#smrgKİTABEVİ Tarih Aynasında İmparatorluklar Başkenti İstanbul ve Cumhuriyet - 1998

Editör:
Kondisyon:
Yeni
Sunuş / Önsöz / Sonsöz / Giriş:
Basıldığı Matbaa:
Kazancı Matbaacılık Sanayii
Dizi Adı:
ISBN-10:
Kargoya Teslim Süresi (İş Günü):
1&3
Hazırlayan:
Cilt:
Amerikan Cilt
Stok Kodu:
1199224685
Boyut:
16x24
Sayfa Sayısı:
326
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
1
Basım Tarihi:
1998
Kapak Türü:
Karton Kapak
Kağıt Türü:
1. Hamur
Dili:
Türkçe
Kategori:
0,00
1199224685
612349
Tarih Aynasında İmparatorluklar Başkenti İstanbul ve Cumhuriyet -        1998
Tarih Aynasında İmparatorluklar Başkenti İstanbul ve Cumhuriyet - 1998 #smrgKİTABEVİ
0.00
İstanbul'un coğrafi konumunun jeostratejik değerini anlamak için öyle çok bilgili ve görüş sahibi olmaya gerek olduğunu sanmıyoruz. Herhangi bir dünya haritasına bir bakışın bile yeterli olduğunu düşünüyorum. Eski dünya olarak bilinen Avrupa, Asya ve Afrika kıtalarının birleştiği bir noktada, Karadeniz ile Akdeniz'i birbirine bağlayan su yolunun üstünde kurulmuş bir kent olan İstanbul, bu coğrafi konumuyla tarihin her döneminde işlek bir liman, bir ticaret ve bir finans merkezi olmuştur. Denizciliğin henüz gelişmediği, bırakın buhar makinesi devrine, çok parçalı yelken dönemine bile girilemediği, batılıların Okyanuslar ötesi ülkelere deniz yoluyla ulaşamadığı dönemlerde doğu-batı ticareti ağırlıkla karayolundan ve bugün ipek yolu dediğimiz yoldan yapılmıştır. Hazar'ın kuzeyinden Kırım Yarımadasına, Hazar'ın güneyinden de İran-Erzurum yoluyla Trabzon' a ulaşan kervanların getirdiği mallar buralardan gemilere yüklenir ve İstanbul'a getirilirdi. İstanbul'a doğulu ve batılı tüccarlar buluşur, birbirlerine mal satarlardı. İstanbul'da el değiştiren mallarda Ege Denizi yolu ile Akdeniz ülkelerine, Balkanlar ve Tuna yoluyla da Orta Avrupa ülkelerine veya geldikleri yoldan Asya ülkelerine sevkedilirlerdi. Böylece de; İstanbul'un bir ticaret ve finans merkezi olarak gelişmesinde doğu-batı ticaretinin ağırlıkla kervanlarla yapılmış olmasının etkisi büyük olmuştur, denilebilir. Ticaretin deniz yolu ile ağırlıklı olarak yapılmağa başlandığı 15. yüzyıldan sonra, uluslararası ticaret açısından İstanbul 'un değerinin belirli ölçüde azalmış olduğu söylenebilir. Denizciliğin ve bilhassa sanayiin gelişmesiyle hammadde sanayileşmiş ülkelerin ihtiyacı ve artan sanayi ürünlerine pazar bulma çabaları dolayısıyla gelişen uluslararası ticaret hacminin gereksinimleri düşünüldüğünde değerinden çok fazla bir şey kaybettiği söylenemez. İstanbul her zaman doğu ile batı, Karadeniz ile Akdeniz arasındaki zorunlu bir geçiş yeri olarak bir ticaret ve finans merkezi olmakta devam edegelmiştir. Bu yüzden de Roma İmparatorluğu'ndan, Araplara ve Rus Çarlığı'na kadar her devletin iştahını kabartmış, hepsinin temel siyasi hedeflerinden biri olmuştur...
İstanbul'un coğrafi konumunun jeostratejik değerini anlamak için öyle çok bilgili ve görüş sahibi olmaya gerek olduğunu sanmıyoruz. Herhangi bir dünya haritasına bir bakışın bile yeterli olduğunu düşünüyorum. Eski dünya olarak bilinen Avrupa, Asya ve Afrika kıtalarının birleştiği bir noktada, Karadeniz ile Akdeniz'i birbirine bağlayan su yolunun üstünde kurulmuş bir kent olan İstanbul, bu coğrafi konumuyla tarihin her döneminde işlek bir liman, bir ticaret ve bir finans merkezi olmuştur. Denizciliğin henüz gelişmediği, bırakın buhar makinesi devrine, çok parçalı yelken dönemine bile girilemediği, batılıların Okyanuslar ötesi ülkelere deniz yoluyla ulaşamadığı dönemlerde doğu-batı ticareti ağırlıkla karayolundan ve bugün ipek yolu dediğimiz yoldan yapılmıştır. Hazar'ın kuzeyinden Kırım Yarımadasına, Hazar'ın güneyinden de İran-Erzurum yoluyla Trabzon' a ulaşan kervanların getirdiği mallar buralardan gemilere yüklenir ve İstanbul'a getirilirdi. İstanbul'a doğulu ve batılı tüccarlar buluşur, birbirlerine mal satarlardı. İstanbul'da el değiştiren mallarda Ege Denizi yolu ile Akdeniz ülkelerine, Balkanlar ve Tuna yoluyla da Orta Avrupa ülkelerine veya geldikleri yoldan Asya ülkelerine sevkedilirlerdi. Böylece de; İstanbul'un bir ticaret ve finans merkezi olarak gelişmesinde doğu-batı ticaretinin ağırlıkla kervanlarla yapılmış olmasının etkisi büyük olmuştur, denilebilir. Ticaretin deniz yolu ile ağırlıklı olarak yapılmağa başlandığı 15. yüzyıldan sonra, uluslararası ticaret açısından İstanbul 'un değerinin belirli ölçüde azalmış olduğu söylenebilir. Denizciliğin ve bilhassa sanayiin gelişmesiyle hammadde sanayileşmiş ülkelerin ihtiyacı ve artan sanayi ürünlerine pazar bulma çabaları dolayısıyla gelişen uluslararası ticaret hacminin gereksinimleri düşünüldüğünde değerinden çok fazla bir şey kaybettiği söylenemez. İstanbul her zaman doğu ile batı, Karadeniz ile Akdeniz arasındaki zorunlu bir geçiş yeri olarak bir ticaret ve finans merkezi olmakta devam edegelmiştir. Bu yüzden de Roma İmparatorluğu'ndan, Araplara ve Rus Çarlığı'na kadar her devletin iştahını kabartmış, hepsinin temel siyasi hedeflerinden biri olmuştur...
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat