#smrgSAHAF Bahtabakan - 2002

Basıldığı Matbaa:
Mas Matbaacılık
Stok Kodu:
1199041749
Boyut:
30x24
Sayfa Sayısı:
177 s.
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2002
Kapak Türü:
Karton Kapak
Kağıt Türü:
Kuşe Kağıt
Dili:
Türkçe
Kategori:
0,00
1199041749
427770
Bahtabakan -        2002
Bahtabakan - 2002 #smrgSAHAF
0.00
Arif Aşçı'nın çocukluğunda, ellerinde sepet, sokaktan geçen kadınlar “bahtabakan” diye çağırırlarmış. Bahtabakan yani bukalemun. Gezgin falcılar sepetin içine tıkılan vahşi hayvancığın üzerine renkli bir bez atıp bahçe içlerinde, kapı önlerinde oturan gelinlik kızların, dul hanımların bahtına dair türlü çeşitli hikayeler uydururlarmış. Bahtabakan, bir başka çocukluk sokağına çağrışım yapıyor: “Şans, talih, kader, kısmet”. Bir çırpıda yan yana söyleniveren dört kelime, adeta hepsi de aynı “uğurlu” anlama işaret eder gibi...

Arif Aşçı'nın siyah-beyazlarına bir halk sanatı olarak bakılmalı. Resmi vaktiyle sindirmiş, dinlendirmiş ve bırakmış ve sonra fotoğrafta karar kılmış bir halk sanatçısının gözünden, elinden çıkma kareler. Flu, eksik, çarpık, pürüzlü olanı yadsımayan tam aksine, ona bahtabakan gözüyle yaklaşan fotoğraflar. İlk çizgilerini, katmanlarını, boya taşımalarını saklamayan birer camaltı onlar. Camın arkasında -saygıyla- durmayı seçmiş tasvirler. Malik Aksel Hoca'nın deyişiyle, “sesler nasıl duvarı delip geçerse, bu resimlerde de eşyanın mukavemeti kalmamış, her şey birbirine geçmiştir.” (Arka kapaktan)

Arif Aşçı'nın çocukluğunda, ellerinde sepet, sokaktan geçen kadınlar “bahtabakan” diye çağırırlarmış. Bahtabakan yani bukalemun. Gezgin falcılar sepetin içine tıkılan vahşi hayvancığın üzerine renkli bir bez atıp bahçe içlerinde, kapı önlerinde oturan gelinlik kızların, dul hanımların bahtına dair türlü çeşitli hikayeler uydururlarmış. Bahtabakan, bir başka çocukluk sokağına çağrışım yapıyor: “Şans, talih, kader, kısmet”. Bir çırpıda yan yana söyleniveren dört kelime, adeta hepsi de aynı “uğurlu” anlama işaret eder gibi...

Arif Aşçı'nın siyah-beyazlarına bir halk sanatı olarak bakılmalı. Resmi vaktiyle sindirmiş, dinlendirmiş ve bırakmış ve sonra fotoğrafta karar kılmış bir halk sanatçısının gözünden, elinden çıkma kareler. Flu, eksik, çarpık, pürüzlü olanı yadsımayan tam aksine, ona bahtabakan gözüyle yaklaşan fotoğraflar. İlk çizgilerini, katmanlarını, boya taşımalarını saklamayan birer camaltı onlar. Camın arkasında -saygıyla- durmayı seçmiş tasvirler. Malik Aksel Hoca'nın deyişiyle, “sesler nasıl duvarı delip geçerse, bu resimlerde de eşyanın mukavemeti kalmamış, her şey birbirine geçmiştir.” (Arka kapaktan)

Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat