#smrgKİTABEVİ Kültürel Zeynalar ve Ninalar : Türkiye'deki Sinema ve Dizi Endüstrilerinde Teknik Alanda Yaratıcı Kadın Emeği - 2025
Editör:
Gülşen Demirci
Kondisyon:
Yeni
Sunuş / Önsöz / Sonsöz / Giriş:
Basıldığı Matbaa:
Dizi Adı:
Sosyoloji
ISBN-10:
6057789686
Kargoya Teslim Süresi (İş Günü):
3&7
Hazırlayan:
Cilt:
Amerikan Cilt
Boyut:
16x24
Sayfa Sayısı:
262
Basım Yeri:
Ankara
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2025
Kapak Türü:
Karton Kapak
Kağıt Türü:
Enso
Dili:
Türkçe
Kategori:
indirimli
307,50
Havale/EFT ile:
298,28
Siparişiniz 3&7 iş günü arasında kargoda
1199247310
634452
https://www.simurgkitabevi.com/kulturel-zeynalar-ve-ninalar-turkiyedeki-sinema-ve-dizi-endustrilerinde-teknik-alanda-yaratici-kadin-emegi-2025
Kültürel Zeynalar ve Ninalar : Türkiye'deki Sinema ve Dizi Endüstrilerinde Teknik Alanda Yaratıcı Kadın Emeği - 2025 #smrgKİTABEVİ
307.50
“Makyajla nasıl çalışıyorsun?”, “Saçın açık nasıl çalışıyorsun?” vs. Ojeler istenmiyorlar, konsantrasyonları bozuluyor. Taytlı kadın görmek istemiyorlar sette. Bunun konuşulduğuna çok şahit oldum. Taytlı kadın konsantrasyon bozuyormuş.
Patlama sahnelerinde başparmağım kırıldı, tırnağım koptu. 1,5 sene önce falan liflerim, tendonlarım koptu sette koşarken. Çok fazla böyle şeyler yaşadım ama hiç bırakmadım. Çünkü ben insanlara bir kadının ne kadar güçlü olabileceğini; azmettiği zaman, istediği zaman her şeyi yapabileceğini göstermek istedim.
“Kadın olduğun için bunu sana veremeyiz.” gibi bir şeyle yaklaşmadılar. Bilakis “Ay bu bir kadın filmi, bir kadınla çalışalım istiyoruz.” falan ama yine kadınlık üzerinden. Yani hani “İyi bir kurgucu olduğun için seninle çalışmak istiyoruz.” değil. Kadın, yani kadın.
Bu kitap, Türkiye'deki sinema ve dizi endüstrilerinde görüntü yönetmenliği, kamera asistanlığı, kurguculuk, DIT'lik, colorist'lik, backstage kameramanlığı, ışık şefliği ve set amirliği gibi teknik alanlarda çalışan yaratıcı kadın emek gücünün, emek süreçlerinde hem güvencesizlik hem de toplumsal cinsiyet ayrımcılığı bakımından nasıl bir çifte ezilmişlik yaşadığını ortaya koymakta ve kitapta bu çifte ezilmişliklerin nasıl birbirinin içine akarak biçim değiştirdiği, katmanlanarak büyüdüğü, ilgili sektörlerde kadın emek gücüne karşı uygulanan taciz benzeri açık ayrımcılıkların yanı sıra, teknik pozisyonlarda kadın çalıştırmanın bir “moda”ya dönüşerek erkek emek gücü için eşitlikçi gözükmenin bir yolu haline gelmesi ve bağımsız filmlerde kadın emek gücüne karşı duygusal manipülasyon uygulanması benzeri yollarla makulleştirilen gizli ayrımcılıklar derinlemesine ele alınmaktadır. Ayrıca kitapta kadınların bu eril sektör koşullarında kariyerlerinde ilerlerken izledikleri, cinsiyetsiz ve eril görünmek ile feminen kalmak arasında gidip gelen mücadele yolları tartışılmaktadır. Kadın emekçilerin kariyerlerini sürdürebilmek için birer “kültürel savaşçı” ya da “Kültürel Zeyna ve Nina”ya dönüşmek durumunda kalmaları, bu kitabın temel tartışma alanları arasında öne çıkmaktadır.
Patlama sahnelerinde başparmağım kırıldı, tırnağım koptu. 1,5 sene önce falan liflerim, tendonlarım koptu sette koşarken. Çok fazla böyle şeyler yaşadım ama hiç bırakmadım. Çünkü ben insanlara bir kadının ne kadar güçlü olabileceğini; azmettiği zaman, istediği zaman her şeyi yapabileceğini göstermek istedim.
“Kadın olduğun için bunu sana veremeyiz.” gibi bir şeyle yaklaşmadılar. Bilakis “Ay bu bir kadın filmi, bir kadınla çalışalım istiyoruz.” falan ama yine kadınlık üzerinden. Yani hani “İyi bir kurgucu olduğun için seninle çalışmak istiyoruz.” değil. Kadın, yani kadın.
Bu kitap, Türkiye'deki sinema ve dizi endüstrilerinde görüntü yönetmenliği, kamera asistanlığı, kurguculuk, DIT'lik, colorist'lik, backstage kameramanlığı, ışık şefliği ve set amirliği gibi teknik alanlarda çalışan yaratıcı kadın emek gücünün, emek süreçlerinde hem güvencesizlik hem de toplumsal cinsiyet ayrımcılığı bakımından nasıl bir çifte ezilmişlik yaşadığını ortaya koymakta ve kitapta bu çifte ezilmişliklerin nasıl birbirinin içine akarak biçim değiştirdiği, katmanlanarak büyüdüğü, ilgili sektörlerde kadın emek gücüne karşı uygulanan taciz benzeri açık ayrımcılıkların yanı sıra, teknik pozisyonlarda kadın çalıştırmanın bir “moda”ya dönüşerek erkek emek gücü için eşitlikçi gözükmenin bir yolu haline gelmesi ve bağımsız filmlerde kadın emek gücüne karşı duygusal manipülasyon uygulanması benzeri yollarla makulleştirilen gizli ayrımcılıklar derinlemesine ele alınmaktadır. Ayrıca kitapta kadınların bu eril sektör koşullarında kariyerlerinde ilerlerken izledikleri, cinsiyetsiz ve eril görünmek ile feminen kalmak arasında gidip gelen mücadele yolları tartışılmaktadır. Kadın emekçilerin kariyerlerini sürdürebilmek için birer “kültürel savaşçı” ya da “Kültürel Zeyna ve Nina”ya dönüşmek durumunda kalmaları, bu kitabın temel tartışma alanları arasında öne çıkmaktadır.
“Makyajla nasıl çalışıyorsun?”, “Saçın açık nasıl çalışıyorsun?” vs. Ojeler istenmiyorlar, konsantrasyonları bozuluyor. Taytlı kadın görmek istemiyorlar sette. Bunun konuşulduğuna çok şahit oldum. Taytlı kadın konsantrasyon bozuyormuş.
Patlama sahnelerinde başparmağım kırıldı, tırnağım koptu. 1,5 sene önce falan liflerim, tendonlarım koptu sette koşarken. Çok fazla böyle şeyler yaşadım ama hiç bırakmadım. Çünkü ben insanlara bir kadının ne kadar güçlü olabileceğini; azmettiği zaman, istediği zaman her şeyi yapabileceğini göstermek istedim.
“Kadın olduğun için bunu sana veremeyiz.” gibi bir şeyle yaklaşmadılar. Bilakis “Ay bu bir kadın filmi, bir kadınla çalışalım istiyoruz.” falan ama yine kadınlık üzerinden. Yani hani “İyi bir kurgucu olduğun için seninle çalışmak istiyoruz.” değil. Kadın, yani kadın.
Bu kitap, Türkiye'deki sinema ve dizi endüstrilerinde görüntü yönetmenliği, kamera asistanlığı, kurguculuk, DIT'lik, colorist'lik, backstage kameramanlığı, ışık şefliği ve set amirliği gibi teknik alanlarda çalışan yaratıcı kadın emek gücünün, emek süreçlerinde hem güvencesizlik hem de toplumsal cinsiyet ayrımcılığı bakımından nasıl bir çifte ezilmişlik yaşadığını ortaya koymakta ve kitapta bu çifte ezilmişliklerin nasıl birbirinin içine akarak biçim değiştirdiği, katmanlanarak büyüdüğü, ilgili sektörlerde kadın emek gücüne karşı uygulanan taciz benzeri açık ayrımcılıkların yanı sıra, teknik pozisyonlarda kadın çalıştırmanın bir “moda”ya dönüşerek erkek emek gücü için eşitlikçi gözükmenin bir yolu haline gelmesi ve bağımsız filmlerde kadın emek gücüne karşı duygusal manipülasyon uygulanması benzeri yollarla makulleştirilen gizli ayrımcılıklar derinlemesine ele alınmaktadır. Ayrıca kitapta kadınların bu eril sektör koşullarında kariyerlerinde ilerlerken izledikleri, cinsiyetsiz ve eril görünmek ile feminen kalmak arasında gidip gelen mücadele yolları tartışılmaktadır. Kadın emekçilerin kariyerlerini sürdürebilmek için birer “kültürel savaşçı” ya da “Kültürel Zeyna ve Nina”ya dönüşmek durumunda kalmaları, bu kitabın temel tartışma alanları arasında öne çıkmaktadır.
Patlama sahnelerinde başparmağım kırıldı, tırnağım koptu. 1,5 sene önce falan liflerim, tendonlarım koptu sette koşarken. Çok fazla böyle şeyler yaşadım ama hiç bırakmadım. Çünkü ben insanlara bir kadının ne kadar güçlü olabileceğini; azmettiği zaman, istediği zaman her şeyi yapabileceğini göstermek istedim.
“Kadın olduğun için bunu sana veremeyiz.” gibi bir şeyle yaklaşmadılar. Bilakis “Ay bu bir kadın filmi, bir kadınla çalışalım istiyoruz.” falan ama yine kadınlık üzerinden. Yani hani “İyi bir kurgucu olduğun için seninle çalışmak istiyoruz.” değil. Kadın, yani kadın.
Bu kitap, Türkiye'deki sinema ve dizi endüstrilerinde görüntü yönetmenliği, kamera asistanlığı, kurguculuk, DIT'lik, colorist'lik, backstage kameramanlığı, ışık şefliği ve set amirliği gibi teknik alanlarda çalışan yaratıcı kadın emek gücünün, emek süreçlerinde hem güvencesizlik hem de toplumsal cinsiyet ayrımcılığı bakımından nasıl bir çifte ezilmişlik yaşadığını ortaya koymakta ve kitapta bu çifte ezilmişliklerin nasıl birbirinin içine akarak biçim değiştirdiği, katmanlanarak büyüdüğü, ilgili sektörlerde kadın emek gücüne karşı uygulanan taciz benzeri açık ayrımcılıkların yanı sıra, teknik pozisyonlarda kadın çalıştırmanın bir “moda”ya dönüşerek erkek emek gücü için eşitlikçi gözükmenin bir yolu haline gelmesi ve bağımsız filmlerde kadın emek gücüne karşı duygusal manipülasyon uygulanması benzeri yollarla makulleştirilen gizli ayrımcılıklar derinlemesine ele alınmaktadır. Ayrıca kitapta kadınların bu eril sektör koşullarında kariyerlerinde ilerlerken izledikleri, cinsiyetsiz ve eril görünmek ile feminen kalmak arasında gidip gelen mücadele yolları tartışılmaktadır. Kadın emekçilerin kariyerlerini sürdürebilmek için birer “kültürel savaşçı” ya da “Kültürel Zeyna ve Nina”ya dönüşmek durumunda kalmaları, bu kitabın temel tartışma alanları arasında öne çıkmaktadır.
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.