#smrgKİTABEVİ Acının Tarihi: Duyum Duygu ve Deneyim - 2025
Editör:
Kondisyon:
Yeni
Sunuş / Önsöz / Sonsöz / Giriş:
Basıldığı Matbaa:
Barış Matbaa
Dizi Adı:
İnceleme 367
ISBN-10:
6053147671
Kargoya Teslim Süresi (İş Günü):
3&7
Hazırlayan:
Cilt:
Amerikan Cilt
Ciltçi:
Boyut:
14x21
Sayfa Sayısı:
272
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2025
Çeviren:
Akın Sarı
Kapak Türü:
Karton Kapak
Kağıt Türü:
Enso
Dili:
Türkçe
Kategori:
indirimli
238,00
Havale/EFT ile:
230,86
Siparişiniz 3&7 iş günü arasında kargoda
1199249655
636648
https://www.simurgkitabevi.com/acinin-tarihi-duyum-duygu-ve-deneyim-2025
Acının Tarihi: Duyum Duygu ve Deneyim - 2025 #smrgKİTABEVİ
238.00
Ağrı hakkındaki bilgimiz nasıl üretilir, geliştirilir ve yayılır?
Tıp tarihi, bilmenin tarihi olduğu kadar bilgiyi üretme ve yeniden üretme, biyopolitik ve biyokültürel bir müdahaledir de. Ancak Boddice, modern tıbbı sorgulamakla birlikte, hurafelere pabuç bırakmadan, bilimin içinden yanıtlar üretir. Plasebo ve özellikle COVID-19 bağlamında nosebo etkisinin, güncel ve tarihsel arka planını, bilimsel literatürü serimleyerek tartışır.
Peki ağrıyla ilgili farklı biyolojik hassasiyet söylemleri, ırkçılık, kadın düşmanlığı, sınıfsal şovenizm, yaş ayrımcılığı ve türcülükle nasıl desteklenir?
Ağrı nasıl ölçülebilir?
Acı öznel midir, yoksa nesnel bir olgu mudur?
Kederin öznelleştirilmesi ile ağrının ölçülebilir olması gayretleri ve celbetmeleri bize neyi anlatır?
Ölçmenin tarihi aynı zamanda tahakkümün de kuruluşu olabilir mi?
Sömürgeciliğin tarihindeki tıbbileştirme itkileri nelerdir?
Felsefede şiirli yazma geleneği, sanatı felsefeye, felsefeyi de sanata yakın kılmanın ötesinde, bu ikilinin simbiyotik ilişkisini akla getirir. Şair Joë Bousquet ise, yaralarım benden önce de vardı, sözüyle acının öznel boyutunun aynı zamanda ne denli özne-aşırı olabileceğine kapı aralar. Rob Boddice, Acının Tarihi eserinde işte bu geleneğin izinden giderek, ağrı deneyimini tarih, felsefe, antropoloji, psikoloji, psikiyatri, nörobilim, politika, sanat ve edebiyat incelemelerinin perspektifinden ele alıyor. Acının Tarihi bu anlamda salt bir tarih çalışmasının soru ve önermelerinden daha fazlasını imliyor.
Boddice, bir yandan acıyı temsiliyete indirgeme çabalarını sorgularken, öte yandan da acının resmedildiği sanat eserlerini titizlikle inceler. Eski Yunancadan Latinceye, Arapçadan Çinceye, dil bilimi ustalıkla sahaya süren yazar, bilim ve tıp tarihinden olguların tarihsel, toplumsal ve politik yansımalarını örnekler.
Bir iktidar pratiği olarak acı verici işkenceden, cadı avlarına ve cadaloz bağlarına uzanan acılı tarihimiz bizden önce de vardı. Acının Tarihi, mutluluğun olmasa da sancılı acının tarihinin resmini çizmeye bir davettir.
Tıp tarihi, bilmenin tarihi olduğu kadar bilgiyi üretme ve yeniden üretme, biyopolitik ve biyokültürel bir müdahaledir de. Ancak Boddice, modern tıbbı sorgulamakla birlikte, hurafelere pabuç bırakmadan, bilimin içinden yanıtlar üretir. Plasebo ve özellikle COVID-19 bağlamında nosebo etkisinin, güncel ve tarihsel arka planını, bilimsel literatürü serimleyerek tartışır.
Peki ağrıyla ilgili farklı biyolojik hassasiyet söylemleri, ırkçılık, kadın düşmanlığı, sınıfsal şovenizm, yaş ayrımcılığı ve türcülükle nasıl desteklenir?
Ağrı nasıl ölçülebilir?
Acı öznel midir, yoksa nesnel bir olgu mudur?
Kederin öznelleştirilmesi ile ağrının ölçülebilir olması gayretleri ve celbetmeleri bize neyi anlatır?
Ölçmenin tarihi aynı zamanda tahakkümün de kuruluşu olabilir mi?
Sömürgeciliğin tarihindeki tıbbileştirme itkileri nelerdir?
Felsefede şiirli yazma geleneği, sanatı felsefeye, felsefeyi de sanata yakın kılmanın ötesinde, bu ikilinin simbiyotik ilişkisini akla getirir. Şair Joë Bousquet ise, yaralarım benden önce de vardı, sözüyle acının öznel boyutunun aynı zamanda ne denli özne-aşırı olabileceğine kapı aralar. Rob Boddice, Acının Tarihi eserinde işte bu geleneğin izinden giderek, ağrı deneyimini tarih, felsefe, antropoloji, psikoloji, psikiyatri, nörobilim, politika, sanat ve edebiyat incelemelerinin perspektifinden ele alıyor. Acının Tarihi bu anlamda salt bir tarih çalışmasının soru ve önermelerinden daha fazlasını imliyor.
Boddice, bir yandan acıyı temsiliyete indirgeme çabalarını sorgularken, öte yandan da acının resmedildiği sanat eserlerini titizlikle inceler. Eski Yunancadan Latinceye, Arapçadan Çinceye, dil bilimi ustalıkla sahaya süren yazar, bilim ve tıp tarihinden olguların tarihsel, toplumsal ve politik yansımalarını örnekler.
Bir iktidar pratiği olarak acı verici işkenceden, cadı avlarına ve cadaloz bağlarına uzanan acılı tarihimiz bizden önce de vardı. Acının Tarihi, mutluluğun olmasa da sancılı acının tarihinin resmini çizmeye bir davettir.
Ağrı hakkındaki bilgimiz nasıl üretilir, geliştirilir ve yayılır?
Tıp tarihi, bilmenin tarihi olduğu kadar bilgiyi üretme ve yeniden üretme, biyopolitik ve biyokültürel bir müdahaledir de. Ancak Boddice, modern tıbbı sorgulamakla birlikte, hurafelere pabuç bırakmadan, bilimin içinden yanıtlar üretir. Plasebo ve özellikle COVID-19 bağlamında nosebo etkisinin, güncel ve tarihsel arka planını, bilimsel literatürü serimleyerek tartışır.
Peki ağrıyla ilgili farklı biyolojik hassasiyet söylemleri, ırkçılık, kadın düşmanlığı, sınıfsal şovenizm, yaş ayrımcılığı ve türcülükle nasıl desteklenir?
Ağrı nasıl ölçülebilir?
Acı öznel midir, yoksa nesnel bir olgu mudur?
Kederin öznelleştirilmesi ile ağrının ölçülebilir olması gayretleri ve celbetmeleri bize neyi anlatır?
Ölçmenin tarihi aynı zamanda tahakkümün de kuruluşu olabilir mi?
Sömürgeciliğin tarihindeki tıbbileştirme itkileri nelerdir?
Felsefede şiirli yazma geleneği, sanatı felsefeye, felsefeyi de sanata yakın kılmanın ötesinde, bu ikilinin simbiyotik ilişkisini akla getirir. Şair Joë Bousquet ise, yaralarım benden önce de vardı, sözüyle acının öznel boyutunun aynı zamanda ne denli özne-aşırı olabileceğine kapı aralar. Rob Boddice, Acının Tarihi eserinde işte bu geleneğin izinden giderek, ağrı deneyimini tarih, felsefe, antropoloji, psikoloji, psikiyatri, nörobilim, politika, sanat ve edebiyat incelemelerinin perspektifinden ele alıyor. Acının Tarihi bu anlamda salt bir tarih çalışmasının soru ve önermelerinden daha fazlasını imliyor.
Boddice, bir yandan acıyı temsiliyete indirgeme çabalarını sorgularken, öte yandan da acının resmedildiği sanat eserlerini titizlikle inceler. Eski Yunancadan Latinceye, Arapçadan Çinceye, dil bilimi ustalıkla sahaya süren yazar, bilim ve tıp tarihinden olguların tarihsel, toplumsal ve politik yansımalarını örnekler.
Bir iktidar pratiği olarak acı verici işkenceden, cadı avlarına ve cadaloz bağlarına uzanan acılı tarihimiz bizden önce de vardı. Acının Tarihi, mutluluğun olmasa da sancılı acının tarihinin resmini çizmeye bir davettir.
Tıp tarihi, bilmenin tarihi olduğu kadar bilgiyi üretme ve yeniden üretme, biyopolitik ve biyokültürel bir müdahaledir de. Ancak Boddice, modern tıbbı sorgulamakla birlikte, hurafelere pabuç bırakmadan, bilimin içinden yanıtlar üretir. Plasebo ve özellikle COVID-19 bağlamında nosebo etkisinin, güncel ve tarihsel arka planını, bilimsel literatürü serimleyerek tartışır.
Peki ağrıyla ilgili farklı biyolojik hassasiyet söylemleri, ırkçılık, kadın düşmanlığı, sınıfsal şovenizm, yaş ayrımcılığı ve türcülükle nasıl desteklenir?
Ağrı nasıl ölçülebilir?
Acı öznel midir, yoksa nesnel bir olgu mudur?
Kederin öznelleştirilmesi ile ağrının ölçülebilir olması gayretleri ve celbetmeleri bize neyi anlatır?
Ölçmenin tarihi aynı zamanda tahakkümün de kuruluşu olabilir mi?
Sömürgeciliğin tarihindeki tıbbileştirme itkileri nelerdir?
Felsefede şiirli yazma geleneği, sanatı felsefeye, felsefeyi de sanata yakın kılmanın ötesinde, bu ikilinin simbiyotik ilişkisini akla getirir. Şair Joë Bousquet ise, yaralarım benden önce de vardı, sözüyle acının öznel boyutunun aynı zamanda ne denli özne-aşırı olabileceğine kapı aralar. Rob Boddice, Acının Tarihi eserinde işte bu geleneğin izinden giderek, ağrı deneyimini tarih, felsefe, antropoloji, psikoloji, psikiyatri, nörobilim, politika, sanat ve edebiyat incelemelerinin perspektifinden ele alıyor. Acının Tarihi bu anlamda salt bir tarih çalışmasının soru ve önermelerinden daha fazlasını imliyor.
Boddice, bir yandan acıyı temsiliyete indirgeme çabalarını sorgularken, öte yandan da acının resmedildiği sanat eserlerini titizlikle inceler. Eski Yunancadan Latinceye, Arapçadan Çinceye, dil bilimi ustalıkla sahaya süren yazar, bilim ve tıp tarihinden olguların tarihsel, toplumsal ve politik yansımalarını örnekler.
Bir iktidar pratiği olarak acı verici işkenceden, cadı avlarına ve cadaloz bağlarına uzanan acılı tarihimiz bizden önce de vardı. Acının Tarihi, mutluluğun olmasa da sancılı acının tarihinin resmini çizmeye bir davettir.
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.