#smrgSAHAF Benim Polemiklerim -

Stok Kodu:
1199116365
Boyut:
14x20
Sayfa Sayısı:
384 s.
Basım Yeri:
Ankara
Baskı:
1
Basım Tarihi:
1995
Kapak Türü:
Karton Kapak
Kağıt Türü:
3. Hamur
Dili:
Türkçe
Kategori:
0,00
1199116365
502083
Benim Polemiklerim -
Benim Polemiklerim - #smrgSAHAF
0.00
Tartışmayı pek beceremeyen bir toplumuz; buna karşılık, "bildiklerimize" iman etmeyi ve bizim gibi "bilmeyenlere", yani "cahillere" küfür etmeyi fazlasıyla iyi biliyoruz. Düşünmeyi bildiğimiz de pek söylenemez, daha çok ezberlemeyi tercih ediyoruz. Zihinsel olanaklarımızı geliştirmek, sentez ve analiz yeteneklerimizi artırmak, mantıksal bağlar kurmayı öğrenmek yerine, hazır bilgi daha işimize geliyor. Çelişkiler, tutarsızlıklar, uyumsuzluklardan rahatsızlık duymuyoruz. Dil konusunda ise, inanılmaz bir kargaşa ve karmaşa hüküm sürüyor. Türkçe adeta çeşitli feodal beyliklere ayrılmış durumda veya daha doğrusu, hemen herkesin kendi Türkçesi var. Ne yazım kuralları, ne de grameri oturmuş bir dille iş görmek zorundayız. Üstelik, bu dilin ifade olanakları da son derece sınırlı. "Yaratılan" yeni kelimelerin her birinin de "çevrilmeye" ihtiyacı var.

Eğitim her aşamada çok yetersiz ve çağdışı. Eğitenlerin büyük bölümünün eğitilmeye şiddetle ihtiyacı var. İnsanlar okula öğretmek veya öğrenmek için gitmiyorlar, geçilmesi gereken bir aşamanın dışsal gereklerini yerine getirmek için gidiyorlar. Bilimsel ve felsefi üretimimiz 'ıiç mertebesinde, çalıntı veya yığma "eserler"/' dışta bıraktığımız zaman, Türkiye'nin düşün ve bilim aleminde ürkütücü bir boşlukla karşılaşıyoruz. Sanat ise yok. icra ile üretimi aynı kefede toplayan ve hepsine birden "sanatçı" unvanını veren bir toplumda, sanatın varlığından söz etmek, fazlasıyla nominalist bir tavır olur.

Tartışmayı pek beceremeyen bir toplumuz; buna karşılık, "bildiklerimize" iman etmeyi ve bizim gibi "bilmeyenlere", yani "cahillere" küfür etmeyi fazlasıyla iyi biliyoruz. Düşünmeyi bildiğimiz de pek söylenemez, daha çok ezberlemeyi tercih ediyoruz. Zihinsel olanaklarımızı geliştirmek, sentez ve analiz yeteneklerimizi artırmak, mantıksal bağlar kurmayı öğrenmek yerine, hazır bilgi daha işimize geliyor. Çelişkiler, tutarsızlıklar, uyumsuzluklardan rahatsızlık duymuyoruz. Dil konusunda ise, inanılmaz bir kargaşa ve karmaşa hüküm sürüyor. Türkçe adeta çeşitli feodal beyliklere ayrılmış durumda veya daha doğrusu, hemen herkesin kendi Türkçesi var. Ne yazım kuralları, ne de grameri oturmuş bir dille iş görmek zorundayız. Üstelik, bu dilin ifade olanakları da son derece sınırlı. "Yaratılan" yeni kelimelerin her birinin de "çevrilmeye" ihtiyacı var.

Eğitim her aşamada çok yetersiz ve çağdışı. Eğitenlerin büyük bölümünün eğitilmeye şiddetle ihtiyacı var. İnsanlar okula öğretmek veya öğrenmek için gitmiyorlar, geçilmesi gereken bir aşamanın dışsal gereklerini yerine getirmek için gidiyorlar. Bilimsel ve felsefi üretimimiz 'ıiç mertebesinde, çalıntı veya yığma "eserler"/' dışta bıraktığımız zaman, Türkiye'nin düşün ve bilim aleminde ürkütücü bir boşlukla karşılaşıyoruz. Sanat ise yok. icra ile üretimi aynı kefede toplayan ve hepsine birden "sanatçı" unvanını veren bir toplumda, sanatın varlığından söz etmek, fazlasıyla nominalist bir tavır olur.

Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat