#smrgSAHAF Serçe Bulutlu -

Stok Kodu:
1199100214
Boyut:
14x20
Sayfa Sayısı:
544 s.
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2006
Kapak Türü:
Karton Kapak
Kağıt Türü:
3. Hamur
Dili:
Türkçe
Kategori:
0,00
1199100214
486014
Serçe Bulutlu -
Serçe Bulutlu - #smrgSAHAF
0.00
Takashi Matsuoka 'Serçe Bulutu'nda, samurayların ihanet ederken bile onurlu, geyşaların ölümcülken bile güzel; Amerikalılarınsa çirkin ve kaba oldukları bir dünyanın hikâyesini anlatıyor

Simgebilimde; Batı, aklı; Doğu, duyguyu simgeler. Coğrafya, inanç ve moral değerler itibariyle Batı'nın aldığı Reform, Rönesans ve Sanayi Devrimi virajlarını daha geç dönemlerde alabilmiş Doğu, belki de bu nedenledir ki, akıldan ziyade duygunun, hislerin öne çıktığı daha sakin, daha tefekkür dolu, daha içe dönük ve daha barışçıl bir yaşam anlayışına sahip olmuştur. Özellikle kasten kendini yüz yıllar boyunca başarıyla izole etmiş feodal bir toplum olan Japon toplumu, 19. yüzyıla kadar dünyanın geçtiği tüm o çalkantılı dönemlerden nasibini almamış, ancak yine de iç hesaplaşmalardan kurtulamayarak kendi içinde kanlı bir tarih yazmıştır. Serçe Bulutu, Amerika'da büyümüş bir Japon'un kaleminden, 19. yüzyıl Japonya'sı ile Amerika'sının yan yana getirildiği, siyahıyla beyazıyla karşılaştırılıp, birinin diğerine yeğ tutulmadan nesnel bir üslupla anlatıldığı bir masal. Hikâye, 1861 yılında, izole, henüz dünyaya açılmamış, geleneksel yaşam tarzına, ahlâk anlayışına sıkı sıkıya tutunan ama bir yandan da Shogun'un samuray geleneğini yavaş yavaş sarsmaya başladığı Japonya'da geçiyor. Ateşli silahları ele geçiren Shogun, kılıcıyla, katanasıyla binlerce yıldır adaya hâkim olmuş Samuray geleneğini tehdit etmektedir. O zamanın entrikalarını tarif etmek istesek 'Bizans oyunu' deyimi az kalır. Romanın ana karakteri Lord Genji, arkadan bıçaklamanın, ihanetin, hakaretin, deliliğin, zehirlemelerin, idamların ve isyanların karşısında duran neredeyse tek dürüst adamdır. Tüm bunların yanı sıra Batılı emperyalistler, pagan vahşiler olarak gördükleri bu halka 'Tanrı sözü'nü, Hıristiyanlığı taşımaya heveslenmiş misyonerlerle birlikte neredeyse bakir bir orman bulmuş müteahhitler gibi akın akın buraya gelmektedirler.

Artık Batı'nın etkisi kaçınılmazdır. Yabancılara Japon topraklarında rahatça gezmelerini, ideolojilerini yaymalarını ve mallarını satmalarını sağlayan, Japon halkınca yüz kızartıcı addedilen antlaşmalar çoktan imzalanmıştır.

Doğu'ya özgü onur

Yazar Matsuoko, bu noktadan hareket ederek Serçe Bulutu'nun ilk sahnesini, Akaoka klanının lordu Genji ve ölümcül güzellikteki geyşa sevgilisi Heiko'nun yatak odasında açıyor. Romanın pek çok yerinde göze çarpan ikiliklerden biri de burada gözler önüne seriliyor: kadın-erkek. Geyşa kültürü, derebeylik, Doğu'ya özgü onur, saygı gibi kavramlara meraklı bir okur romanın daha ilk sayfalarında doğru yere geldiğini hissedecektir şüphesiz. Ancak romanı okunur kılan elbette ki tüm bunların yanı sıra okuru içine sürüklediği büyük macera. Zira Amerikalı misyonerlerin gelişiyle hareketlenen Shogun gizli polisi, eski kinlerinden ötürü hâlihazırda birbirleriyle çatışma hâlindeki klanlar ve misyonerlerin gizli geçmişleri, bu serüveni ayakta tutuyor.

Üç misyoner, rahip Zephaniah, nişanlısı Emily ve aslen bir silahşor olduğunu kimsenin bilmediği, yanında İncil yerine çeşit çeşit silah taşıyan Matthew Stark, Lord Genji'nin ev sahipliği vaadi ile Japonya'ya ayak basarlar. Fakat bundan, Lord Genji dışında neredeyse kimse memnun değildir ve şüpheyle bakılan bu ziyaret, birbirini tetikleyecek pek çok kanlı olayın sadece bir başlangıcıdır. Bunun yanı sıra, Lord Genji'nin amcası, Akaoka klanında her nesildeki bir erkek gibi, kehanet gücüne sahiptir. Ancak geleceğe dair gördükleri kehanetten çok bir şizofrenin rahatsızlık verici psikozlarına benzediği ve karısı ile çocuklarını vahşice katlettiği için, amca Shigeru bir manastıra kapatılmıştır. Bu kehanet gücüne sahip olup olmadığı bilinmeyen Genji ise yaşamının bir yabancı, belki de bu yeni gelen Amerikalılardan biri tarafından kurtarılacağına inanmaktadır.

Yaşama ve ölüme bakış

Stark'ın kurnazca hileleri sonucu Genji tarafından işe alınması, yanlış yönlendirmeleri ve arada bir meydana gelen saldırılar, yazarın zihnindeki Amerikan silahşoruyla samuray bağlantısını güçlendirir. Serçeler de Batı ve Doğu felsefeleri, dinleri arasındaki benzerliklere-farklılıklara renk katar; ancak yazar hiçbir zaman bir tarafın diğerine olan ruhani ya da ahlâki üstünlüğünden söz etmez. Genji ve diğer açık görüşlü Japonlar, fazlasıyla içe dönük bir toplumun dünyadaki teknolojik gelişmelerden nasıl geri kaldığını görür; Stark ve Emily ise Japonya'nın yaşama ve ölüme dengeli bakış açısındaki güzelliği ve bilgeliği kabul etmek zorunda kalırlar. Bu, samurayların ihanet ederken bile onurlu, geyşaların ölümcülken bile güzel, Amerikalılarınsa çirkin ve kaba oldukları bir dünyadır. Romanda pek çok savaş, devlet adamı düzeyinde bilgelik, kelle uçurma, hoşgörü, önyargı, Batı'dan bir şeyler öğrenen Doğu, Doğu'ya hakkını teslim eden bir Batı, eğilerek selamlamalar ve el sıkışmalar, gizem ve açıklık, iyi ve kötü, karma felsefesi ve özgür irade var.

Takashi Matsuoka'nın bir nevi epik bir saga olan ilk romanı, haklı olarak, James Clavell'in Shogun'ununun ve Akira Kurosawa'nın izinden gidiyor. Kendini dünyadan izole eden, dar görüşlü bir geleneğe ve kanlı bir geçmişe sahip Japonya'yı topa tutan yazar, Serçe Bulutu'nda okuru Batı ve Doğu'yu karşılaştırmaya, benzerlikleri keşfetmeye zorluyor. Bütün bunların yanı sıra soluksuz bir macera da barındırarak, tempoyu hiç düşürmeden, serüven ve gizem meraklılarına farklı bir coğrafyadan, farklı bir hikâye anlatıyor.

Mutluluk. Saf, bireysel, kişisel, bencil bir mutluluk. Birini düşünmek ve her şeyi unutmak. Daha iyisi, dizginsiz bir aşkın mutluluğunda kendini yitirmek. Genji'yle birlikte olabilseydi kendisi yok olur giderdi. Genji kalırdı geride, olanca güzelliğiyle.

Bu yüzden de Seami'nin yanı başında, adamın ellerini umutsuzca tutarak ağlıyordu.

Mukai, kılıç muhafazasını, pazarlık etmeden, Seami'nin ağzından çıkan ilk fiyata aldı. Seve seve iki katını verebilirdi. Aynı zamanda, Sekigahara'da Okumiçilerle birlikte savaşan uydurma bir ata da buldu. Bu da Genji'yle baş başa buluşması için bir bahane oluyordu.

Şimdi kar yağmaya devam ederken, kılıç muhafazasını küt parmaklı elinde sımsıkı tutarak, hayatının en tarihi kararını verdi Mukai.

Birkaç saat sonra, Japon Denizi'ndeki evine gitmek üzere Edo Kalesi'nden ayrıldı. Küçük bir lorddu, yalnızca iki yüz silahlı vasalı vardı. Önemli değildi. Hepsine emir verecek, Okumiçi klanının serçeli oklu bayrağı altına toplayacaktı onları. Eğer genç lord ölecekse, o da ölecekti. Kitaptan

Takashi Matsuoka 'Serçe Bulutu'nda, samurayların ihanet ederken bile onurlu, geyşaların ölümcülken bile güzel; Amerikalılarınsa çirkin ve kaba oldukları bir dünyanın hikâyesini anlatıyor

Simgebilimde; Batı, aklı; Doğu, duyguyu simgeler. Coğrafya, inanç ve moral değerler itibariyle Batı'nın aldığı Reform, Rönesans ve Sanayi Devrimi virajlarını daha geç dönemlerde alabilmiş Doğu, belki de bu nedenledir ki, akıldan ziyade duygunun, hislerin öne çıktığı daha sakin, daha tefekkür dolu, daha içe dönük ve daha barışçıl bir yaşam anlayışına sahip olmuştur. Özellikle kasten kendini yüz yıllar boyunca başarıyla izole etmiş feodal bir toplum olan Japon toplumu, 19. yüzyıla kadar dünyanın geçtiği tüm o çalkantılı dönemlerden nasibini almamış, ancak yine de iç hesaplaşmalardan kurtulamayarak kendi içinde kanlı bir tarih yazmıştır. Serçe Bulutu, Amerika'da büyümüş bir Japon'un kaleminden, 19. yüzyıl Japonya'sı ile Amerika'sının yan yana getirildiği, siyahıyla beyazıyla karşılaştırılıp, birinin diğerine yeğ tutulmadan nesnel bir üslupla anlatıldığı bir masal. Hikâye, 1861 yılında, izole, henüz dünyaya açılmamış, geleneksel yaşam tarzına, ahlâk anlayışına sıkı sıkıya tutunan ama bir yandan da Shogun'un samuray geleneğini yavaş yavaş sarsmaya başladığı Japonya'da geçiyor. Ateşli silahları ele geçiren Shogun, kılıcıyla, katanasıyla binlerce yıldır adaya hâkim olmuş Samuray geleneğini tehdit etmektedir. O zamanın entrikalarını tarif etmek istesek 'Bizans oyunu' deyimi az kalır. Romanın ana karakteri Lord Genji, arkadan bıçaklamanın, ihanetin, hakaretin, deliliğin, zehirlemelerin, idamların ve isyanların karşısında duran neredeyse tek dürüst adamdır. Tüm bunların yanı sıra Batılı emperyalistler, pagan vahşiler olarak gördükleri bu halka 'Tanrı sözü'nü, Hıristiyanlığı taşımaya heveslenmiş misyonerlerle birlikte neredeyse bakir bir orman bulmuş müteahhitler gibi akın akın buraya gelmektedirler.

Artık Batı'nın etkisi kaçınılmazdır. Yabancılara Japon topraklarında rahatça gezmelerini, ideolojilerini yaymalarını ve mallarını satmalarını sağlayan, Japon halkınca yüz kızartıcı addedilen antlaşmalar çoktan imzalanmıştır.

Doğu'ya özgü onur

Yazar Matsuoko, bu noktadan hareket ederek Serçe Bulutu'nun ilk sahnesini, Akaoka klanının lordu Genji ve ölümcül güzellikteki geyşa sevgilisi Heiko'nun yatak odasında açıyor. Romanın pek çok yerinde göze çarpan ikiliklerden biri de burada gözler önüne seriliyor: kadın-erkek. Geyşa kültürü, derebeylik, Doğu'ya özgü onur, saygı gibi kavramlara meraklı bir okur romanın daha ilk sayfalarında doğru yere geldiğini hissedecektir şüphesiz. Ancak romanı okunur kılan elbette ki tüm bunların yanı sıra okuru içine sürüklediği büyük macera. Zira Amerikalı misyonerlerin gelişiyle hareketlenen Shogun gizli polisi, eski kinlerinden ötürü hâlihazırda birbirleriyle çatışma hâlindeki klanlar ve misyonerlerin gizli geçmişleri, bu serüveni ayakta tutuyor.

Üç misyoner, rahip Zephaniah, nişanlısı Emily ve aslen bir silahşor olduğunu kimsenin bilmediği, yanında İncil yerine çeşit çeşit silah taşıyan Matthew Stark, Lord Genji'nin ev sahipliği vaadi ile Japonya'ya ayak basarlar. Fakat bundan, Lord Genji dışında neredeyse kimse memnun değildir ve şüpheyle bakılan bu ziyaret, birbirini tetikleyecek pek çok kanlı olayın sadece bir başlangıcıdır. Bunun yanı sıra, Lord Genji'nin amcası, Akaoka klanında her nesildeki bir erkek gibi, kehanet gücüne sahiptir. Ancak geleceğe dair gördükleri kehanetten çok bir şizofrenin rahatsızlık verici psikozlarına benzediği ve karısı ile çocuklarını vahşice katlettiği için, amca Shigeru bir manastıra kapatılmıştır. Bu kehanet gücüne sahip olup olmadığı bilinmeyen Genji ise yaşamının bir yabancı, belki de bu yeni gelen Amerikalılardan biri tarafından kurtarılacağına inanmaktadır.

Yaşama ve ölüme bakış

Stark'ın kurnazca hileleri sonucu Genji tarafından işe alınması, yanlış yönlendirmeleri ve arada bir meydana gelen saldırılar, yazarın zihnindeki Amerikan silahşoruyla samuray bağlantısını güçlendirir. Serçeler de Batı ve Doğu felsefeleri, dinleri arasındaki benzerliklere-farklılıklara renk katar; ancak yazar hiçbir zaman bir tarafın diğerine olan ruhani ya da ahlâki üstünlüğünden söz etmez. Genji ve diğer açık görüşlü Japonlar, fazlasıyla içe dönük bir toplumun dünyadaki teknolojik gelişmelerden nasıl geri kaldığını görür; Stark ve Emily ise Japonya'nın yaşama ve ölüme dengeli bakış açısındaki güzelliği ve bilgeliği kabul etmek zorunda kalırlar. Bu, samurayların ihanet ederken bile onurlu, geyşaların ölümcülken bile güzel, Amerikalılarınsa çirkin ve kaba oldukları bir dünyadır. Romanda pek çok savaş, devlet adamı düzeyinde bilgelik, kelle uçurma, hoşgörü, önyargı, Batı'dan bir şeyler öğrenen Doğu, Doğu'ya hakkını teslim eden bir Batı, eğilerek selamlamalar ve el sıkışmalar, gizem ve açıklık, iyi ve kötü, karma felsefesi ve özgür irade var.

Takashi Matsuoka'nın bir nevi epik bir saga olan ilk romanı, haklı olarak, James Clavell'in Shogun'ununun ve Akira Kurosawa'nın izinden gidiyor. Kendini dünyadan izole eden, dar görüşlü bir geleneğe ve kanlı bir geçmişe sahip Japonya'yı topa tutan yazar, Serçe Bulutu'nda okuru Batı ve Doğu'yu karşılaştırmaya, benzerlikleri keşfetmeye zorluyor. Bütün bunların yanı sıra soluksuz bir macera da barındırarak, tempoyu hiç düşürmeden, serüven ve gizem meraklılarına farklı bir coğrafyadan, farklı bir hikâye anlatıyor.

Mutluluk. Saf, bireysel, kişisel, bencil bir mutluluk. Birini düşünmek ve her şeyi unutmak. Daha iyisi, dizginsiz bir aşkın mutluluğunda kendini yitirmek. Genji'yle birlikte olabilseydi kendisi yok olur giderdi. Genji kalırdı geride, olanca güzelliğiyle.

Bu yüzden de Seami'nin yanı başında, adamın ellerini umutsuzca tutarak ağlıyordu.

Mukai, kılıç muhafazasını, pazarlık etmeden, Seami'nin ağzından çıkan ilk fiyata aldı. Seve seve iki katını verebilirdi. Aynı zamanda, Sekigahara'da Okumiçilerle birlikte savaşan uydurma bir ata da buldu. Bu da Genji'yle baş başa buluşması için bir bahane oluyordu.

Şimdi kar yağmaya devam ederken, kılıç muhafazasını küt parmaklı elinde sımsıkı tutarak, hayatının en tarihi kararını verdi Mukai.

Birkaç saat sonra, Japon Denizi'ndeki evine gitmek üzere Edo Kalesi'nden ayrıldı. Küçük bir lorddu, yalnızca iki yüz silahlı vasalı vardı. Önemli değildi. Hepsine emir verecek, Okumiçi klanının serçeli oklu bayrağı altına toplayacaktı onları. Eğer genç lord ölecekse, o da ölecekti. Kitaptan

Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat