#smrgKİTABEVİ Saklambaç -

Stok Kodu:
1199158620
Boyut:
12x18
Sayfa Sayısı:
200 s.
Basım Yeri:
İstanbul
Basım Tarihi:
2013
Kapak Türü:
Karton Kapak
Kağıt Türü:
3. Hamur
Dili:
Türkçe
Kategori:
0,00
1199158620
544774
Saklambaç -
Saklambaç - #smrgKİTABEVİ
0.00
İki ayrı dönem, iki ayrı saklambaç, ikisi de oyun değil!

"Ahmet Amca onları mağaraya sakladı. Diğer sağ kalanlarla orada buluştular. Komşu köyün insanlarıyla. Gökten mermiler o zaman yağdı. Kimisi mağarada kalmayı tercih etti, kimisi yürümeyi, devam etmeyi. Hayatta kalanlar bir tren istasyonuna kadar gidebildi; istasyonsa başka yollar demekti. Uzun, çok uzun sürdü yolculuk. Nedense aklında en çok o sarı vaşak kaldı. Belki bu yüzden, sonraki hayatı o kedi benzeri vaşağın ona çizdiği yol oldu. Hem var, hem yok. Benim dedemdi o. Ne tuhaf değil mi, hayatını hiçbir kitap yazmadı."

"Gerçek yorar insanı. Yalandan beslenenleri ürkütmemek lazım! Yalan, bu dünyada gerçeğin kendisinden daha hükümlüdür," diyor Funda'nın dedesi Sami Bey. Her şey, istenilen "çerçevede" cevaplanmamış bir sınav sorusuyla başlıyor ve umulmadık bir anda beliren bir suç şüphesi, ortalığı bir günde birbirine katıyor. Funda, içinde yaşadığı tüm bu okul, aile ve kimlik cenderesinden bir çıkış yolu ararken, sessizce es geçilmeye çalışılmış bir geçmişin silik ayak izlerini takip ediyor. Bu yol, izlenme rekorları kıran bir televizyon programının AVM'den bozma stüdyosuyla kesiştiğindeyse, belleğin zamansız ve kuralsız oyunları başlıyor.

Unutturulmak istenmiş gerçekler, medya uyuşturucusunda çözünmeye bırakılmış acılar... Bazen tatsız bir oyun, bu saklambaç. Hele ki senden istenen, hafızanı susturmansa. Müge İplikçi, yeni romanında, resmi söylemlerin kalın perdesiyle ihlal edilen gerçeklerin izini sürerken, birbiriyle kavgalı iki dönemin arasına sıradışı bir bellek koridoru açıyor. (Tanıtım Bülteninden)

İki ayrı dönem, iki ayrı saklambaç, ikisi de oyun değil!

"Ahmet Amca onları mağaraya sakladı. Diğer sağ kalanlarla orada buluştular. Komşu köyün insanlarıyla. Gökten mermiler o zaman yağdı. Kimisi mağarada kalmayı tercih etti, kimisi yürümeyi, devam etmeyi. Hayatta kalanlar bir tren istasyonuna kadar gidebildi; istasyonsa başka yollar demekti. Uzun, çok uzun sürdü yolculuk. Nedense aklında en çok o sarı vaşak kaldı. Belki bu yüzden, sonraki hayatı o kedi benzeri vaşağın ona çizdiği yol oldu. Hem var, hem yok. Benim dedemdi o. Ne tuhaf değil mi, hayatını hiçbir kitap yazmadı."

"Gerçek yorar insanı. Yalandan beslenenleri ürkütmemek lazım! Yalan, bu dünyada gerçeğin kendisinden daha hükümlüdür," diyor Funda'nın dedesi Sami Bey. Her şey, istenilen "çerçevede" cevaplanmamış bir sınav sorusuyla başlıyor ve umulmadık bir anda beliren bir suç şüphesi, ortalığı bir günde birbirine katıyor. Funda, içinde yaşadığı tüm bu okul, aile ve kimlik cenderesinden bir çıkış yolu ararken, sessizce es geçilmeye çalışılmış bir geçmişin silik ayak izlerini takip ediyor. Bu yol, izlenme rekorları kıran bir televizyon programının AVM'den bozma stüdyosuyla kesiştiğindeyse, belleğin zamansız ve kuralsız oyunları başlıyor.

Unutturulmak istenmiş gerçekler, medya uyuşturucusunda çözünmeye bırakılmış acılar... Bazen tatsız bir oyun, bu saklambaç. Hele ki senden istenen, hafızanı susturmansa. Müge İplikçi, yeni romanında, resmi söylemlerin kalın perdesiyle ihlal edilen gerçeklerin izini sürerken, birbiriyle kavgalı iki dönemin arasına sıradışı bir bellek koridoru açıyor. (Tanıtım Bülteninden)

Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat