#smrgKİTABEVİ Konut İhtiyaç Tahmini Konut Talebi ve Konut Pazar Analizi Kavramlar Metotlar ve Yapılması Gereken Sosyal Araştırmalar - 2024
Editör:
Kondisyon:
Yeni
Sunuş / Önsöz / Sonsöz / Giriş:
Basıldığı Matbaa:
Dizi Adı:
ISBN-10:
6253979805
Kargoya Teslim Süresi (İş Günü):
3&7
Hazırlayan:
Cilt:
Amerikan Cilt
Boyut:
15x22
Sayfa Sayısı:
244
Basım Yeri:
Ankara
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2024
Kapak Türü:
Karton Kapak
Kağıt Türü:
Enso
Dili:
Türkçe
Kategori:
indirimli
192,00
Havale/EFT ile:
186,24
Siparişiniz 3&7 iş günü arasında kargoda
1199223326
610951
https://www.simurgkitabevi.com/konut-ihtiyac-tahmini-konut-talebi-ve-konut-pazar-analizi-kavramlar-metotlar-ve-yapilmasi-gereken-sosyal-arastirmalar-2024
Konut İhtiyaç Tahmini Konut Talebi ve Konut Pazar Analizi Kavramlar Metotlar ve Yapılması Gereken Sosyal Araştırmalar - 2024 #smrgKİTABEVİ
192.00
Konut, çoğunlukla tüketicisinden daha uzun süre yaşayabilen bir ticaret malıdır. Nitekim belli bir neslin ihtiyacına cevap vermek üzere yapılmış olan konutlar, çoğu zaman, aile büyüklüğü, alışkanlıklar ve arzular bakımından farklar gösterecek olan diğer bir nesil için de fonksiyonda bulunmaya devam eder.
Konutun değişmeye karşı gösterdiği bu nisbî direnmeye karşılık, sosyal ha yat daha büyük bir hızla değişir. O zaman yeni sahipler ve kiracılarla konut arasında karşılıklı bir etkilenme hâli ortaya çıkar ve sonunda ya aileler bu konutları elverişli bularak hayatlarında birtakım değişiklikler yapmayı kabul eder yahut da bu konutlar yıkılarak yeni nesillere, yeni ailelere, yeni zevk ve fonksiyonlara cevap verecek şekilde yapılmış başka konutlarla yer değiştirmek zorunda kalırlar. Bu karşılıklı etkilenme mekanizmasında kendisini zorla ve öncelikle kabul ettiren birinci husus, konutun yapılmış olduğu yerle ilgili bulunmaktadır. Nitekim konut, her şeyden önce yeri değişmeyen bir nesnedir. Eski ailesi tarafından terk edilmiş olan konut, onu uygun veya elverişli bulan ikinci bir aileye kalır. Bu ikinci aile, ona bir “yuva” gözü ile bakmaya başladığı andan itibaren de hareketlerini veya faaliyetlerini zaman, hız ve mesafe bakımından yeniden ayarlamak durumuna girer. Okullar, alışveriş imkânları, komşular, ibadet yeri, oyun arkadaşları vs. büyük ölçüde, konuta göre ayarlanmış olur. Konut veya konutun inşa edilmiş olduğu yer, ailenin toplum içerisindeki mevkiini, sınıf statüsünü tayin edebilir. Hatta ailece benimsenecek kültürel kalıpları ve normları aşılayacak olan sosyal çevreyi bile belirleyebilir. Aileyi, belirli bir toplumun sınırlı sosyokültürel veya sosyoekonomik imkânları içerisinde kalmak zorunda bırakabilir veya bu imkânları arttırabilir.
Konutun yapılmış olduğu yerin değiştirilemezliği yanında, konutun mekân üzerinde meydana getirmiş olduğu bölünme ve temsil etmiş olduğu mimarî tarz veya üslûp da değiştirilmesi hemen hemen mümkün olmayan diğer bir duruma işaret eder. Nitekim bir mekân parçası, bir konutun duvarlarıyla bir kere sınırlandırıldıktan sonra konutu, yeni hacimlere ve şekillere uydurma imkânı ortadan kalkar; bu konutu, aynı konut olarak güneş, rüzgâr, gölge ve manzara bakımın dan yeniden yönlendirmek ve ailenin ihtiyaçlarına göre yeniden düzenlemek mümkün değildir. Diğer taraftan, halkın benimsediği veya tercih ettiği konut tarzlarının devamlı bir değişme hâli içerisinde bulunması ise konutun yaşamaya devam etmesini ayrıca etkilemeye başlar; aile zevkleri, mimarî üslûp ve zevkler değiştikçe bugünkü konutların, yarınki nesillerin gözünde parlaklığını kaybet meye başladığı görülür. Böylece bir zaman için veya bir devre için değerlenmiş olan alanlar, daha sonrakiler için tatmin edici olmamaya başlar. Daha önceki nesillerin geniş hacimli evleri, konakları ve depoları; kullanılması, onarımı ve kirası bakımından ekonomik birer birim olmaktan çıktığı için, birçok dar gelirli ailenin barındığı pansiyon evleri ve slum sahaları hâline gelir ve daha sonra da bir şehir yenilemesi işlemi ile ortadan kaldırılmış olur.
Konutun değişmeye karşı gösterdiği bu nisbî direnmeye karşılık, sosyal ha yat daha büyük bir hızla değişir. O zaman yeni sahipler ve kiracılarla konut arasında karşılıklı bir etkilenme hâli ortaya çıkar ve sonunda ya aileler bu konutları elverişli bularak hayatlarında birtakım değişiklikler yapmayı kabul eder yahut da bu konutlar yıkılarak yeni nesillere, yeni ailelere, yeni zevk ve fonksiyonlara cevap verecek şekilde yapılmış başka konutlarla yer değiştirmek zorunda kalırlar. Bu karşılıklı etkilenme mekanizmasında kendisini zorla ve öncelikle kabul ettiren birinci husus, konutun yapılmış olduğu yerle ilgili bulunmaktadır. Nitekim konut, her şeyden önce yeri değişmeyen bir nesnedir. Eski ailesi tarafından terk edilmiş olan konut, onu uygun veya elverişli bulan ikinci bir aileye kalır. Bu ikinci aile, ona bir “yuva” gözü ile bakmaya başladığı andan itibaren de hareketlerini veya faaliyetlerini zaman, hız ve mesafe bakımından yeniden ayarlamak durumuna girer. Okullar, alışveriş imkânları, komşular, ibadet yeri, oyun arkadaşları vs. büyük ölçüde, konuta göre ayarlanmış olur. Konut veya konutun inşa edilmiş olduğu yer, ailenin toplum içerisindeki mevkiini, sınıf statüsünü tayin edebilir. Hatta ailece benimsenecek kültürel kalıpları ve normları aşılayacak olan sosyal çevreyi bile belirleyebilir. Aileyi, belirli bir toplumun sınırlı sosyokültürel veya sosyoekonomik imkânları içerisinde kalmak zorunda bırakabilir veya bu imkânları arttırabilir.
Konutun yapılmış olduğu yerin değiştirilemezliği yanında, konutun mekân üzerinde meydana getirmiş olduğu bölünme ve temsil etmiş olduğu mimarî tarz veya üslûp da değiştirilmesi hemen hemen mümkün olmayan diğer bir duruma işaret eder. Nitekim bir mekân parçası, bir konutun duvarlarıyla bir kere sınırlandırıldıktan sonra konutu, yeni hacimlere ve şekillere uydurma imkânı ortadan kalkar; bu konutu, aynı konut olarak güneş, rüzgâr, gölge ve manzara bakımın dan yeniden yönlendirmek ve ailenin ihtiyaçlarına göre yeniden düzenlemek mümkün değildir. Diğer taraftan, halkın benimsediği veya tercih ettiği konut tarzlarının devamlı bir değişme hâli içerisinde bulunması ise konutun yaşamaya devam etmesini ayrıca etkilemeye başlar; aile zevkleri, mimarî üslûp ve zevkler değiştikçe bugünkü konutların, yarınki nesillerin gözünde parlaklığını kaybet meye başladığı görülür. Böylece bir zaman için veya bir devre için değerlenmiş olan alanlar, daha sonrakiler için tatmin edici olmamaya başlar. Daha önceki nesillerin geniş hacimli evleri, konakları ve depoları; kullanılması, onarımı ve kirası bakımından ekonomik birer birim olmaktan çıktığı için, birçok dar gelirli ailenin barındığı pansiyon evleri ve slum sahaları hâline gelir ve daha sonra da bir şehir yenilemesi işlemi ile ortadan kaldırılmış olur.
Konut, çoğunlukla tüketicisinden daha uzun süre yaşayabilen bir ticaret malıdır. Nitekim belli bir neslin ihtiyacına cevap vermek üzere yapılmış olan konutlar, çoğu zaman, aile büyüklüğü, alışkanlıklar ve arzular bakımından farklar gösterecek olan diğer bir nesil için de fonksiyonda bulunmaya devam eder.
Konutun değişmeye karşı gösterdiği bu nisbî direnmeye karşılık, sosyal ha yat daha büyük bir hızla değişir. O zaman yeni sahipler ve kiracılarla konut arasında karşılıklı bir etkilenme hâli ortaya çıkar ve sonunda ya aileler bu konutları elverişli bularak hayatlarında birtakım değişiklikler yapmayı kabul eder yahut da bu konutlar yıkılarak yeni nesillere, yeni ailelere, yeni zevk ve fonksiyonlara cevap verecek şekilde yapılmış başka konutlarla yer değiştirmek zorunda kalırlar. Bu karşılıklı etkilenme mekanizmasında kendisini zorla ve öncelikle kabul ettiren birinci husus, konutun yapılmış olduğu yerle ilgili bulunmaktadır. Nitekim konut, her şeyden önce yeri değişmeyen bir nesnedir. Eski ailesi tarafından terk edilmiş olan konut, onu uygun veya elverişli bulan ikinci bir aileye kalır. Bu ikinci aile, ona bir “yuva” gözü ile bakmaya başladığı andan itibaren de hareketlerini veya faaliyetlerini zaman, hız ve mesafe bakımından yeniden ayarlamak durumuna girer. Okullar, alışveriş imkânları, komşular, ibadet yeri, oyun arkadaşları vs. büyük ölçüde, konuta göre ayarlanmış olur. Konut veya konutun inşa edilmiş olduğu yer, ailenin toplum içerisindeki mevkiini, sınıf statüsünü tayin edebilir. Hatta ailece benimsenecek kültürel kalıpları ve normları aşılayacak olan sosyal çevreyi bile belirleyebilir. Aileyi, belirli bir toplumun sınırlı sosyokültürel veya sosyoekonomik imkânları içerisinde kalmak zorunda bırakabilir veya bu imkânları arttırabilir.
Konutun yapılmış olduğu yerin değiştirilemezliği yanında, konutun mekân üzerinde meydana getirmiş olduğu bölünme ve temsil etmiş olduğu mimarî tarz veya üslûp da değiştirilmesi hemen hemen mümkün olmayan diğer bir duruma işaret eder. Nitekim bir mekân parçası, bir konutun duvarlarıyla bir kere sınırlandırıldıktan sonra konutu, yeni hacimlere ve şekillere uydurma imkânı ortadan kalkar; bu konutu, aynı konut olarak güneş, rüzgâr, gölge ve manzara bakımın dan yeniden yönlendirmek ve ailenin ihtiyaçlarına göre yeniden düzenlemek mümkün değildir. Diğer taraftan, halkın benimsediği veya tercih ettiği konut tarzlarının devamlı bir değişme hâli içerisinde bulunması ise konutun yaşamaya devam etmesini ayrıca etkilemeye başlar; aile zevkleri, mimarî üslûp ve zevkler değiştikçe bugünkü konutların, yarınki nesillerin gözünde parlaklığını kaybet meye başladığı görülür. Böylece bir zaman için veya bir devre için değerlenmiş olan alanlar, daha sonrakiler için tatmin edici olmamaya başlar. Daha önceki nesillerin geniş hacimli evleri, konakları ve depoları; kullanılması, onarımı ve kirası bakımından ekonomik birer birim olmaktan çıktığı için, birçok dar gelirli ailenin barındığı pansiyon evleri ve slum sahaları hâline gelir ve daha sonra da bir şehir yenilemesi işlemi ile ortadan kaldırılmış olur.
Konutun değişmeye karşı gösterdiği bu nisbî direnmeye karşılık, sosyal ha yat daha büyük bir hızla değişir. O zaman yeni sahipler ve kiracılarla konut arasında karşılıklı bir etkilenme hâli ortaya çıkar ve sonunda ya aileler bu konutları elverişli bularak hayatlarında birtakım değişiklikler yapmayı kabul eder yahut da bu konutlar yıkılarak yeni nesillere, yeni ailelere, yeni zevk ve fonksiyonlara cevap verecek şekilde yapılmış başka konutlarla yer değiştirmek zorunda kalırlar. Bu karşılıklı etkilenme mekanizmasında kendisini zorla ve öncelikle kabul ettiren birinci husus, konutun yapılmış olduğu yerle ilgili bulunmaktadır. Nitekim konut, her şeyden önce yeri değişmeyen bir nesnedir. Eski ailesi tarafından terk edilmiş olan konut, onu uygun veya elverişli bulan ikinci bir aileye kalır. Bu ikinci aile, ona bir “yuva” gözü ile bakmaya başladığı andan itibaren de hareketlerini veya faaliyetlerini zaman, hız ve mesafe bakımından yeniden ayarlamak durumuna girer. Okullar, alışveriş imkânları, komşular, ibadet yeri, oyun arkadaşları vs. büyük ölçüde, konuta göre ayarlanmış olur. Konut veya konutun inşa edilmiş olduğu yer, ailenin toplum içerisindeki mevkiini, sınıf statüsünü tayin edebilir. Hatta ailece benimsenecek kültürel kalıpları ve normları aşılayacak olan sosyal çevreyi bile belirleyebilir. Aileyi, belirli bir toplumun sınırlı sosyokültürel veya sosyoekonomik imkânları içerisinde kalmak zorunda bırakabilir veya bu imkânları arttırabilir.
Konutun yapılmış olduğu yerin değiştirilemezliği yanında, konutun mekân üzerinde meydana getirmiş olduğu bölünme ve temsil etmiş olduğu mimarî tarz veya üslûp da değiştirilmesi hemen hemen mümkün olmayan diğer bir duruma işaret eder. Nitekim bir mekân parçası, bir konutun duvarlarıyla bir kere sınırlandırıldıktan sonra konutu, yeni hacimlere ve şekillere uydurma imkânı ortadan kalkar; bu konutu, aynı konut olarak güneş, rüzgâr, gölge ve manzara bakımın dan yeniden yönlendirmek ve ailenin ihtiyaçlarına göre yeniden düzenlemek mümkün değildir. Diğer taraftan, halkın benimsediği veya tercih ettiği konut tarzlarının devamlı bir değişme hâli içerisinde bulunması ise konutun yaşamaya devam etmesini ayrıca etkilemeye başlar; aile zevkleri, mimarî üslûp ve zevkler değiştikçe bugünkü konutların, yarınki nesillerin gözünde parlaklığını kaybet meye başladığı görülür. Böylece bir zaman için veya bir devre için değerlenmiş olan alanlar, daha sonrakiler için tatmin edici olmamaya başlar. Daha önceki nesillerin geniş hacimli evleri, konakları ve depoları; kullanılması, onarımı ve kirası bakımından ekonomik birer birim olmaktan çıktığı için, birçok dar gelirli ailenin barındığı pansiyon evleri ve slum sahaları hâline gelir ve daha sonra da bir şehir yenilemesi işlemi ile ortadan kaldırılmış olur.
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.