#smrgSAHAF İstanbul'un Peçesiz Kadınları -

Stok Kodu:
1199044963
Boyut:
16x22
Sayfa Sayısı:
192 s., 34
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2003
Çeviren:
Serpil Çağlayan
Kapak Türü:
Karton Kapak
Kağıt Türü:
3. Hamur
Dili:
Türkçe
Kategori:
0,00
1199044963
430960
İstanbul'un Peçesiz Kadınları -
İstanbul'un Peçesiz Kadınları - #smrgSAHAF
0.00
Doğu Ekspresi, istimini üfleyerek Sirkeci İstasyonu'na girdiğinde, yaşlı İstanbul'un henüz derin uykuda olduğu bir nisan sabahının erken saatleriydi. Doğduğum bu şehre en son ayak basışımın üzerinden tam yirmi yıl geçmişti. Tuttuğumuz at arabasıyla taş kaplı yollarda giderken etrafa bakındım. İstanbul eskisinden farksız görünüyordu. Öyle miydi gerçekten? Arabacının Galata Köprüsü'ne giriş parasını ödemesiyle başlayan, Altın Boynuz'un öteki yakasına yolculuğumuz sırasında, bir değişiklik dikkatimi çekti: Boğaz'da, ay-yıldızlı Türk bayrağından farklı bayrakların çekildiği, gri renkli, asık suratlı çok sayıda zırhlı gemi vardı. Ben ayrılırken İstanbul özgür bir şehirdi. Şimdi ise karşımda daha önce Enver ve Talat'ın meydan okuma cesareti bulduğu güçlerin eline düşmüş, işgal altında bir şehir vardı… Altın Boynuz'un iki yakasını birbirine bağlayan köprünün ortasına ulaştığımızda bir başka arabayla karşı karşıya geldik. Arabada yüzü açık bir Türk kadını ve bir adam oturuyordu. Çok şaşırmıştım. Galata Köprüsü'nde peçesiz bir Türk kadını ve yanında bir erkek! Yirmi yıl önce, aynı adam, kamuya açık bir yerde karısının bulunduğu yöne bakmaya dahi çekinirdi. Biraz daha ileride gördüklerim daha da şaşırtıcıydı: Köprünün parmaklıklarına yaslanmış bir Türk kadın, fesli bir adamla sohbet ediyordu. Üstelik kadın gençti ve davranışları evli olmadıkları izlenimi veriyordu. Demek ki farklı bir Türkiye'ye gelmiştim.” Demetra Vaka 1877'de İstanbul'da, Büyükada'da doğdu. Yunanlı köklerinin bilincine varacak şekilde yetiştirildi. Bir zamanlar Bizans'a ait olan tüm toprakların Yunanistan'a iade edilmesini savunmak da bu bilincin bir parçasıydı. Türk kızlarıyla geliştirdiği arkadaşlıklar önyargılarını yumuşattıysa da bunlardan tümüyle kurtulamadı. 17 yaşındayken, yeni atanan Osmanlı konsolosunun sekreteri olarak New York'a gitti. Çeşitli dergilerde yazıları yayınlanmaya başladı, birçok kitap yazdı. Bir Amerikalıyla evlendi ve 1921'de dört aylığına doğduğu şehir İstanbul'a geldi. Bir değişim sürecinde olan İstanbullu kadınlarla konuştu ve bu kitabı yazdı. (Arka kapaktan)
Doğu Ekspresi, istimini üfleyerek Sirkeci İstasyonu'na girdiğinde, yaşlı İstanbul'un henüz derin uykuda olduğu bir nisan sabahının erken saatleriydi. Doğduğum bu şehre en son ayak basışımın üzerinden tam yirmi yıl geçmişti. Tuttuğumuz at arabasıyla taş kaplı yollarda giderken etrafa bakındım. İstanbul eskisinden farksız görünüyordu. Öyle miydi gerçekten? Arabacının Galata Köprüsü'ne giriş parasını ödemesiyle başlayan, Altın Boynuz'un öteki yakasına yolculuğumuz sırasında, bir değişiklik dikkatimi çekti: Boğaz'da, ay-yıldızlı Türk bayrağından farklı bayrakların çekildiği, gri renkli, asık suratlı çok sayıda zırhlı gemi vardı. Ben ayrılırken İstanbul özgür bir şehirdi. Şimdi ise karşımda daha önce Enver ve Talat'ın meydan okuma cesareti bulduğu güçlerin eline düşmüş, işgal altında bir şehir vardı… Altın Boynuz'un iki yakasını birbirine bağlayan köprünün ortasına ulaştığımızda bir başka arabayla karşı karşıya geldik. Arabada yüzü açık bir Türk kadını ve bir adam oturuyordu. Çok şaşırmıştım. Galata Köprüsü'nde peçesiz bir Türk kadını ve yanında bir erkek! Yirmi yıl önce, aynı adam, kamuya açık bir yerde karısının bulunduğu yöne bakmaya dahi çekinirdi. Biraz daha ileride gördüklerim daha da şaşırtıcıydı: Köprünün parmaklıklarına yaslanmış bir Türk kadın, fesli bir adamla sohbet ediyordu. Üstelik kadın gençti ve davranışları evli olmadıkları izlenimi veriyordu. Demek ki farklı bir Türkiye'ye gelmiştim.” Demetra Vaka 1877'de İstanbul'da, Büyükada'da doğdu. Yunanlı köklerinin bilincine varacak şekilde yetiştirildi. Bir zamanlar Bizans'a ait olan tüm toprakların Yunanistan'a iade edilmesini savunmak da bu bilincin bir parçasıydı. Türk kızlarıyla geliştirdiği arkadaşlıklar önyargılarını yumuşattıysa da bunlardan tümüyle kurtulamadı. 17 yaşındayken, yeni atanan Osmanlı konsolosunun sekreteri olarak New York'a gitti. Çeşitli dergilerde yazıları yayınlanmaya başladı, birçok kitap yazdı. Bir Amerikalıyla evlendi ve 1921'de dört aylığına doğduğu şehir İstanbul'a geldi. Bir değişim sürecinde olan İstanbullu kadınlarla konuştu ve bu kitabı yazdı. (Arka kapaktan)
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat