#smrgSAHAF Arap Coğrafyacılarının Gözünden 1000 Yılında İslam Dünyası ve Yabancı Diyarlar - 2003

Basıldığı Matbaa:
Mas Matbaacılık
Dizi Adı:
Tarih ve Coğrafya Dizisi
ISBN-10:
9758704385
Stok Kodu:
1199048289
Boyut:
15x22
Sayfa Sayısı:
174 s.
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2003
Çeviren:
Ali Berktay
Kapak Türü:
Karton Kapak
Kağıt Türü:
3. Hamur
Dili:
Türkçe
Kategori:
0,00
1199048289
434285
Arap Coğrafyacılarının Gözünden 1000 Yılında İslam Dünyası ve Yabancı Diyarlar -        2003
Arap Coğrafyacılarının Gözünden 1000 Yılında İslam Dünyası ve Yabancı Diyarlar - 2003 #smrgSAHAF
0.00
Miladi 1000 yılındayız. Orta Asya'dan İspanya'ya uzanan geniş topraklarda, İslam uygarlığının en parlak dönemi hüküm sürüyor. Kervan yollarının bir sinir sistemi gibi yayıldığı bu topraklardaki kentler, dönemin Avrupa kentlerine parmak ısırtacak büyüklüğe ve ihtişama ulaşmıştır. Müslüman tüccarlar ve seyyahlar kuzey Akdeniz kentlerinden Hindistan ve Çin'e ulaşan kervan yollarında mekik dokuyor, bu bilinmedik diyarların ürünlerini ve bilgilerini kendi dünyalarına taşıyorlar. İşte bu kitap Arap seyyah ve coğrafyacılarının zamanın İslam dünyasına ve yabancı diyarlara nasıl baktığını ele alıyor. Hem erken ortaçağın Arap-Müslüman uygarlığı hakkında birçok somut bilgiye ulaşıyoruz, hem de bir "bakış açısı tarihi" okuyoruz, yani o dünyanın içinde yaşayanlarca nasıl görüldüğünü öğreniyoruz. Bu, kendi içinde büyüleyici bir macera oluşturuyor. Seyyah-coğrafyacılarımız İslam kentlerini anlatıyor bize: Kurtuba, İskenderiye, Kahire, Mekke, Medine, Şam, Bağdat, Kûfe, Basra, Musul, Hemedan, Rey, İsfahan, Şiraz, Nişapur, Semerkand ve Buhara. Sonra gözlerini Bizans'a, Konstantiniyye'ye ve Roma'ya çeviriyorlar. Kostantiniyye hiç değişmeyen tek bir imgeye indirgeniyor: Boğaziçi. Seyyahlarımız ona "Nehir" adını verir ve çığırının Karadeniz'den Akdeniz'e kadar uzandığını söylerler. Bu nehrin kenarında her yeri işlenmiş taştan bir kent bulunur. Roma ise bir ibadet şehri olarak algılanır. Bu kentte "tam yüz bin çan, kırk sekiz bin rahip, üç yüz elli büyük şamdan, altı yüz vazo ..." vardır. Yazarlarımız daha sonra bizleri Efrenciye'nin çeşitli kentlerinde gezdirirler. "Mecûslar'ın tek sabit ikametgâhı İrlanda Adası'nda" bir balina avında "tayfalardan biri balina yavrusunun yanına yaklaşıp başını dostane şamarlarla okşar"; fil ise "hassas ve korkaktır, özellikle kedilerden ürker... Savaşta kullanılır, ama aynı zamanda tarlalarla ilgilenebilir, bir evi süpürebilir, su çekebilir, pazara çıkıp alışverişte para üstünü kontrol edebilir. Hatta eğer görüş alanı içindeki bir kadın bayılıp uygunsuz yerleri görülecek şekilde düşerse, hayvan hortumuyla onun giysisini düzeltir." Binyıl öncesinin büyülü dünyasına hoş geldiniz. (Arka kapaktan)
Miladi 1000 yılındayız. Orta Asya'dan İspanya'ya uzanan geniş topraklarda, İslam uygarlığının en parlak dönemi hüküm sürüyor. Kervan yollarının bir sinir sistemi gibi yayıldığı bu topraklardaki kentler, dönemin Avrupa kentlerine parmak ısırtacak büyüklüğe ve ihtişama ulaşmıştır. Müslüman tüccarlar ve seyyahlar kuzey Akdeniz kentlerinden Hindistan ve Çin'e ulaşan kervan yollarında mekik dokuyor, bu bilinmedik diyarların ürünlerini ve bilgilerini kendi dünyalarına taşıyorlar. İşte bu kitap Arap seyyah ve coğrafyacılarının zamanın İslam dünyasına ve yabancı diyarlara nasıl baktığını ele alıyor. Hem erken ortaçağın Arap-Müslüman uygarlığı hakkında birçok somut bilgiye ulaşıyoruz, hem de bir "bakış açısı tarihi" okuyoruz, yani o dünyanın içinde yaşayanlarca nasıl görüldüğünü öğreniyoruz. Bu, kendi içinde büyüleyici bir macera oluşturuyor. Seyyah-coğrafyacılarımız İslam kentlerini anlatıyor bize: Kurtuba, İskenderiye, Kahire, Mekke, Medine, Şam, Bağdat, Kûfe, Basra, Musul, Hemedan, Rey, İsfahan, Şiraz, Nişapur, Semerkand ve Buhara. Sonra gözlerini Bizans'a, Konstantiniyye'ye ve Roma'ya çeviriyorlar. Kostantiniyye hiç değişmeyen tek bir imgeye indirgeniyor: Boğaziçi. Seyyahlarımız ona "Nehir" adını verir ve çığırının Karadeniz'den Akdeniz'e kadar uzandığını söylerler. Bu nehrin kenarında her yeri işlenmiş taştan bir kent bulunur. Roma ise bir ibadet şehri olarak algılanır. Bu kentte "tam yüz bin çan, kırk sekiz bin rahip, üç yüz elli büyük şamdan, altı yüz vazo ..." vardır. Yazarlarımız daha sonra bizleri Efrenciye'nin çeşitli kentlerinde gezdirirler. "Mecûslar'ın tek sabit ikametgâhı İrlanda Adası'nda" bir balina avında "tayfalardan biri balina yavrusunun yanına yaklaşıp başını dostane şamarlarla okşar"; fil ise "hassas ve korkaktır, özellikle kedilerden ürker... Savaşta kullanılır, ama aynı zamanda tarlalarla ilgilenebilir, bir evi süpürebilir, su çekebilir, pazara çıkıp alışverişte para üstünü kontrol edebilir. Hatta eğer görüş alanı içindeki bir kadın bayılıp uygunsuz yerleri görülecek şekilde düşerse, hayvan hortumuyla onun giysisini düzeltir." Binyıl öncesinin büyülü dünyasına hoş geldiniz. (Arka kapaktan)
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat