#smrgKİTABEVİ Sancaktar - 1999

Kondisyon:
Yeni
Basıldığı Matbaa:
Umut Matbaacılık
Dizi Adı:
No: 65
ISBN-10:
6254159244
Kargoya Teslim Süresi:
3&7
Cilt:
Amerikan Cilt
Stok Kodu:
1199006409
Boyut:
14x21
Sayfa Sayısı:
113
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
1
Basım Tarihi:
1999
Çeviren:
Osman Tuğlu
Kapak Türü:
Karton Kapak
Kağıt Türü:
Enso
Dili:
Türkçe
Kategori:
indirimli
140,00
Havale/EFT ile: 135,80
Siparişiniz 3&7 iş günü arasında kargoda
1199006409
392573
Sancaktar -        1999
Sancaktar - 1999 #smrgKİTABEVİ
140.00
Ve kendi yıkıntılarından çiçek açıyorlar.
Biri ‘Kocan?' diye sormuyor.
Diğeri ‘Adın?' diye sormuyor.
Çünkü gerçekten de yeni bir soy yaratmak için bir araya geldiler.
Birbirlerine yüz yeni isim verecek ve sonra hepsini geri alacaklar, bir küpeyi nazikçe çıkarıp geri alırcasına

Sür, sür, sür, gün boyu, gece boyu, gün boyu.
Sür, sür,sür.

Ve öylesine yorgundur cesaret, özlem de öylesine büyük. Hiçbir dağ yoktur artık, neredeyse hiçbir ağaç. Hiçbirşey yüreklenip çıkmaz ortaya.. Yabancı kulübeler çömelmiştir susuz susuz bataklık olmuş çeşmelere. Hiçbir yerde yoktur bir kule. Ve hep aynı görüntü. Fazla iki gözü de kişinin. Ancak gecenin içinde bazen yolu tanıdığını sanır kişi. Belki geceleyin gerisin geriye katederiz hep, yabancı güneş altında zorlukla elde ettiğimiz yol parçasını?
Olabilir. Güneş ağır; bizde, yaz ortasındaki gibi. Oysa yazdı ayrıldığımızda. Yeşilliğin içinde uzun uzun pırıldamıştı kadınların giysileri. Epeydir de sürüp gidiyoruz boyuna. Güz olmalı öyleyse. En azından orada, hüzünlü kadınların bizi bildiği yerde.

Ve kendi yıkıntılarından çiçek açıyorlar.
Biri ‘Kocan?' diye sormuyor.
Diğeri ‘Adın?' diye sormuyor.
Çünkü gerçekten de yeni bir soy yaratmak için bir araya geldiler.
Birbirlerine yüz yeni isim verecek ve sonra hepsini geri alacaklar, bir küpeyi nazikçe çıkarıp geri alırcasına

Sür, sür, sür, gün boyu, gece boyu, gün boyu.
Sür, sür,sür.

Ve öylesine yorgundur cesaret, özlem de öylesine büyük. Hiçbir dağ yoktur artık, neredeyse hiçbir ağaç. Hiçbirşey yüreklenip çıkmaz ortaya.. Yabancı kulübeler çömelmiştir susuz susuz bataklık olmuş çeşmelere. Hiçbir yerde yoktur bir kule. Ve hep aynı görüntü. Fazla iki gözü de kişinin. Ancak gecenin içinde bazen yolu tanıdığını sanır kişi. Belki geceleyin gerisin geriye katederiz hep, yabancı güneş altında zorlukla elde ettiğimiz yol parçasını?
Olabilir. Güneş ağır; bizde, yaz ortasındaki gibi. Oysa yazdı ayrıldığımızda. Yeşilliğin içinde uzun uzun pırıldamıştı kadınların giysileri. Epeydir de sürüp gidiyoruz boyuna. Güz olmalı öyleyse. En azından orada, hüzünlü kadınların bizi bildiği yerde.

Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat