#smrgSAHAF Türk Aydını : Dünü Bugünü - 1991

Basıldığı Matbaa:
Damla Ofset
Dizi Adı:
Kargoya Teslim Süresi (İş Günü):
1&3
Ciltçi:
Koordinatör:
40
Stok Kodu:
1199063727
Boyut:
13x19
Sayfa Sayısı:
159 s.
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
1
Basım Tarihi:
1991
Kapak Türü:
Karton Kapak
Kağıt Türü:
3. Hamur
Dili:
Türkçe
Kategori:
indirimli
40,00
Havale/EFT ile: 38,80
Stoktan teslim
1199063727
449671
Türk Aydını : Dünü Bugünü -        1991
Türk Aydını : Dünü Bugünü - 1991 #smrgSAHAF
40.00
Şeyh Sadi, Gülistan'da şu hikayeyi anlatır;

Bir gönül eri tekkeden medreseye geldi. Tarikat ehlinin arkadaşlık ahdini bozmuş oldu. Ona "âlimle âbit arasında ne fark vardı da bunlardan âlim fırkasını tercih ettin" dedim, Cevap verdi: "Âbit, dalgadan kendi kilimini kurtarır. Âlim ise batanı kurtarmaya çalışır".

Şeyh Sadi bu sözleri ile aydını tarif etmiş oluyor, Buradaki âlim yerine "aydın" kelimesini de koyabiliriz. Çünkü âlimlerin hepsi batanı (veya vatanı) kurtarmaya çalışmaz. Kendi ülkesinin ve dünyanın sorunlarıyla ilgilenen bilgili kişilere 'aydın diyebiliriz.

Aydın davranışı dindarlar, laikler, sağcılar, solcular arasında yaşamaktadır. Aydın olmanın şartı, bunlardan muhakkak birisi olmak değildir, Bu bakımdan, kendi ulus. çoğunluğunun dinine kafayı takıp da, onu küçültücü yayınları hayat gayesi haline getirenler aydın sayılmaz, "bilgili snob" sayılırlar.

Bunun karşıtı olarak da, meselâ "Berlin'de duvar yıkıldı, bizim sosyalistler çuvalladı" gibi yorumlarla sol aydınları küçülttüklerini sananlar, "bilgiç nanemolla" sayılırlar.

Aydın, her zaman aydındır. Fosforlu saat kadranı gibi, parlamak için çevrelerinin kararmasını bekleyenler, aydın değil fosforesan beyinlerdir.

Bu kitapta, Türkiye aydınlarının macerası kısaca anlatılmıştır. (Arka kapaktan)

Şeyh Sadi, Gülistan'da şu hikayeyi anlatır;

Bir gönül eri tekkeden medreseye geldi. Tarikat ehlinin arkadaşlık ahdini bozmuş oldu. Ona "âlimle âbit arasında ne fark vardı da bunlardan âlim fırkasını tercih ettin" dedim, Cevap verdi: "Âbit, dalgadan kendi kilimini kurtarır. Âlim ise batanı kurtarmaya çalışır".

Şeyh Sadi bu sözleri ile aydını tarif etmiş oluyor, Buradaki âlim yerine "aydın" kelimesini de koyabiliriz. Çünkü âlimlerin hepsi batanı (veya vatanı) kurtarmaya çalışmaz. Kendi ülkesinin ve dünyanın sorunlarıyla ilgilenen bilgili kişilere 'aydın diyebiliriz.

Aydın davranışı dindarlar, laikler, sağcılar, solcular arasında yaşamaktadır. Aydın olmanın şartı, bunlardan muhakkak birisi olmak değildir, Bu bakımdan, kendi ulus. çoğunluğunun dinine kafayı takıp da, onu küçültücü yayınları hayat gayesi haline getirenler aydın sayılmaz, "bilgili snob" sayılırlar.

Bunun karşıtı olarak da, meselâ "Berlin'de duvar yıkıldı, bizim sosyalistler çuvalladı" gibi yorumlarla sol aydınları küçülttüklerini sananlar, "bilgiç nanemolla" sayılırlar.

Aydın, her zaman aydındır. Fosforlu saat kadranı gibi, parlamak için çevrelerinin kararmasını bekleyenler, aydın değil fosforesan beyinlerdir.

Bu kitapta, Türkiye aydınlarının macerası kısaca anlatılmıştır. (Arka kapaktan)

Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat