#smrgKİTABEVİ Taksirli Suçlarda İştirak ve Müşterek Faillik CİLTLİ - 2025
Editör:
Kondisyon:
Yeni
Sunuş / Önsöz / Sonsöz / Giriş:
Basıldığı Matbaa:
Dizi Adı:
ISBN-10:
Hazırlayan:
Cilt:
Amerikan Cilt
Boyut:
16x24
Sayfa Sayısı:
370
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2025
Kapak Türü:
Ciltli
Kağıt Türü:
Enso
Dili:
Türkçe
Kategori:
indirimli
787,50
Havale/EFT ile:
771,75
1199254771
641954
https://www.simurgkitabevi.com/taksirli-suclarda-istirak-ve-musterek-faillik-ciltli-2025
Taksirli Suçlarda İştirak ve Müşterek Faillik CİLTLİ - 2025 #smrgKİTABEVİ
787.50
Bu çalışma, Türk ceza hukuku öğretisinde büyük ölçüde kabul gören ve yargı uygulamasını yönlendiren "taksirli suçlarda iştirak olmaz" tezini, eleştirel bir perspektifle incelemektedir. Bu düşüncenin dayanağını oluşturan geniş faillik yorumu, özellikle mağdurun ya da üçüncü kişilerin kasten neden olduğu zarar ve tehlikeler bakımından, bunlara öngelen özensiz davranışların taksir tipikliğine dahil edilmesinde bariz tutarsızlıklar üretmektedir. Modern rücu yasağı öğretilerinin izinden giden bu çalışmada, taksir, haksızlığın istisnai değil, asli formu olarak kabul edilmektedir. Bilinçli taksir ve kast gerektiren suç tiplerinde ise cezalandırılabilirlik eşiğini teşkil eden bu temel haksızlığın daha yoğun tezahürleriyle karşılaşılmaktadır. Ancak herkesin kural olarak yalnızca kendi eylemlerinden sorumlu tutulmasını ifade eden şahsi sorumluluk ilkesi, aralarındaki bu derecelendirmeden bağımsız şekilde, tüm suçlar bakımından fail haksızlığının sınırlarını tayin eden temel ölçüt olmalıdır. Böylece, ceza sorumluluğunun şahsiliğini esas alan Anayasa m. 38/7'nin öngördüğü ilk gereklilik, şahsileştirilmiş bir haksızlık anlayışıyla yerine getirilmiş olur. Nitekim şahsi sorumluluk düşüncesine dayanan güven ilkesi, öz sorumlulukları ile hareket eden kişilerin dahil olduğu ve tehlikeli bir faaliyetin iş bölümüyle yürütüldüğü her durumda özen yükümlülüğünün kapsamını daraltan bir etki göstermektedir. Çalışmada bu etkinin normatif ve uygulamaya dönük sonuçları, özellikle karayolu trafiği, tıbbi müdahaleler ve inşaat gibi tehlikeli kolektif faaliyetlerde yer alanların ceza sorumluluğu üzerinden tartışılmaktadır. TCK m. 37/1'de tanımlanan müşterek faillik, özel suç tiplerinde öngörülen şahsi haksızlık tariflerini başkalarıyla birlikte gerçekleştirmeye de imkan tanıyacak şekilde genişleten istisnai bir sorumluluk modelidir. Bu modelin taksirli suçlarda da uygulanabilir olduğunu savunan çalışmada, aksi yöndeki temel itirazlar sistematik ve kapsamlı biçimde incelenmiştir. Fiil hakimiyetinin tüm suçlarda fail kriteri olması gerektiği varsayımına dayanan monist gelenek, bu incelemenin esas sorgulama alanlarından birini oluşturur.
Bu çalışma, Türk ceza hukuku öğretisinde büyük ölçüde kabul gören ve yargı uygulamasını yönlendiren "taksirli suçlarda iştirak olmaz" tezini, eleştirel bir perspektifle incelemektedir. Bu düşüncenin dayanağını oluşturan geniş faillik yorumu, özellikle mağdurun ya da üçüncü kişilerin kasten neden olduğu zarar ve tehlikeler bakımından, bunlara öngelen özensiz davranışların taksir tipikliğine dahil edilmesinde bariz tutarsızlıklar üretmektedir. Modern rücu yasağı öğretilerinin izinden giden bu çalışmada, taksir, haksızlığın istisnai değil, asli formu olarak kabul edilmektedir. Bilinçli taksir ve kast gerektiren suç tiplerinde ise cezalandırılabilirlik eşiğini teşkil eden bu temel haksızlığın daha yoğun tezahürleriyle karşılaşılmaktadır. Ancak herkesin kural olarak yalnızca kendi eylemlerinden sorumlu tutulmasını ifade eden şahsi sorumluluk ilkesi, aralarındaki bu derecelendirmeden bağımsız şekilde, tüm suçlar bakımından fail haksızlığının sınırlarını tayin eden temel ölçüt olmalıdır. Böylece, ceza sorumluluğunun şahsiliğini esas alan Anayasa m. 38/7'nin öngördüğü ilk gereklilik, şahsileştirilmiş bir haksızlık anlayışıyla yerine getirilmiş olur. Nitekim şahsi sorumluluk düşüncesine dayanan güven ilkesi, öz sorumlulukları ile hareket eden kişilerin dahil olduğu ve tehlikeli bir faaliyetin iş bölümüyle yürütüldüğü her durumda özen yükümlülüğünün kapsamını daraltan bir etki göstermektedir. Çalışmada bu etkinin normatif ve uygulamaya dönük sonuçları, özellikle karayolu trafiği, tıbbi müdahaleler ve inşaat gibi tehlikeli kolektif faaliyetlerde yer alanların ceza sorumluluğu üzerinden tartışılmaktadır. TCK m. 37/1'de tanımlanan müşterek faillik, özel suç tiplerinde öngörülen şahsi haksızlık tariflerini başkalarıyla birlikte gerçekleştirmeye de imkan tanıyacak şekilde genişleten istisnai bir sorumluluk modelidir. Bu modelin taksirli suçlarda da uygulanabilir olduğunu savunan çalışmada, aksi yöndeki temel itirazlar sistematik ve kapsamlı biçimde incelenmiştir. Fiil hakimiyetinin tüm suçlarda fail kriteri olması gerektiği varsayımına dayanan monist gelenek, bu incelemenin esas sorgulama alanlarından birini oluşturur.
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.