#smrgKİTABEVİ Görünenin Ötesi - 2025
Editör:
Kondisyon:
Yeni
Sunuş / Önsöz / Sonsöz / Giriş:
Basıldığı Matbaa:
Dizi Adı:
ISBN-10:
6255518682
Kargoya Teslim Süresi (İş Günü):
3&7
Hazırlayan:
Cilt:
Amerikan Cilt
Boyut:
14x21
Sayfa Sayısı:
90
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2025
Kapak Türü:
Karton Kapak
Kağıt Türü:
Enso
Dili:
Türkçe
Kategori:
indirimli
117,00
Havale/EFT ile:
113,49
Siparişiniz 3&7 iş günü arasında kargoda
1199242276
629475
https://www.simurgkitabevi.com/gorunenin-otesi-2025
Görünenin Ötesi - 2025 #smrgKİTABEVİ
117.00
Tanım yapmak düşünceyi dondurabilir. Düşünme tanımsız yol alamayacağı gibi orada kalamazda. Bilgi edinme süreci kendini sonuna kadar götürmeden tamamlanmış olmaz. Bu süreç algıyla başlayıp belirli aşamalardan geçerek anlamayla (kavrama varmakla) sonuçlanır. İnsan bu bilme sürecine bağlı olarak gelişiyor. Doğal ve toplumsal dürtülerinin etkisiyle oluşan bilinç, uyaranlarıyla sınırlı kalıyor. Ancak farkında olma yetimizle, var oluşu bilmek ve ötesine geçmek isteriz. Aklımızın soru üretip yanıt arama isteklerine engel olamayız. Bir içgüdü varlığı olmanın ötesine geçip tinsel bir varlık olmaya buradan başlarız.
Olmayanı oldurarak bir dünya yaratır ve onun içinde yaşarız. Böylece insan kendi belirlenimini dışından değil bizzat kendisinden alır ki, bu aynı zamanda onun özgürlüğüdür. Burada sözü edilen siyasi özgürlüğün kazanılmış olması değil; düşünen bir varlık olarak, kendi belirlediği iradesinin, değerlerinin, vicdanının ve tasarımlarının sahibi olan özgür bireydir. Kendini bilmek, kendi olmak, özne olmak gibi kavramlar, bilinçli etkinliklerle gerçeklik kazanırlar. Var olanı olumsuzlayarak kendini üreten birey aynı anda kendi özgürlüğünü de yaratıyor demektir. Özgürleşmenin olanağı düşünme gücünde saklıdır; çünkü insana ait tüm üretimler önce düşüncede var edilirler.
Duygular, sanatsal yaratımlar tinsel değerler hep düşünceden kaynaklanırlar ve onunla anlam kazanabilirler. Zihinde tasarımlanıp eylem yoluyla nesnel olgular haline getirilirler. Bu ister bir sanat eseri, ister bilimsel buluş, ister politik bir proje olsun fark etmez. Belirli bir tasarım ne kadar öznel olursa olsun gerçekleştiği andan itibaren başka bilinçler tarafından değerlendirilmeye açık bir nesnedir. Bireylerin birbirini etkileyip dönüştürmeleri bu ürünler aracılığıyla kurulan düşünsel ve duygusal ilişkilerle de oluyor. O halde şunu söylemek bir abartı olmaz: Niteliği yüksek ilişki, düşünsel etkinliklerle beslenen ilişkilerdir. Özgürlük insanın doğasında potansiye olarak vardır, ilişkilerle açığa çıkar; dahası bitip donuklaşan bir olgu değil, sürekli var edilmesi, içeriği doldurulması gereken kesintisiz bir süreçtir.
Olmayanı oldurarak bir dünya yaratır ve onun içinde yaşarız. Böylece insan kendi belirlenimini dışından değil bizzat kendisinden alır ki, bu aynı zamanda onun özgürlüğüdür. Burada sözü edilen siyasi özgürlüğün kazanılmış olması değil; düşünen bir varlık olarak, kendi belirlediği iradesinin, değerlerinin, vicdanının ve tasarımlarının sahibi olan özgür bireydir. Kendini bilmek, kendi olmak, özne olmak gibi kavramlar, bilinçli etkinliklerle gerçeklik kazanırlar. Var olanı olumsuzlayarak kendini üreten birey aynı anda kendi özgürlüğünü de yaratıyor demektir. Özgürleşmenin olanağı düşünme gücünde saklıdır; çünkü insana ait tüm üretimler önce düşüncede var edilirler.
Duygular, sanatsal yaratımlar tinsel değerler hep düşünceden kaynaklanırlar ve onunla anlam kazanabilirler. Zihinde tasarımlanıp eylem yoluyla nesnel olgular haline getirilirler. Bu ister bir sanat eseri, ister bilimsel buluş, ister politik bir proje olsun fark etmez. Belirli bir tasarım ne kadar öznel olursa olsun gerçekleştiği andan itibaren başka bilinçler tarafından değerlendirilmeye açık bir nesnedir. Bireylerin birbirini etkileyip dönüştürmeleri bu ürünler aracılığıyla kurulan düşünsel ve duygusal ilişkilerle de oluyor. O halde şunu söylemek bir abartı olmaz: Niteliği yüksek ilişki, düşünsel etkinliklerle beslenen ilişkilerdir. Özgürlük insanın doğasında potansiye olarak vardır, ilişkilerle açığa çıkar; dahası bitip donuklaşan bir olgu değil, sürekli var edilmesi, içeriği doldurulması gereken kesintisiz bir süreçtir.
Tanım yapmak düşünceyi dondurabilir. Düşünme tanımsız yol alamayacağı gibi orada kalamazda. Bilgi edinme süreci kendini sonuna kadar götürmeden tamamlanmış olmaz. Bu süreç algıyla başlayıp belirli aşamalardan geçerek anlamayla (kavrama varmakla) sonuçlanır. İnsan bu bilme sürecine bağlı olarak gelişiyor. Doğal ve toplumsal dürtülerinin etkisiyle oluşan bilinç, uyaranlarıyla sınırlı kalıyor. Ancak farkında olma yetimizle, var oluşu bilmek ve ötesine geçmek isteriz. Aklımızın soru üretip yanıt arama isteklerine engel olamayız. Bir içgüdü varlığı olmanın ötesine geçip tinsel bir varlık olmaya buradan başlarız.
Olmayanı oldurarak bir dünya yaratır ve onun içinde yaşarız. Böylece insan kendi belirlenimini dışından değil bizzat kendisinden alır ki, bu aynı zamanda onun özgürlüğüdür. Burada sözü edilen siyasi özgürlüğün kazanılmış olması değil; düşünen bir varlık olarak, kendi belirlediği iradesinin, değerlerinin, vicdanının ve tasarımlarının sahibi olan özgür bireydir. Kendini bilmek, kendi olmak, özne olmak gibi kavramlar, bilinçli etkinliklerle gerçeklik kazanırlar. Var olanı olumsuzlayarak kendini üreten birey aynı anda kendi özgürlüğünü de yaratıyor demektir. Özgürleşmenin olanağı düşünme gücünde saklıdır; çünkü insana ait tüm üretimler önce düşüncede var edilirler.
Duygular, sanatsal yaratımlar tinsel değerler hep düşünceden kaynaklanırlar ve onunla anlam kazanabilirler. Zihinde tasarımlanıp eylem yoluyla nesnel olgular haline getirilirler. Bu ister bir sanat eseri, ister bilimsel buluş, ister politik bir proje olsun fark etmez. Belirli bir tasarım ne kadar öznel olursa olsun gerçekleştiği andan itibaren başka bilinçler tarafından değerlendirilmeye açık bir nesnedir. Bireylerin birbirini etkileyip dönüştürmeleri bu ürünler aracılığıyla kurulan düşünsel ve duygusal ilişkilerle de oluyor. O halde şunu söylemek bir abartı olmaz: Niteliği yüksek ilişki, düşünsel etkinliklerle beslenen ilişkilerdir. Özgürlük insanın doğasında potansiye olarak vardır, ilişkilerle açığa çıkar; dahası bitip donuklaşan bir olgu değil, sürekli var edilmesi, içeriği doldurulması gereken kesintisiz bir süreçtir.
Olmayanı oldurarak bir dünya yaratır ve onun içinde yaşarız. Böylece insan kendi belirlenimini dışından değil bizzat kendisinden alır ki, bu aynı zamanda onun özgürlüğüdür. Burada sözü edilen siyasi özgürlüğün kazanılmış olması değil; düşünen bir varlık olarak, kendi belirlediği iradesinin, değerlerinin, vicdanının ve tasarımlarının sahibi olan özgür bireydir. Kendini bilmek, kendi olmak, özne olmak gibi kavramlar, bilinçli etkinliklerle gerçeklik kazanırlar. Var olanı olumsuzlayarak kendini üreten birey aynı anda kendi özgürlüğünü de yaratıyor demektir. Özgürleşmenin olanağı düşünme gücünde saklıdır; çünkü insana ait tüm üretimler önce düşüncede var edilirler.
Duygular, sanatsal yaratımlar tinsel değerler hep düşünceden kaynaklanırlar ve onunla anlam kazanabilirler. Zihinde tasarımlanıp eylem yoluyla nesnel olgular haline getirilirler. Bu ister bir sanat eseri, ister bilimsel buluş, ister politik bir proje olsun fark etmez. Belirli bir tasarım ne kadar öznel olursa olsun gerçekleştiği andan itibaren başka bilinçler tarafından değerlendirilmeye açık bir nesnedir. Bireylerin birbirini etkileyip dönüştürmeleri bu ürünler aracılığıyla kurulan düşünsel ve duygusal ilişkilerle de oluyor. O halde şunu söylemek bir abartı olmaz: Niteliği yüksek ilişki, düşünsel etkinliklerle beslenen ilişkilerdir. Özgürlük insanın doğasında potansiye olarak vardır, ilişkilerle açığa çıkar; dahası bitip donuklaşan bir olgu değil, sürekli var edilmesi, içeriği doldurulması gereken kesintisiz bir süreçtir.
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.