#smrgKİTABEVİ Sessiz Ricat : Resimli Ermeni Tarihi - 2025
Editör:
Rober Koptaş
Kapak Tasarım:
Melisa Arsenyan
Kondisyon:
Yeni
Sunuş / Önsöz / Sonsöz / Giriş:
Basıldığı Matbaa:
Sena Ofset
ISBN-10:
6055753696
Kargoya Teslim Süresi (İş Günü):
3&7
Hazırlayan:
Cilt:
Amerikan Cilt
Boyut:
13x19
Sayfa Sayısı:
248
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
2
Basım Tarihi:
2025
Çeviren:
Maral Aktokmakyan, Artun Gebenlioğlu
Kapak Türü:
Karton Kapak
Kağıt Türü:
Enso
Dili:
Türkçe
Kategori:
indirimli
252,00
Havale/EFT ile:
244,44
Siparişiniz 3&7 iş günü arasında kargoda
1199242697
629898
https://www.simurgkitabevi.com/sessiz-ricat-resimli-ermeni-tarihi-2025
Sessiz Ricat : Resimli Ermeni Tarihi - 2025 #smrgKİTABEVİ
252.00
20. yüzyılda Ermenice edebiyatın en çok ses getiren, en çok tartışma yaratan romanlarından biri Türkçede. İlk kez 1929'da yayımlanan ve yazarı Şahan Şahnur'un başyapıtı olarak kabul edilen Sessiz Ricat, 1915 sonrasında yeni bir hayata tutunmaya çalışan, Felaket'in hem kurbanı hem tanığı olan kuşağın ıstıraplarına ayna tutuyor. 1920'lerde Paris'e savrulan Ermeni gençlerinden Bedros'un, Fransa'da kullandığı adıyla Pierre'in hikâyesine odaklanan roman, dil ve üsluptaki yenilik arayışı, anlatımı, hareketliliği, erotizmi ve duygusal yoğunluğuyla, nefes nefese okunuyor.
Genç yaşta İstanbul'dan ayrılmak zorunda kalan ve geride bıraktığı hayatı adeta bilinç altına itmeye çalışan Bedros-Pierre'in, âşık olduğu Fransız kadını Nenette'le olan ilişkisini olay örgüsünün merkezine oturtan Sessiz Ricat, geçmiş travmalarla yüzleşmeden yeni bir hayata adım atmanın imkânsızlığını vurgularken, Ermeni kimliğinin kaçınılmaz olarak çözülme yoluna girdiği Batı dünyasında karşı karşıya kaldığı açmazları da gözler önüne seriyor.
Sessiz Ricat, bir kuşağın maruz kaldığı ağır darbeleri ele alışındaki çarpıcılıkla, sadece Ermenilerin kimlik sorunları üzerine düşündürmüyor, evrensel boyutta dertleri kurcalayan büyük bir edebiyat eseri halini alıyor. Yaklaşık doksan yıldır okunan ve insanları etkilemeye devam eden Sessiz Ricat, şimdi de Türkçesiyle okurlarını bekliyor.
“Susmamalıydım, çünkü kimse sessizliği bir şeylere yormaya bir inançsız kadar meyilli olamaz. Ben o tükenmiş inançsızdan desteğimi esirgedim, zira ne unutulması gerekeni unutabildim ne de hatırlanmaya değer olanı hatırlayabildim. Nenette artık benimdi, tümüyle, tüm varlığıyla benim esirimdi. Onu kaybetme korkum hiç kalmamıştı ve bu güvence ayaklarımı yerden keseceğine, beni iğrenç bir kayıtsızlığa itti. ‘Senden daha fazlasını istemeye hakkım olmadığını biliyorum.' Ama neden?
Neden Nenette?
Benden daha fazlasını istemeye hakkın vardı. Sonuçta ben hercai değilim, bilinmez hislerin kurbanı da değilim; ne istediğimi biliyorum, o yolun ne anlama geldiğini…
Sonuçta seni seviyorum ve yüreğim sana borçlu. Neden aşkımızı çevreleyen eften püften engellere karşı seninle birlikte mücadele etmedim?
Alelade bir fani olduğum için mi, ot gibi yaşayan ve sıradışı bir tavır koymaktan âciz, zavallı, bayağı biriyim diye mi benden daha fazlasını istemeye hakkın yok?
Bu kadar mı sıradan biriyim ben yani? Bu kadar alçak bir insanım. Ben… Ben…”
Genç yaşta İstanbul'dan ayrılmak zorunda kalan ve geride bıraktığı hayatı adeta bilinç altına itmeye çalışan Bedros-Pierre'in, âşık olduğu Fransız kadını Nenette'le olan ilişkisini olay örgüsünün merkezine oturtan Sessiz Ricat, geçmiş travmalarla yüzleşmeden yeni bir hayata adım atmanın imkânsızlığını vurgularken, Ermeni kimliğinin kaçınılmaz olarak çözülme yoluna girdiği Batı dünyasında karşı karşıya kaldığı açmazları da gözler önüne seriyor.
Sessiz Ricat, bir kuşağın maruz kaldığı ağır darbeleri ele alışındaki çarpıcılıkla, sadece Ermenilerin kimlik sorunları üzerine düşündürmüyor, evrensel boyutta dertleri kurcalayan büyük bir edebiyat eseri halini alıyor. Yaklaşık doksan yıldır okunan ve insanları etkilemeye devam eden Sessiz Ricat, şimdi de Türkçesiyle okurlarını bekliyor.
“Susmamalıydım, çünkü kimse sessizliği bir şeylere yormaya bir inançsız kadar meyilli olamaz. Ben o tükenmiş inançsızdan desteğimi esirgedim, zira ne unutulması gerekeni unutabildim ne de hatırlanmaya değer olanı hatırlayabildim. Nenette artık benimdi, tümüyle, tüm varlığıyla benim esirimdi. Onu kaybetme korkum hiç kalmamıştı ve bu güvence ayaklarımı yerden keseceğine, beni iğrenç bir kayıtsızlığa itti. ‘Senden daha fazlasını istemeye hakkım olmadığını biliyorum.' Ama neden?
Neden Nenette?
Benden daha fazlasını istemeye hakkın vardı. Sonuçta ben hercai değilim, bilinmez hislerin kurbanı da değilim; ne istediğimi biliyorum, o yolun ne anlama geldiğini…
Sonuçta seni seviyorum ve yüreğim sana borçlu. Neden aşkımızı çevreleyen eften püften engellere karşı seninle birlikte mücadele etmedim?
Alelade bir fani olduğum için mi, ot gibi yaşayan ve sıradışı bir tavır koymaktan âciz, zavallı, bayağı biriyim diye mi benden daha fazlasını istemeye hakkın yok?
Bu kadar mı sıradan biriyim ben yani? Bu kadar alçak bir insanım. Ben… Ben…”
20. yüzyılda Ermenice edebiyatın en çok ses getiren, en çok tartışma yaratan romanlarından biri Türkçede. İlk kez 1929'da yayımlanan ve yazarı Şahan Şahnur'un başyapıtı olarak kabul edilen Sessiz Ricat, 1915 sonrasında yeni bir hayata tutunmaya çalışan, Felaket'in hem kurbanı hem tanığı olan kuşağın ıstıraplarına ayna tutuyor. 1920'lerde Paris'e savrulan Ermeni gençlerinden Bedros'un, Fransa'da kullandığı adıyla Pierre'in hikâyesine odaklanan roman, dil ve üsluptaki yenilik arayışı, anlatımı, hareketliliği, erotizmi ve duygusal yoğunluğuyla, nefes nefese okunuyor.
Genç yaşta İstanbul'dan ayrılmak zorunda kalan ve geride bıraktığı hayatı adeta bilinç altına itmeye çalışan Bedros-Pierre'in, âşık olduğu Fransız kadını Nenette'le olan ilişkisini olay örgüsünün merkezine oturtan Sessiz Ricat, geçmiş travmalarla yüzleşmeden yeni bir hayata adım atmanın imkânsızlığını vurgularken, Ermeni kimliğinin kaçınılmaz olarak çözülme yoluna girdiği Batı dünyasında karşı karşıya kaldığı açmazları da gözler önüne seriyor.
Sessiz Ricat, bir kuşağın maruz kaldığı ağır darbeleri ele alışındaki çarpıcılıkla, sadece Ermenilerin kimlik sorunları üzerine düşündürmüyor, evrensel boyutta dertleri kurcalayan büyük bir edebiyat eseri halini alıyor. Yaklaşık doksan yıldır okunan ve insanları etkilemeye devam eden Sessiz Ricat, şimdi de Türkçesiyle okurlarını bekliyor.
“Susmamalıydım, çünkü kimse sessizliği bir şeylere yormaya bir inançsız kadar meyilli olamaz. Ben o tükenmiş inançsızdan desteğimi esirgedim, zira ne unutulması gerekeni unutabildim ne de hatırlanmaya değer olanı hatırlayabildim. Nenette artık benimdi, tümüyle, tüm varlığıyla benim esirimdi. Onu kaybetme korkum hiç kalmamıştı ve bu güvence ayaklarımı yerden keseceğine, beni iğrenç bir kayıtsızlığa itti. ‘Senden daha fazlasını istemeye hakkım olmadığını biliyorum.' Ama neden?
Neden Nenette?
Benden daha fazlasını istemeye hakkın vardı. Sonuçta ben hercai değilim, bilinmez hislerin kurbanı da değilim; ne istediğimi biliyorum, o yolun ne anlama geldiğini…
Sonuçta seni seviyorum ve yüreğim sana borçlu. Neden aşkımızı çevreleyen eften püften engellere karşı seninle birlikte mücadele etmedim?
Alelade bir fani olduğum için mi, ot gibi yaşayan ve sıradışı bir tavır koymaktan âciz, zavallı, bayağı biriyim diye mi benden daha fazlasını istemeye hakkın yok?
Bu kadar mı sıradan biriyim ben yani? Bu kadar alçak bir insanım. Ben… Ben…”
Genç yaşta İstanbul'dan ayrılmak zorunda kalan ve geride bıraktığı hayatı adeta bilinç altına itmeye çalışan Bedros-Pierre'in, âşık olduğu Fransız kadını Nenette'le olan ilişkisini olay örgüsünün merkezine oturtan Sessiz Ricat, geçmiş travmalarla yüzleşmeden yeni bir hayata adım atmanın imkânsızlığını vurgularken, Ermeni kimliğinin kaçınılmaz olarak çözülme yoluna girdiği Batı dünyasında karşı karşıya kaldığı açmazları da gözler önüne seriyor.
Sessiz Ricat, bir kuşağın maruz kaldığı ağır darbeleri ele alışındaki çarpıcılıkla, sadece Ermenilerin kimlik sorunları üzerine düşündürmüyor, evrensel boyutta dertleri kurcalayan büyük bir edebiyat eseri halini alıyor. Yaklaşık doksan yıldır okunan ve insanları etkilemeye devam eden Sessiz Ricat, şimdi de Türkçesiyle okurlarını bekliyor.
“Susmamalıydım, çünkü kimse sessizliği bir şeylere yormaya bir inançsız kadar meyilli olamaz. Ben o tükenmiş inançsızdan desteğimi esirgedim, zira ne unutulması gerekeni unutabildim ne de hatırlanmaya değer olanı hatırlayabildim. Nenette artık benimdi, tümüyle, tüm varlığıyla benim esirimdi. Onu kaybetme korkum hiç kalmamıştı ve bu güvence ayaklarımı yerden keseceğine, beni iğrenç bir kayıtsızlığa itti. ‘Senden daha fazlasını istemeye hakkım olmadığını biliyorum.' Ama neden?
Neden Nenette?
Benden daha fazlasını istemeye hakkın vardı. Sonuçta ben hercai değilim, bilinmez hislerin kurbanı da değilim; ne istediğimi biliyorum, o yolun ne anlama geldiğini…
Sonuçta seni seviyorum ve yüreğim sana borçlu. Neden aşkımızı çevreleyen eften püften engellere karşı seninle birlikte mücadele etmedim?
Alelade bir fani olduğum için mi, ot gibi yaşayan ve sıradışı bir tavır koymaktan âciz, zavallı, bayağı biriyim diye mi benden daha fazlasını istemeye hakkın yok?
Bu kadar mı sıradan biriyim ben yani? Bu kadar alçak bir insanım. Ben… Ben…”
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.