#smrgSAHAF Mensur Süheyl ü Nevbahar (İnceleme - Metin - Sözlük) -

Hazırlayan:
Selami Ece
Stok Kodu:
1199049637
Boyut:
16x24
Sayfa Sayısı:
390 s.
Basım Yeri:
Erzurum
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2003
Kapak Türü:
Karton Kapak
Kağıt Türü:
3. Hamur
Dili:
Türkçe
Kategori:
0,00
1199049637
435633
Mensur Süheyl ü Nevbahar (İnceleme - Metin - Sözlük) -
Mensur Süheyl ü Nevbahar (İnceleme - Metin - Sözlük) - #smrgSAHAF
0.00
Klâsik Edebiyat sahasında hikâye denilince çoğunlukla mesnevi, akla gelmiş ve ikili aşk mesnevileri de bu alanın en popüler hikâyeleri olarak itibar görmüştür. Manzum metinlerin edebî tahlil anlayışında da tercihte önceliği alması, herhalde Klâsik Edebiyatın nesre nazaran nazma tanıdığı imtiyazın bir yansıması olmalıdır. Nazmı padişah, nesri ise tebası olarak yorumlayan edebî anlayışın, sanatını sergilemek için hep o nezih sahanın diline, üslûbuna ve kültürüne yönelmesi tabiîdir. Bu yüzden mensur eserlerin üslûbunda bile nazmın etkileri, bir bakıma seci, aliterasyon, ritmik cümle ve nihayet metne serpiştirilmiş şiirlerle nesir halindeki ifadeyi gizlemek veya şiirleştirmek gibi bir gayretle kendini hissettirir. Öte yandan nesir halinde yazılmış çok sayıda eserin de dönemin padişahına takdim edilmiş olduğunu görmek mensur metinler hakkındaki mevcut kanaatlerin bir daha gözden geçirilmesini gerektirir.

Süheyl ü Nevbahar hikâyesinin kaynağı Fars Edebiyatı olmasına rağmen Fars Edebiyatında bu ismi taşıyan bir eser olmadığı gibi Süheyl ve Nevbahar isimlerine mazmun olarak da rastlanmamaktadır. Dolayısıyla bu isimleri, eseri edebiyatımızda ilk defa mesnevi şeklinde kaleme alan Hoca Mesud'un kullanmış olması söz konusudur. Eser bu isimle anılmaya ve başka versiyonları ortaya konulmaya başladıktan sonra kaynağı ile veya versiyonlar arası münasebetin hangi sınırlar içinde kaldığını da tespit etmek şu an için mümkün görünmemektedir.

Yaptığımız çalışmanın öncelikli tezini, eseriyle yazarını buluşturmak teşkil etmiştir. Çünkü tezkirelerde Anadolu sahasında eser vermiş Bekayî mahlaslı dört kişiden söz edilmiştir. Üstelik eserlerinden söz edilmediği gibi üçü, bir yüzyılın ilk yarısında, yani aynı dönemde yaşamıştır.

Süheyl ü Nevbahar hikâyesi, birbirine aşık olan iki insanın kavuşabilmek için verdiği mücadeleyi içerir. Edebiyat tarihlerinin sözünü ettiği Süheyl ü Nevbahar isimli eserlerden yalnız Hoca Mesud'un mesnevisi bize kadar ulaşabilmiştir. Üzerinde çalıştığımız mensur metin Dursunzade Abdulbaki Efendi'nin (Bekayî) eseridir. Edebiyat tarihlerinde Bekayî'nin böyle bir eserinin olduğundan söz edilmediği gibi metnini transkripsiyon çalışmasıyla sunduğumuz nüshanın varlığı da şu ana kadar bilinmezliğini muhafaza etmiştir. (Önsözden)

Klâsik Edebiyat sahasında hikâye denilince çoğunlukla mesnevi, akla gelmiş ve ikili aşk mesnevileri de bu alanın en popüler hikâyeleri olarak itibar görmüştür. Manzum metinlerin edebî tahlil anlayışında da tercihte önceliği alması, herhalde Klâsik Edebiyatın nesre nazaran nazma tanıdığı imtiyazın bir yansıması olmalıdır. Nazmı padişah, nesri ise tebası olarak yorumlayan edebî anlayışın, sanatını sergilemek için hep o nezih sahanın diline, üslûbuna ve kültürüne yönelmesi tabiîdir. Bu yüzden mensur eserlerin üslûbunda bile nazmın etkileri, bir bakıma seci, aliterasyon, ritmik cümle ve nihayet metne serpiştirilmiş şiirlerle nesir halindeki ifadeyi gizlemek veya şiirleştirmek gibi bir gayretle kendini hissettirir. Öte yandan nesir halinde yazılmış çok sayıda eserin de dönemin padişahına takdim edilmiş olduğunu görmek mensur metinler hakkındaki mevcut kanaatlerin bir daha gözden geçirilmesini gerektirir.

Süheyl ü Nevbahar hikâyesinin kaynağı Fars Edebiyatı olmasına rağmen Fars Edebiyatında bu ismi taşıyan bir eser olmadığı gibi Süheyl ve Nevbahar isimlerine mazmun olarak da rastlanmamaktadır. Dolayısıyla bu isimleri, eseri edebiyatımızda ilk defa mesnevi şeklinde kaleme alan Hoca Mesud'un kullanmış olması söz konusudur. Eser bu isimle anılmaya ve başka versiyonları ortaya konulmaya başladıktan sonra kaynağı ile veya versiyonlar arası münasebetin hangi sınırlar içinde kaldığını da tespit etmek şu an için mümkün görünmemektedir.

Yaptığımız çalışmanın öncelikli tezini, eseriyle yazarını buluşturmak teşkil etmiştir. Çünkü tezkirelerde Anadolu sahasında eser vermiş Bekayî mahlaslı dört kişiden söz edilmiştir. Üstelik eserlerinden söz edilmediği gibi üçü, bir yüzyılın ilk yarısında, yani aynı dönemde yaşamıştır.

Süheyl ü Nevbahar hikâyesi, birbirine aşık olan iki insanın kavuşabilmek için verdiği mücadeleyi içerir. Edebiyat tarihlerinin sözünü ettiği Süheyl ü Nevbahar isimli eserlerden yalnız Hoca Mesud'un mesnevisi bize kadar ulaşabilmiştir. Üzerinde çalıştığımız mensur metin Dursunzade Abdulbaki Efendi'nin (Bekayî) eseridir. Edebiyat tarihlerinde Bekayî'nin böyle bir eserinin olduğundan söz edilmediği gibi metnini transkripsiyon çalışmasıyla sunduğumuz nüshanın varlığı da şu ana kadar bilinmezliğini muhafaza etmiştir. (Önsözden)

Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat