#smrgKİTABEVİ Eğreti Çocuklar - 2025

Editör:
Kondisyon:
Yeni
Sunuş / Önsöz / Sonsöz / Giriş:
Basıldığı Matbaa:
Gülen Ofset
ISBN-10:
9753448277
Kargoya Teslim Süresi (İş Günü):
3&7
Hazırlayan:
Cilt:
Amerikan Cilt
Stok Kodu:
1199243930
Boyut:
14x21
Sayfa Sayısı:
136
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2025
Kapak Türü:
Karton Kapak
Kağıt Türü:
Enso
Dili:
Türkçe
Kategori:
indirimli
124,20
Havale/EFT ile: 120,47
Siparişiniz 3&7 iş günü arasında kargoda
1199243930
631171
Eğreti Çocuklar -        2025
Eğreti Çocuklar - 2025 #smrgKİTABEVİ
124.20
Çocuk işçi, aslan asker, mülteci delikanlı, ihtiyar delikanlı, mahpus oğlu, hevesli muhabir, kılıç artığı ana, tutsak evlat, ukala Aryen, samimi ağıtçı, gizli dil taşıyan, taş atan çocuk, üniversiteli âşık, aldatırken aldatılan, kendi kendisinin bölücüsü, her daim “göz” altında, “servet düşmanı”, “erkek düşmanı”, zaman kölesi, fenomenokolik, güzelliğinin esiri, evinde evsiz, kendi mezarını kazan, aptallar mezarlığına mahkûm olan...

Musa Altun, elinizdeki kitapta yer alan öyküleriyle nice sebepten eğilip bükülmüş bunca hayatın kesitlerini bir arada sunuyor. Acaba bu kimi yerde neredeyse distopik yan yana gelişin kaynağı, yazarın kendine biçtiği “tanrısal” bir rol müdür?

“Sanki birileri bizi buraya ışınladı. Yeni bir gezegen olabilir. Ne bileyim paralel evren ya da belki gelecekteyiz. Geri dönmeliyiz, nasıl kurtulacağız buradan?” diye haykıran sadece yazarına isyan eden kurmaca bir karakter değil de kendi gerçek hayatlarımıza hayret eden bizler olabilir miyiz?

Yoksa bu öykülerin bir aradalığının dayandığı yalın gerçek, öyküleri aktarılan bu insanların ve dahi şimdi bunları okuyacak olan sizlerin, hepimizin bu coğrafyanın eğreti çocukları olduğu mudur?
Çocuk işçi, aslan asker, mülteci delikanlı, ihtiyar delikanlı, mahpus oğlu, hevesli muhabir, kılıç artığı ana, tutsak evlat, ukala Aryen, samimi ağıtçı, gizli dil taşıyan, taş atan çocuk, üniversiteli âşık, aldatırken aldatılan, kendi kendisinin bölücüsü, her daim “göz” altında, “servet düşmanı”, “erkek düşmanı”, zaman kölesi, fenomenokolik, güzelliğinin esiri, evinde evsiz, kendi mezarını kazan, aptallar mezarlığına mahkûm olan...

Musa Altun, elinizdeki kitapta yer alan öyküleriyle nice sebepten eğilip bükülmüş bunca hayatın kesitlerini bir arada sunuyor. Acaba bu kimi yerde neredeyse distopik yan yana gelişin kaynağı, yazarın kendine biçtiği “tanrısal” bir rol müdür?

“Sanki birileri bizi buraya ışınladı. Yeni bir gezegen olabilir. Ne bileyim paralel evren ya da belki gelecekteyiz. Geri dönmeliyiz, nasıl kurtulacağız buradan?” diye haykıran sadece yazarına isyan eden kurmaca bir karakter değil de kendi gerçek hayatlarımıza hayret eden bizler olabilir miyiz?

Yoksa bu öykülerin bir aradalığının dayandığı yalın gerçek, öyküleri aktarılan bu insanların ve dahi şimdi bunları okuyacak olan sizlerin, hepimizin bu coğrafyanın eğreti çocukları olduğu mudur?
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat