#smrgSAHAF Gracia Mendes: Bir Sefaradın Uzun Yolculuğu -

Stok Kodu:
1199081859
Boyut:
16x22
Sayfa Sayısı:
176 s.
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2007
Çeviren:
Çev. Mercan Uluengin
Kapak Türü:
Karton Kapak
Kağıt Türü:
3. Hamur
Dili:
Türkçe
Kategori:
0,00
1199081859
467737
Gracia Mendes: Bir Sefaradın Uzun Yolculuğu -
Gracia Mendes: Bir Sefaradın Uzun Yolculuğu - #smrgSAHAF
0.00
Bundan yıllar önce 1553-1555 yıllarında Osmanlı İmparatorluğu'nun birçok yerini gezmiş olan Hans Dernschwam'ın ilginç sözlerine rastladım. Dernschwam Yahudilerin Türk yönetimi altında ayrıcalıklı bir konuma sahip olduğunu; özellikle bir ailenin reisi olan Portekizli bir kadın"ın, etrafında hizmetçileriyle, lüks içinde yaşayıp, Avrupalı aristokratlar gibi giyinmeye ve davranmaya cüret ettiğini yazıyordu.

Bundan birkaç yıl sonra Rönesans madalyonlarıyla ilgili bir konferanstaki konuşmacı, bir madalyonun üzerindeki zarif genç kadın kabartmasına dikkat çekti. Kabartmanın etrafında İbranice harfler vardı ve kadının ismi alfabemize "Gratsia Luna" olarak çevriliyordu. Bu, Hans Dernschwam'ın günlüğünde sözünü ettiği Portekizli kadın olabilir miydi? Merakım çelinmişti bir kere. Dernschwam'ın sözünü ettiği şu esrarengiz Sinyora kimdi acaba?

Bu kitap, Gracia Mendes'in yaşamı ve yaşadığı dönem üzerine yaptığım araştırmanın ürünüdür. Bu sıra dışı kadın, İspanyol Engizisyonu'nu körükleyen ve onu sonunda akrabalarıyla beraber Portekiz'den Türkiye'ye göç etmek zorunda bırakan Yahudi karşıtı atmosfere rağmen, 16. yüzyıl Avrupa ticaretinin en önemli mevkilerinden birine geçmeyi başarmıştı.

İstanbul'a yerleşen Gracia Mendes'in Pera'da ithal mobilyalarla, ipeklerle, brokarlarla döşeli, Avrupai, asillere yaraşır bir evi vardı. Ailesiyle hizmetlileri Avrupa'dan giyiniyor, aile bireylerine Don ve Sinyora diye hitap ediliyordu. Türkçe ve Farsça değil, İspanyolca ve İtalyanca yazışıyorlardı. Bizanslı Yahudilerinkiyle kıyas kabul etmeyen yaşam tarzları, ancak Habsburg Avrupası'nınkiyle karşılaştırılabilirdi. Gracia'yla dindaşları, bütün yabancılıklarına rağmen Osmanlı İmparatorluğu'nda zenginleştiler; hâlbuki Avrupa'da, kendilerinden hem tiksinen, hem de korkan Hıristiyan toplumunun ördüğü duvarlardan içeri bir türlü sızamıyorlardı."

Gracia Mendes'in İstanbul'a ulaşabilmesini Kanuni Sultan Süleyman'ın hekimi Moşe Hamon sağladı. Sultan, Mendes kardeşlerin kendi tebaası olduklarını ve himayesi altında bulunduklarını duyurduktan sonra onları İstanbul'a getirmek üzere Sinan Çavuş'u Venedik'e yolladı. Sinan Çavuş, 1552 Ağustosu'nun ortasında, Gracia'yı ve beraberindekileri, Ragusa'ya (Dubrovnik) giden zarif kadırgalara bindirdi. Artık Gracia Mendes'in önünde 1568'de, elli sekiz yaşında öleceği İstanbul'da kurulacak yeni bir yaşam vardı.

Bundan yıllar önce 1553-1555 yıllarında Osmanlı İmparatorluğu'nun birçok yerini gezmiş olan Hans Dernschwam'ın ilginç sözlerine rastladım. Dernschwam Yahudilerin Türk yönetimi altında ayrıcalıklı bir konuma sahip olduğunu; özellikle bir ailenin reisi olan Portekizli bir kadın"ın, etrafında hizmetçileriyle, lüks içinde yaşayıp, Avrupalı aristokratlar gibi giyinmeye ve davranmaya cüret ettiğini yazıyordu.

Bundan birkaç yıl sonra Rönesans madalyonlarıyla ilgili bir konferanstaki konuşmacı, bir madalyonun üzerindeki zarif genç kadın kabartmasına dikkat çekti. Kabartmanın etrafında İbranice harfler vardı ve kadının ismi alfabemize "Gratsia Luna" olarak çevriliyordu. Bu, Hans Dernschwam'ın günlüğünde sözünü ettiği Portekizli kadın olabilir miydi? Merakım çelinmişti bir kere. Dernschwam'ın sözünü ettiği şu esrarengiz Sinyora kimdi acaba?

Bu kitap, Gracia Mendes'in yaşamı ve yaşadığı dönem üzerine yaptığım araştırmanın ürünüdür. Bu sıra dışı kadın, İspanyol Engizisyonu'nu körükleyen ve onu sonunda akrabalarıyla beraber Portekiz'den Türkiye'ye göç etmek zorunda bırakan Yahudi karşıtı atmosfere rağmen, 16. yüzyıl Avrupa ticaretinin en önemli mevkilerinden birine geçmeyi başarmıştı.

İstanbul'a yerleşen Gracia Mendes'in Pera'da ithal mobilyalarla, ipeklerle, brokarlarla döşeli, Avrupai, asillere yaraşır bir evi vardı. Ailesiyle hizmetlileri Avrupa'dan giyiniyor, aile bireylerine Don ve Sinyora diye hitap ediliyordu. Türkçe ve Farsça değil, İspanyolca ve İtalyanca yazışıyorlardı. Bizanslı Yahudilerinkiyle kıyas kabul etmeyen yaşam tarzları, ancak Habsburg Avrupası'nınkiyle karşılaştırılabilirdi. Gracia'yla dindaşları, bütün yabancılıklarına rağmen Osmanlı İmparatorluğu'nda zenginleştiler; hâlbuki Avrupa'da, kendilerinden hem tiksinen, hem de korkan Hıristiyan toplumunun ördüğü duvarlardan içeri bir türlü sızamıyorlardı."

Gracia Mendes'in İstanbul'a ulaşabilmesini Kanuni Sultan Süleyman'ın hekimi Moşe Hamon sağladı. Sultan, Mendes kardeşlerin kendi tebaası olduklarını ve himayesi altında bulunduklarını duyurduktan sonra onları İstanbul'a getirmek üzere Sinan Çavuş'u Venedik'e yolladı. Sinan Çavuş, 1552 Ağustosu'nun ortasında, Gracia'yı ve beraberindekileri, Ragusa'ya (Dubrovnik) giden zarif kadırgalara bindirdi. Artık Gracia Mendes'in önünde 1568'de, elli sekiz yaşında öleceği İstanbul'da kurulacak yeni bir yaşam vardı.

Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat