Varlık - Aylık Edebiyat ve Kültür Dergisi, Dosya: Denizlerin İdamı'nın Türk Şiirine Etkisi - Sayı: 1208 75 Mayıs

Stok Kodu:
1199152588
Boyut:
19x27
Sayfa Sayısı:
88 s.
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2008
Kapak Türü:
Karton Kapak
Kağıt Türü:
3. Hamur
Dili:
Türkçe
0,00
1199152588
538745
Varlık - Aylık Edebiyat ve Kültür Dergisi, Dosya: Denizlerin İdamı'nın Türk Şiirine Etkisi  - Sayı: 1208    75  Mayıs
Varlık - Aylık Edebiyat ve Kültür Dergisi, Dosya: Denizlerin İdamı'nın Türk Şiirine Etkisi - Sayı: 1208 75 Mayıs
0.00
Çizgi-yorum – Semih Poroy Sayfa:2

Denizlerin İdamı'nın Türk Şiirine Etkisi – Yücel Kayıran Sayfa:3

20. yüzyıl Türk şiirinin neliği bakımından dikkat çekici bir husus da, sağcı cenahta yer alan şairlerin, özellikle İslamcı şairlerin (ve özellikle şiirini üçüncü dünyacılık merkezi üzerine kuran İsmet Özel'in) bu olup bitene sağır kalmış olmalarıdır. Şairlik, duymakla ilgili bir şey ise, gerçekten de olup biteni ‘duymamış'lar mıydı? Yoksa duydukları halde, angaje oldukları cemaate ters düşmemek için mi, ‘duyduklarını' dile getirmemişlerdi? Dönemin bütün İslamcı şairleri bu sorunun muhatabıdır. Soruşturma: “Denizlerin İdamı”nın Türk Şiirine Etkisi – Arif Damar, Ahmet Oktay, Kemal Özer, Hilmi Yavuz, Özdemir İnce, Afşar Timuçin,Eray Canberk, Ataol Behramoğlu, Egemen Berköz, Özkan Mert, Sennur Sezer, Refik Durbaş, Nihat Behram Sayfa:9

Sinan Cemgil ve arkadaşları, 31 Mayıs 1971'de Nurhak dağında; Hüseyin Cevahir, 1 Haziran 1971'de Ankara'da; Mahir Çayan ve arkadaşları, 30 Mart 1972'de Kızıldere' de vurularak öldürüldüler. Deniz Gezmiş, Yusuf Arslan ve Hüseyin İnan 6 Mayıs 1972'de idam edildiler. İbrahim Kaypakkaya 18 Mayıs 1973'te Diyarbakır'da işkenceyle öldürüldü. Bu operasyonun hukuki, siyasi, ahlaki ve vicdani sorumluluğunun arkasında hiçbir siyasi kurum ve kuruluş duramadı. Bugün o günleri nasıl hatırlıyorsunuz? O sürecin, yazdığınız şiirler üzerinde bir etkisinin olduğu söylenebilir mi? Veya ket vurucu bir etkisinden söz edilebilir mi? Bugün, 36 yıl sonra, bir şair olarak bu olup biteni nasıl değerlendiriyorsunuz? Murathan Mungan ile Söyleşi – Gülce Başer Sayfa:20

Sessiz bırakılma yerlerinizle karşı tarafı konuşarak boğmaya yönlendiren sistem aynı sistem. Sussanız da, konuşsanız da aynı kapıya çıkıyor. Ben daha derin bir yerden eko vermeye çalışıyorum. Kadından Kentler de bu anlamda olmak üzerine bir kitap aslında. İyi Günler (Öykü) – Nilüfer Açıkalın Sayfa:25

Bilinçle Beden Arasındaki Uzaklık – Erendiz Atasü Sayfa:27

Selim İleri'nin Cehennem Kraliçesi adlı kitabı bir olay -roman değildir. O nedenle, belli bir başlangıcı olmadığı gibi, kesin bir sona da ulaşmaz. Çağdaş bir şiir gibi başlar ve biter. Kitabın romanla aynı adı taşıyan sonuncu bölümünde, Belkıs'ın düşsel ama büyük aşkı Mehmet'e, Mehmet'in ölümünün onda açtığı yaralara ve Elizabeth Rothmann'a göndermeler vardır. At Koşar, Şair Kazanır! – Haydar Ergülen Sayfa:32

80'den sonra, aydınlar, edebiyatçılar, entelektüeller ve solcular, pek çok sporla, oyunla, vb. yakınlıklarını açıkca ilan etmeye başlayınca bundan at yarışları da nasibini aldı. O zaman öğrendik ki sevdiğimiz, usta bildiğimiz pek çok şair abimizin yanı sıra, hayli arkadaşımız ve kimi eleştirmenler de meğer sıkı ‘beygirci'ymiş, altılı ganyan oynarlarmış yani. Üçünün adını söyleyeyim: Herkes tarafından bilindiği için izin almadan söyleyebilirim, Ülkü Tamer, Ahmet Erhan ve küçük İskender. Bakar mısınız üçü de Türkçenin en iyi şairleri arasında ve üçü de sıkı birer ‘yarışçı'. Onlar kadar iyi başka şairler de var, eleştirmenler de var bildiğim, tanıdığım, sevdiğim, fakat izin almadığım için isimlerini vermek istemiyorum. Biri Ankara'dan, biri İstanbul'dan diyelim. New York Sanat Kolonisi Günlüğü – Buket Uzuner Sayfa:35

Aslında her ağda dünyada kıyımlar, savaşlar ve değişik adlar altında diktatörlükler ve emperyalizm sürüyor; bizler, bir avuç insan tıpkı bizden öncekiler gibi inat ve azimle barışcıl başka bir dünyanın pekâlâ mümkün olduğunu yazıp duruyoruz. İçinde bulunduğumuz doğanın güzelliği, doğal hayatın yanıbaşımızda uyum içinde devam etmesini büyük bir zıtlıkla bölen, insanın kendi türüne ettiği zulüm ve haksızların sürekliliği ne büyük ikilem yaratıyor! Zaman kavramı işte bu çok sert ikilemle sarsılıyor. Görmek Büyüyor Bu Kimsenin Anladığı Yük Değil (Şiir) – Nilay Özer Sayfa:4

0 Öksüzlüğün ve Yetimliğin Yazarlarımızın Üzerinde Etkisi – Özgür Üstün Sayfa:41

Yaratım sürecinde aşk, umutsuzluk, yalnızlık, can sıkıntısı, bilgi verme kaygısı gibi etkenlerin yanında ölümün de önemli bir etken olduğunu söyleyebiliriz. Bir ruh hali olan acıyı hafifletme kaygısı olarak bireyin yine kendi içindeki acıyla giriştiği mücadele onu ayakta kalmaya zorlar. Bir bakıma, okunan şiirlerin, romanların, öykülerin birçoğu acının dile gelmiş biçimi olarak karşımıza çıkar. Şükrü Erbaş bu konuda, “Neşe içerisinde, keyifle, göbek atarak şiir yazıldığını hiç duymadım. Aklım almıyor öyle bir şeyi. Neşe bir insanlık halidir, karamsarlık gibi, hüzün gibi. Ama bakınız bir itiraz gerekiyor her şeyden önce; neşede bir itiraz bulunmaz. Neşede bir uyum vardır,” demektedir. Kültür Gündemi: AKP ve Parti Kapatma Davası - Tahsin Yücel, Sevinç Çokum, Füsun Akatlı, Halûk Sunat, Feyza Hepçilingirler, Refik Algan, Roni Margulies Sayfa:46

Türbanın üniversitelerde serbest bırakılmasına yönelik girişimlerin, Anayasa değişikliği çalışmalarının yapıldığı süreçte, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya, “Laikliğe aykırı fiillerin odağı haline geldiği” iddiasıyla AK Parti'nin kapatılması ve aralarında Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Başbakan Tayyip Erdoğan'ın da bulunduğu 71 kişiye siyasi yasak getirilmesi istemiyle Anayasa Mahkemesi'nde dava açtı. Anayasa Mahkemesi'nin 11 üyesi, bu isteği oybirliği ile kabul etti. Böylelikle, tek başına iktidarda olan bir parti hakkında ilk kez kapatma davası açılmış oldu. Bu süreci, bir yazar olarak nasıl değerlendiriyorsunuz? Politika (Şiir) – W. B. Yeats Sayfa:51

Edebiyatın Arka Bahçesi: Günlükler – Mustafa Şerif Onaran Sayfa:52

Bir solunum aygıtına bağlı olarak dört yıla yakın yaşamak, günübirlik tutulan notlarla kendini denetlemek, küçük sevinçlerle yetinerek zamanı çoğaltmaya çalışmak, pek az yazarın üstesinden geleceği bir iştir. Memet Fuat gibi sıkıdüzen içinde yaşamayı ilke edinmiş bir yazarın solunum aygıtıyla bir odaya sıkışması, azalan zamanının ayrımına varması, onu kendiyle barışık olmaya hazırlıyordu. Fuzulî – İskender Pala Sayfa:55

Dikkat çekmek istediğimiz husus, Fuzulî'nin belki de Hit'te doğmuş olabileceği ihtimalini yeniden araştırmacı nazarlara sunmak. Anahtar (Şiir) – Çiğdem Sezer Sayfa:57

Evliyâ Çelebi ve İhsan Oktay Anar'ın Ortak Üslubu: Fantastik mi, Kerâmet mi? – Alphan Akgül Sayfa:58

Evliyâ Çelebi Seyahatnâme'si ile İhsan Oktay Anar anlatılarının hem seküler hem de dinî referanslarla okunabilme niteliği, her iki yazarın metinlerine ilişkin bir “tür” tartışmasını gündeme getirecektir. Burada öncelikle sorulması gereken şudur: “Seyahatnâme'nin türü” hakkındaki bir tartışmada, bu metni bir bütün olarak ele alıp, ayrıntıları tartışıp kuşatıcı bir sınıflandırmaya mı; yoksa on cilt içinde yer alan farklı üsluptaki anlatıları ayrı ayrı ele alıp, parçalı bir sınıflandırmaya mı gitmek gerekir? Rüyacılar Kitabı'ndan (Şiir) – Mustafa Ziyalan Sayfa:62

“Mavi” Dergisi ve 1950'li Yılların Başlarında Şiirde Bağlanma Tartışması Üzerine Bir Not – Enis Akın Sayfa:63

Dönemin polis baskısı altında ayırt edilebilecek bir serbestlik içinde ifade etmesi imkânsız olan 1940 kuşağının sosyal uyanış diliyle Attilâ İlhan'ın sosyal realist teorisini tüm benzerliklerine rağmen ayrı ele almak o dönemi anlamak açısından gerekli olsa da, 1940 kuşağının ve Attilâ İlhan'ın şiire yaklaşımları arasındaki fark veya sosyal realizmle sosyalist realizm arasındaki fark Türk şiiri için hiç de önemli bir ayrım değildir. Canetti'de Yol Almak – Feridun Andaç Sayfa:68

Zaman/anlam, Heidegger'in “varlık/zaman” kavramlarını içselleştirerek kurduğu bir dilin yanılsaması gibi durur karşımızda. Anlamı, varlığın bir nesnesi olarak değil, zamanın bileşkesi gibi görmek kaçınılmaz. Canetti yolculuğumda en çok karşıma çıkan da bu. Kadın Olunmaz Kadın Doğulur: Simone de Beauvoir'ı Yakmalı mı? – Hande Öğüt Sayfa:74

Kadınlığı bir oluşum olarak göstererek, kadın ve kadınlık arasındaki ilişkiyi yıkmaya çalışmasına karşın, çalışmalarında cinsler arasında kesin bir ayrım yaratmıştır Beauvoir. “Memoirs of a Dutiful Daughter” (İtaatkâr Bir Kız Evladın Anıları) adlı otobiyografisinde kadınca anıları görmezden gelerek, bir erkek gibi düşünmeye alıştırmıştır kendini. Çevbir: Gizli Özne Sayfa:79

Rimbaud'nun Seyir Defteri – küçük İskender Sayfa:83

Bu ay mayıs; “mayıstı, seni o yüzden bağışladım” dediğim ay; o nedenle kimseyi üzeceğim bir ay değil. Kimseye dert yanacağım da yok. Dert de istemem. Şiir, şiir gibi, öykü öyküye yakışır haliyle kalsın. Madem, mayıs. Badem, mayıs olsun. Cigarayı Attım Denize (Şiir) – Cemal Süreya Sayfa:83

Meçhul Öğrenci Anıtı (Şiir) – Ece Ayhan Sayfa:84

Belkim Bir Kertenkeleyim (Şiir) – Can Yücel Sayfa:8

5 Mal Ayrılığı ve Şampanya Kovası (Öykü) – Sevgi Soysal Sayfa:86

Çizgi-yorum – Semih Poroy Sayfa:2

Denizlerin İdamı'nın Türk Şiirine Etkisi – Yücel Kayıran Sayfa:3

20. yüzyıl Türk şiirinin neliği bakımından dikkat çekici bir husus da, sağcı cenahta yer alan şairlerin, özellikle İslamcı şairlerin (ve özellikle şiirini üçüncü dünyacılık merkezi üzerine kuran İsmet Özel'in) bu olup bitene sağır kalmış olmalarıdır. Şairlik, duymakla ilgili bir şey ise, gerçekten de olup biteni ‘duymamış'lar mıydı? Yoksa duydukları halde, angaje oldukları cemaate ters düşmemek için mi, ‘duyduklarını' dile getirmemişlerdi? Dönemin bütün İslamcı şairleri bu sorunun muhatabıdır. Soruşturma: “Denizlerin İdamı”nın Türk Şiirine Etkisi – Arif Damar, Ahmet Oktay, Kemal Özer, Hilmi Yavuz, Özdemir İnce, Afşar Timuçin,Eray Canberk, Ataol Behramoğlu, Egemen Berköz, Özkan Mert, Sennur Sezer, Refik Durbaş, Nihat Behram Sayfa:9

Sinan Cemgil ve arkadaşları, 31 Mayıs 1971'de Nurhak dağında; Hüseyin Cevahir, 1 Haziran 1971'de Ankara'da; Mahir Çayan ve arkadaşları, 30 Mart 1972'de Kızıldere' de vurularak öldürüldüler. Deniz Gezmiş, Yusuf Arslan ve Hüseyin İnan 6 Mayıs 1972'de idam edildiler. İbrahim Kaypakkaya 18 Mayıs 1973'te Diyarbakır'da işkenceyle öldürüldü. Bu operasyonun hukuki, siyasi, ahlaki ve vicdani sorumluluğunun arkasında hiçbir siyasi kurum ve kuruluş duramadı. Bugün o günleri nasıl hatırlıyorsunuz? O sürecin, yazdığınız şiirler üzerinde bir etkisinin olduğu söylenebilir mi? Veya ket vurucu bir etkisinden söz edilebilir mi? Bugün, 36 yıl sonra, bir şair olarak bu olup biteni nasıl değerlendiriyorsunuz? Murathan Mungan ile Söyleşi – Gülce Başer Sayfa:20

Sessiz bırakılma yerlerinizle karşı tarafı konuşarak boğmaya yönlendiren sistem aynı sistem. Sussanız da, konuşsanız da aynı kapıya çıkıyor. Ben daha derin bir yerden eko vermeye çalışıyorum. Kadından Kentler de bu anlamda olmak üzerine bir kitap aslında. İyi Günler (Öykü) – Nilüfer Açıkalın Sayfa:25

Bilinçle Beden Arasındaki Uzaklık – Erendiz Atasü Sayfa:27

Selim İleri'nin Cehennem Kraliçesi adlı kitabı bir olay -roman değildir. O nedenle, belli bir başlangıcı olmadığı gibi, kesin bir sona da ulaşmaz. Çağdaş bir şiir gibi başlar ve biter. Kitabın romanla aynı adı taşıyan sonuncu bölümünde, Belkıs'ın düşsel ama büyük aşkı Mehmet'e, Mehmet'in ölümünün onda açtığı yaralara ve Elizabeth Rothmann'a göndermeler vardır. At Koşar, Şair Kazanır! – Haydar Ergülen Sayfa:32

80'den sonra, aydınlar, edebiyatçılar, entelektüeller ve solcular, pek çok sporla, oyunla, vb. yakınlıklarını açıkca ilan etmeye başlayınca bundan at yarışları da nasibini aldı. O zaman öğrendik ki sevdiğimiz, usta bildiğimiz pek çok şair abimizin yanı sıra, hayli arkadaşımız ve kimi eleştirmenler de meğer sıkı ‘beygirci'ymiş, altılı ganyan oynarlarmış yani. Üçünün adını söyleyeyim: Herkes tarafından bilindiği için izin almadan söyleyebilirim, Ülkü Tamer, Ahmet Erhan ve küçük İskender. Bakar mısınız üçü de Türkçenin en iyi şairleri arasında ve üçü de sıkı birer ‘yarışçı'. Onlar kadar iyi başka şairler de var, eleştirmenler de var bildiğim, tanıdığım, sevdiğim, fakat izin almadığım için isimlerini vermek istemiyorum. Biri Ankara'dan, biri İstanbul'dan diyelim. New York Sanat Kolonisi Günlüğü – Buket Uzuner Sayfa:35

Aslında her ağda dünyada kıyımlar, savaşlar ve değişik adlar altında diktatörlükler ve emperyalizm sürüyor; bizler, bir avuç insan tıpkı bizden öncekiler gibi inat ve azimle barışcıl başka bir dünyanın pekâlâ mümkün olduğunu yazıp duruyoruz. İçinde bulunduğumuz doğanın güzelliği, doğal hayatın yanıbaşımızda uyum içinde devam etmesini büyük bir zıtlıkla bölen, insanın kendi türüne ettiği zulüm ve haksızların sürekliliği ne büyük ikilem yaratıyor! Zaman kavramı işte bu çok sert ikilemle sarsılıyor. Görmek Büyüyor Bu Kimsenin Anladığı Yük Değil (Şiir) – Nilay Özer Sayfa:4

0 Öksüzlüğün ve Yetimliğin Yazarlarımızın Üzerinde Etkisi – Özgür Üstün Sayfa:41

Yaratım sürecinde aşk, umutsuzluk, yalnızlık, can sıkıntısı, bilgi verme kaygısı gibi etkenlerin yanında ölümün de önemli bir etken olduğunu söyleyebiliriz. Bir ruh hali olan acıyı hafifletme kaygısı olarak bireyin yine kendi içindeki acıyla giriştiği mücadele onu ayakta kalmaya zorlar. Bir bakıma, okunan şiirlerin, romanların, öykülerin birçoğu acının dile gelmiş biçimi olarak karşımıza çıkar. Şükrü Erbaş bu konuda, “Neşe içerisinde, keyifle, göbek atarak şiir yazıldığını hiç duymadım. Aklım almıyor öyle bir şeyi. Neşe bir insanlık halidir, karamsarlık gibi, hüzün gibi. Ama bakınız bir itiraz gerekiyor her şeyden önce; neşede bir itiraz bulunmaz. Neşede bir uyum vardır,” demektedir. Kültür Gündemi: AKP ve Parti Kapatma Davası - Tahsin Yücel, Sevinç Çokum, Füsun Akatlı, Halûk Sunat, Feyza Hepçilingirler, Refik Algan, Roni Margulies Sayfa:46

Türbanın üniversitelerde serbest bırakılmasına yönelik girişimlerin, Anayasa değişikliği çalışmalarının yapıldığı süreçte, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya, “Laikliğe aykırı fiillerin odağı haline geldiği” iddiasıyla AK Parti'nin kapatılması ve aralarında Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Başbakan Tayyip Erdoğan'ın da bulunduğu 71 kişiye siyasi yasak getirilmesi istemiyle Anayasa Mahkemesi'nde dava açtı. Anayasa Mahkemesi'nin 11 üyesi, bu isteği oybirliği ile kabul etti. Böylelikle, tek başına iktidarda olan bir parti hakkında ilk kez kapatma davası açılmış oldu. Bu süreci, bir yazar olarak nasıl değerlendiriyorsunuz? Politika (Şiir) – W. B. Yeats Sayfa:51

Edebiyatın Arka Bahçesi: Günlükler – Mustafa Şerif Onaran Sayfa:52

Bir solunum aygıtına bağlı olarak dört yıla yakın yaşamak, günübirlik tutulan notlarla kendini denetlemek, küçük sevinçlerle yetinerek zamanı çoğaltmaya çalışmak, pek az yazarın üstesinden geleceği bir iştir. Memet Fuat gibi sıkıdüzen içinde yaşamayı ilke edinmiş bir yazarın solunum aygıtıyla bir odaya sıkışması, azalan zamanının ayrımına varması, onu kendiyle barışık olmaya hazırlıyordu. Fuzulî – İskender Pala Sayfa:55

Dikkat çekmek istediğimiz husus, Fuzulî'nin belki de Hit'te doğmuş olabileceği ihtimalini yeniden araştırmacı nazarlara sunmak. Anahtar (Şiir) – Çiğdem Sezer Sayfa:57

Evliyâ Çelebi ve İhsan Oktay Anar'ın Ortak Üslubu: Fantastik mi, Kerâmet mi? – Alphan Akgül Sayfa:58

Evliyâ Çelebi Seyahatnâme'si ile İhsan Oktay Anar anlatılarının hem seküler hem de dinî referanslarla okunabilme niteliği, her iki yazarın metinlerine ilişkin bir “tür” tartışmasını gündeme getirecektir. Burada öncelikle sorulması gereken şudur: “Seyahatnâme'nin türü” hakkındaki bir tartışmada, bu metni bir bütün olarak ele alıp, ayrıntıları tartışıp kuşatıcı bir sınıflandırmaya mı; yoksa on cilt içinde yer alan farklı üsluptaki anlatıları ayrı ayrı ele alıp, parçalı bir sınıflandırmaya mı gitmek gerekir? Rüyacılar Kitabı'ndan (Şiir) – Mustafa Ziyalan Sayfa:62

“Mavi” Dergisi ve 1950'li Yılların Başlarında Şiirde Bağlanma Tartışması Üzerine Bir Not – Enis Akın Sayfa:63

Dönemin polis baskısı altında ayırt edilebilecek bir serbestlik içinde ifade etmesi imkânsız olan 1940 kuşağının sosyal uyanış diliyle Attilâ İlhan'ın sosyal realist teorisini tüm benzerliklerine rağmen ayrı ele almak o dönemi anlamak açısından gerekli olsa da, 1940 kuşağının ve Attilâ İlhan'ın şiire yaklaşımları arasındaki fark veya sosyal realizmle sosyalist realizm arasındaki fark Türk şiiri için hiç de önemli bir ayrım değildir. Canetti'de Yol Almak – Feridun Andaç Sayfa:68

Zaman/anlam, Heidegger'in “varlık/zaman” kavramlarını içselleştirerek kurduğu bir dilin yanılsaması gibi durur karşımızda. Anlamı, varlığın bir nesnesi olarak değil, zamanın bileşkesi gibi görmek kaçınılmaz. Canetti yolculuğumda en çok karşıma çıkan da bu. Kadın Olunmaz Kadın Doğulur: Simone de Beauvoir'ı Yakmalı mı? – Hande Öğüt Sayfa:74

Kadınlığı bir oluşum olarak göstererek, kadın ve kadınlık arasındaki ilişkiyi yıkmaya çalışmasına karşın, çalışmalarında cinsler arasında kesin bir ayrım yaratmıştır Beauvoir. “Memoirs of a Dutiful Daughter” (İtaatkâr Bir Kız Evladın Anıları) adlı otobiyografisinde kadınca anıları görmezden gelerek, bir erkek gibi düşünmeye alıştırmıştır kendini. Çevbir: Gizli Özne Sayfa:79

Rimbaud'nun Seyir Defteri – küçük İskender Sayfa:83

Bu ay mayıs; “mayıstı, seni o yüzden bağışladım” dediğim ay; o nedenle kimseyi üzeceğim bir ay değil. Kimseye dert yanacağım da yok. Dert de istemem. Şiir, şiir gibi, öykü öyküye yakışır haliyle kalsın. Madem, mayıs. Badem, mayıs olsun. Cigarayı Attım Denize (Şiir) – Cemal Süreya Sayfa:83

Meçhul Öğrenci Anıtı (Şiir) – Ece Ayhan Sayfa:84

Belkim Bir Kertenkeleyim (Şiir) – Can Yücel Sayfa:8

5 Mal Ayrılığı ve Şampanya Kovası (Öykü) – Sevgi Soysal Sayfa:86

Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat