#smrgSAHAF Yollar ve İzler -

Stok Kodu:
1199031888
Boyut:
14x20
Sayfa Sayısı:
181 s.
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2002
Kapak Türü:
Karton Kapak
Kağıt Türü:
3. Hamur
Dili:
Türkçe
Kategori:
0,00
1199031888
417976
Yollar ve İzler -
Yollar ve İzler - #smrgSAHAF
0.00
Romanlarıyla edebiyatımızda kendine özgü bir yer edinen Mustafa Miyasoğlu'nun bu beşinci romanı, insanımızın Anadolu yollarına düşerek memleket özlemiyle kendi kimliklerini arayışını ortaya koymaktadır. Her romanında konusuna özgü, farklı ve olabildiğince saf bir dille insanımızı anlatmaya çalışan Mustafa Miyasoğlu, yaygın modalara itibar etmeden bu toplumun tarihi ve aktüel kimliğini yakalamada gösterdiği ustalıkla dikkati çekmektedir.

Mineli çalar saatin sesiyle kendini bulan insanların Eyüp Sultan'dan başlayan bir Anadolu seyahatini anlatan Yollar ve İzler, bizi biz yapan değerlerin peşinde, eski başkentlerimizde dolaşan insanların hikâyesidir. Bayram tatilinde Mevlâna ziyareti için yollara düşen iki ailenin serüveninde, kimlik ve kişilik meseleleriyle birlikte, farklı izlerde hayatlarının manasını idrak etmeye çalışan insanların hikâyesi, hepimizin hayatıdır. Günümüzden Osmanlı ve Selçuklu değerlerine doğru yapılan bu yolculuk tarihi, mimarî ve estetik değerleri de öne çıkarmaktadır. Bu ülke çifte kimliklerin aynı zamanda görüldüğü, kimlik çatışmasının alttan alta sürdüğü ve birbirinden kopan ailelerin yaşadığı insanların ülkesi. Çeşitli baskılar altında kimliklerine sahip çıkan kadınlarımızın da kendilerini ifade yolları araması tabii.

Bizim hayatımızı gereksiz süs ve entrikalardan uzak, tabii bir dil ve olay örgüsüyle ortaya koyan Yollar ve İzler, bugüne kadar romanlarda görülmeyen toplum kesimlerini ve bu ülkenin hakiki sözcülerini anlatıyor. Romandaki Lütfiye Hanımın Konya/Meram rüyası ile Tarık Beyin Bursa macerası yanında, kadın ve erkek olarak kendilerine özgü bir hayat kurmak isteyen genç çiftlere ait rüya yorumları da romanda önemli bir yer tutuyor.

Eyüp Sultan'dan başlayan yolculuğun Bursa-Bilecik üzerinden Mevlâna huzuruna ulaşarak sona ermesi ve yol boyunca yaşanan sürprizlerle türbeleri ziyaret, ilk kez bu romanda hayatın içindeki gerçekler olarak anlatılıyor. Her bakımdan kendine özgü bir eser olan bu romanda, İstanbul-Konya yolundaki Selçuklu ve Osmanlı dönemine ait şaheserlerle Konya'nın manevî değerlerinin anlatılıyor olması, tarihimiz ve kültürümüz açısından oldukça önemli...

Batıcı akımların etkisiyle “mektepten memlekete” hâlâ gidemeyenlerle ideolojik söylem ve tutumlarla kavgalarını roman sayfalarında sürdürenlerin bu toplumun insanını anlatmaktan uzak olduğu bir ortamda, dili ve anlatımıyla bize özgü bir Anadolu romanının önemi tartışılmaz. Bu romanın, önceden bilinen hiçbir kalıba veya söyleme itibar etmeden, kendine özgü bir yapı içinde tabii ve tarihi değerlerimizi anlatması, romancılığımız açısından son derece önemli. Orijinal olmayı ve kendisine ait değerleri keşfederek yerli, milli ve çağdaş bir Anadolu portresi ortaya koymayı başarabilen bu roman, bizi doğru anlattığı için, Türkiye'yi gezerek dilimizi öğrenen Pakistanlı dostumuz mütercim Masud Akhtar Shaikh tarafından İngilizce'ye çevrilip yayınlandı. Kısa sürede üçüncü baskıya ulaştı.

İki kere T. Millî Kültür Armağanı, iki kere de T. Yazarlar Birliği tarafından "yılın romancısı" seçilen Mustafa Miyasoğlu, her romanında olduğu gibi bu eserinde de kendine özgü bir dille farklı bir dünyanın kapılarını aralamaya çalışıyor ve eski başkentlerimizin yollarına düşen insanlarla bu ülkenin kalbine doğru yolculuğa sürüklüyor okuyucusunu... (Arka kapaktan)

Romanlarıyla edebiyatımızda kendine özgü bir yer edinen Mustafa Miyasoğlu'nun bu beşinci romanı, insanımızın Anadolu yollarına düşerek memleket özlemiyle kendi kimliklerini arayışını ortaya koymaktadır. Her romanında konusuna özgü, farklı ve olabildiğince saf bir dille insanımızı anlatmaya çalışan Mustafa Miyasoğlu, yaygın modalara itibar etmeden bu toplumun tarihi ve aktüel kimliğini yakalamada gösterdiği ustalıkla dikkati çekmektedir.

Mineli çalar saatin sesiyle kendini bulan insanların Eyüp Sultan'dan başlayan bir Anadolu seyahatini anlatan Yollar ve İzler, bizi biz yapan değerlerin peşinde, eski başkentlerimizde dolaşan insanların hikâyesidir. Bayram tatilinde Mevlâna ziyareti için yollara düşen iki ailenin serüveninde, kimlik ve kişilik meseleleriyle birlikte, farklı izlerde hayatlarının manasını idrak etmeye çalışan insanların hikâyesi, hepimizin hayatıdır. Günümüzden Osmanlı ve Selçuklu değerlerine doğru yapılan bu yolculuk tarihi, mimarî ve estetik değerleri de öne çıkarmaktadır. Bu ülke çifte kimliklerin aynı zamanda görüldüğü, kimlik çatışmasının alttan alta sürdüğü ve birbirinden kopan ailelerin yaşadığı insanların ülkesi. Çeşitli baskılar altında kimliklerine sahip çıkan kadınlarımızın da kendilerini ifade yolları araması tabii.

Bizim hayatımızı gereksiz süs ve entrikalardan uzak, tabii bir dil ve olay örgüsüyle ortaya koyan Yollar ve İzler, bugüne kadar romanlarda görülmeyen toplum kesimlerini ve bu ülkenin hakiki sözcülerini anlatıyor. Romandaki Lütfiye Hanımın Konya/Meram rüyası ile Tarık Beyin Bursa macerası yanında, kadın ve erkek olarak kendilerine özgü bir hayat kurmak isteyen genç çiftlere ait rüya yorumları da romanda önemli bir yer tutuyor.

Eyüp Sultan'dan başlayan yolculuğun Bursa-Bilecik üzerinden Mevlâna huzuruna ulaşarak sona ermesi ve yol boyunca yaşanan sürprizlerle türbeleri ziyaret, ilk kez bu romanda hayatın içindeki gerçekler olarak anlatılıyor. Her bakımdan kendine özgü bir eser olan bu romanda, İstanbul-Konya yolundaki Selçuklu ve Osmanlı dönemine ait şaheserlerle Konya'nın manevî değerlerinin anlatılıyor olması, tarihimiz ve kültürümüz açısından oldukça önemli...

Batıcı akımların etkisiyle “mektepten memlekete” hâlâ gidemeyenlerle ideolojik söylem ve tutumlarla kavgalarını roman sayfalarında sürdürenlerin bu toplumun insanını anlatmaktan uzak olduğu bir ortamda, dili ve anlatımıyla bize özgü bir Anadolu romanının önemi tartışılmaz. Bu romanın, önceden bilinen hiçbir kalıba veya söyleme itibar etmeden, kendine özgü bir yapı içinde tabii ve tarihi değerlerimizi anlatması, romancılığımız açısından son derece önemli. Orijinal olmayı ve kendisine ait değerleri keşfederek yerli, milli ve çağdaş bir Anadolu portresi ortaya koymayı başarabilen bu roman, bizi doğru anlattığı için, Türkiye'yi gezerek dilimizi öğrenen Pakistanlı dostumuz mütercim Masud Akhtar Shaikh tarafından İngilizce'ye çevrilip yayınlandı. Kısa sürede üçüncü baskıya ulaştı.

İki kere T. Millî Kültür Armağanı, iki kere de T. Yazarlar Birliği tarafından "yılın romancısı" seçilen Mustafa Miyasoğlu, her romanında olduğu gibi bu eserinde de kendine özgü bir dille farklı bir dünyanın kapılarını aralamaya çalışıyor ve eski başkentlerimizin yollarına düşen insanlarla bu ülkenin kalbine doğru yolculuğa sürüklüyor okuyucusunu... (Arka kapaktan)

Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat