Mustafa Kemal Atatürk, İslam inancına sahip gerçekçi bir dindar olarak, laikliği din ve vicdan özgürlüğünün temeli olarak kabul etmiştir. “Gericilik” olarak tanımlanan tehlikenin ise dinin kendisinden değil, dine sokulan hurafelerden, batıl inanışlardan ve çarpık yorumlardan kaynaklandığını görmüş ve bunları dinden temizlemek için çaba göstermiştir.
Bizlere düşen görev, Atatürk'ün de yaptığı gibi, hurafelere ve batıl inanışlara karşı gerçek İslam'ı savunarak ve öğreterek mücadele etmek, öte yandan da Mustafa Kemal Atatürk'ün mirasını “din karşıtlığı” gibi göstermek isteyen odaklara karşı tavır almaktır.
Bu kitap İslam Dünyası içinde laiklik ilkesinin yaşama geçebileceğinin eşsiz örneğinin adım anlatımının yapıldığı, aydınlanmanın, aklın inaçtan bağımsızlaşmasının İslam Dini'nde de mümkün olduğnun gösterildiği bir çalışmadır.
Mustafa Kemal Atatürk, İslam inancına sahip gerçekçi bir dindar olarak, laikliği din ve vicdan özgürlüğünün temeli olarak kabul etmiştir. “Gericilik” olarak tanımlanan tehlikenin ise dinin kendisinden değil, dine sokulan hurafelerden, batıl inanışlardan ve çarpık yorumlardan kaynaklandığını görmüş ve bunları dinden temizlemek için çaba göstermiştir.
Bizlere düşen görev, Atatürk'ün de yaptığı gibi, hurafelere ve batıl inanışlara karşı gerçek İslam'ı savunarak ve öğreterek mücadele etmek, öte yandan da Mustafa Kemal Atatürk'ün mirasını “din karşıtlığı” gibi göstermek isteyen odaklara karşı tavır almaktır.
Bu kitap İslam Dünyası içinde laiklik ilkesinin yaşama geçebileceğinin eşsiz örneğinin adım anlatımının yapıldığı, aydınlanmanın, aklın inaçtan bağımsızlaşmasının İslam Dini'nde de mümkün olduğnun gösterildiği bir çalışmadır.