) görüş açısıyla değerlendiren yazar ve siyasetçileridir.

Şöyle bir genelleme yapılabilir: Abdülhamid'in birtakım güncel hesaplaşmalar dolayısıyla bir simge gibi kullanılmış olması yüzünden, "vasat" bilgiyle yetinenler şu ya da bu görüşe inanmak durumunda kalmışlar, gerçeği öğrenmek isteyenler ise yeterli kaynaklar bulamamışlardır. Daha derinlemesine bakarsak, söz konusu değerlendirmelerin arka planında yakın geçmişten bu yana süregelmiş önemli bir siyasal ve düşünsel çatışmanın izlerine rastlarız. Bu, gelenekçilerle ilerlemeciler arasındaki çatışmadır. Başlangıçları çok daha önceye giden, ancak Abdülhamid döneminde belirginleşen, İkinci Meşrutiyet sonrasında yapılanıp bugünlere gelen bu çatışma, düşünsel planda İslamcılık ve Batıcılık akımları olarak biçimlenmiştir.

İslamcılık akımının temsilcileri, Abdülhamid'in gerçek anlamda "Panislamizm siyaseti" izlediğini sandıkları ve yanlış buldukları her şeyde onun tahttan uzaklaşmasını sağlayan İttihatçıların parmağı olduğuna, Cumhuriyet döneminde de ittihatçı çizginin sürdürüldüğüne inandıkları için, Abdülhamid'i yüceltme yoluna gitmişlerdir. Batıcılık akımını savunan birçok kişinin de, ötekiler gibi, Abdülhamid'i "Panıslamist" olarak gördükleri ve onun Batıyla ilişkilerini bilmedikleri açıktır.

Günümüzde, "Hangi Abdülhamid?" sorusunu ortaya atmanın, onu şu ya da bu prizmadan görmenin, yanlış bilgi sahibi olmak ve tarihi yanlış değerlendirmek gibi sakıncaları bir yana, hiç yararı yoktur, Dolayısıyla, Osmanlı tarihinin oldukça uzun bir sürecinde tahtta kalmış ve üstelik imparatorluğu kendisini eksen alarak yönetmek için elinden gelen çabayı harcamış olan Abdülhamid, artık nesnel tarihin prizmasından geçirilerek incelenmeli, değerlendirilmelidir.

Osmanlı tarihinde Tanzimat döneminin son, Meşrutiyet döneminin ilk padişahı olan II. Abdülhamid, otuz üç yıllık saltanatı gözönüne alındığında, en uzun süre tahtta kalan sultanlardan biridir. Tahta çıkışından (1876) bu yana 130 yıl, hal'inden (1909) günümüze kadar 97 yıl geçmesine karşın, dönemi ve kişiliği sürekli olarak tartışılmıştır. Kimilerinin, eli kanlı bir despot olarak göstermek amacıyla "Kızıl Sultan" diyerek yerden yere vurduğu Abdülhamid, kimilerine göre de İslamlığı yüceltmiş bir "Ulu Hakan"dı ve çok çetin koşullar içinde koskoca bir imparatorluğu yönetmekte olağanüstü başarı göstermişti. Önyargılardan uzaklaşıp artık ona "nesnel tarihin prizmasından" bakmak, 1876-1909 dönemini ve Abdülhamid'in kişiliğini yan tutmadan yansıtmak zamanı gelip geçmişti bile...

Tartışmaların odağındaki Abdülhamid'i ve dönemini tüm gerçekleriyle

ortaya koymak amacıyla DenizKültür Yayınları'ndan çıkan

Abdülhamid; yine DenizBank Yayınları arasında çıkmış olan

Geçmişten Günümüze İstanbul ve Bilinmeyen Yönleriyle Cumhuriyet Tarihi

kitaplarının yazarı Alpay Kabacalı'nın imzasını taşıyor.

Çok sayıda "bir kısmı ilk kez yayımlanan" belge, fotoğraf, gravür vb.

görsel malzemeyi kapsayan kitabın, Abdülhamid'i masalların iyilik

perisi ya da kötü adamı olmaktan kurtarıp tarih içerisindeki gerçek

yerine oturttuğunu söyleyebiliriz.

Hiçbir Osmanlı padişahının kişiliği ve saltanat dönemi, II. Abdülhamid'inki kadar yoğun ve birbirine taban tabana aykırı yorumlara konu olmadı. Pek yakın bir dönemde yaşamış ve çağının belgeleri ortadan kalkmamış bulunduğuna göre, bu, şaşılacak bir şeydir. Böyle bir "muarnma"nın oluşmasına yol açanlar da, hiç kuşkusuz, onun yakın ve uzak çevresindeki kimselerle kendisinden sonraki dönemin tarihi kişisel, öznel (subjektif) görüş açısıyla değerlendiren yazar ve siyasetçileridir.

Şöyle bir genelleme yapılabilir: Abdülhamid'in birtakım güncel hesaplaşmalar dolayısıyla bir simge gibi kullanılmış olması yüzünden, "vasat" bilgiyle yetinenler şu ya da bu görüşe inanmak durumunda kalmışlar, gerçeği öğrenmek isteyenler ise yeterli kaynaklar bulamamışlardır. Daha derinlemesine bakarsak, söz konusu değerlendirmelerin arka planında yakın geçmişten bu yana süregelmiş önemli bir siyasal ve düşünsel çatışmanın izlerine rastlarız. Bu, gelenekçilerle ilerlemeciler arasındaki çatışmadır. Başlangıçları çok daha önceye giden, ancak Abdülhamid döneminde belirginleşen, İkinci Meşrutiyet sonrasında yapılanıp bugünlere gelen bu çatışma, düşünsel planda İslamcılık ve Batıcılık akımları olarak biçimlenmiştir.

İslamcılık akımının temsilcileri, Abdülhamid'in gerçek anlamda "Panislamizm siyaseti" izlediğini sandıkları ve yanlış buldukları her şeyde onun tahttan uzaklaşmasını sağlayan İttihatçıların parmağı olduğuna, Cumhuriyet döneminde de ittihatçı çizginin sürdürüldüğüne inandıkları için, Abdülhamid'i yüceltme yoluna gitmişlerdir. Batıcılık akımını savunan birçok kişinin de, ötekiler gibi, Abdülhamid'i "Panıslamist" olarak gördükleri ve onun Batıyla ilişkilerini bilmedikleri açıktır.

Günümüzde, "Hangi Abdülhamid?" sorusunu ortaya atmanın, onu şu ya da bu prizmadan görmenin, yanlış bilgi sahibi olmak ve tarihi yanlış değerlendirmek gibi sakıncaları bir yana, hiç yararı yoktur, Dolayısıyla, Osmanlı tarihinin oldukça uzun bir sürecinde tahtta kalmış ve üstelik imparatorluğu kendisini eksen alarak yönetmek için elinden gelen çabayı harcamış olan Abdülhamid, artık nesnel tarihin prizmasından geçirilerek incelenmeli, değerlendirilmelidir.

Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat