Varlık - Aylık Edebiyat ve Kültür Dergisi, Dosya: Edebiyat ve Şehir - Kasım 2006, Sayı: 1190, Yıl: 74

Stok Kodu:
1199152595
Boyut:
19x27
Sayfa Sayısı:
96 s.
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2006
Kapak Türü:
Karton Kapak
Kağıt Türü:
3. Hamur
Dili:
Türkçe
0,00
1199152595
538752
Varlık - Aylık Edebiyat ve Kültür Dergisi, Dosya: Edebiyat ve Şehir - Kasım 2006, Sayı: 1190, Yıl: 74
Varlık - Aylık Edebiyat ve Kültür Dergisi, Dosya: Edebiyat ve Şehir - Kasım 2006, Sayı: 1190, Yıl: 74
0.00
Çizgi-yorum – Semih Poroy Sayfa:2

Edebiyat Şehrinin Kapılarında – Figen Özdemir Sayfa:3

Varlık dergisinin bu ayki dosya konusu “Edebiyat ve Şehir”. Tahir Abacı'nın yazısı, konunun ne kadar geniş bir çevrimden dolandığını gösterdi. Yakınlarda güzel bir “Adana şehrengizi” derleyen Behçet Çelik de şehir ile edebiyat ilişkisine açılımlar getirdi. Haydar Ergülen, bizi tam kırk şehirde dolaştırdı. Bâki Ayhan T., şairin şehirle alışverişinin uyumlu ve uyumsuz yanlarını dillendirdi. Bu dört edebiyatçının yanında bir “şehir planlamacısı” acaba konuya nasıl bakar dedik, şimdilerde TRT'de radyo yapımcısı olarak çalışan Filiz Arıcıoğlu'ndan da bir yazı istedik. O da bir yaşındaki ikizlerinin çekiştirmeleri arasında şehirden edebiyata baktı. Edebiyat şehri, ülkeler arası sınırları da kaldırıp, bütün şehirleri tek bir ülkeye özgüleyen, Dünya cumhuriyetini ilan eden, koca bir ülke. Bu yazılarla kapısını biraz aralamaya çalıştık, o kadar. Taş (Şiir) – Gülten Akın Sayfa:4

Şehir, İnsan, Edebiyat – Tahir Abacı Sayfa:5

Sözlü edebiyat, belki de henüz bildiğimiz anlamda şehirlerin kurulmadığı zamanlarda, küçük yerleşim yerlerinde, belki yakarı olarak, belki saz eşliğinde doğdu, uzunca bir zaman sadece dillerde yaşadı. Edebiyatın içsel tarihinde yazılı edebiyata geçiş, önemli bir aşama. Bu geçişin şehir eksenli olduğunu kestirmek zor değil; sözgelimi ilk yazılı metinlerden biri olan İlyada ve Odysseia, Troya şehrinin başından geçenler çerçevesinde gelişir. Yine Heredot Tarihi, kavimler kadar şehirlerden de söz eder. Edebiyatta Şehir, Şehirdeki Edebiyat – Behçet Çelik Sayfa:11

Şehirli insanın çelişik duygularının, –şehre duyduğu sevgi-nefret ilişkisine benzer biçimde– kendi benliğiyle girdiği çatışmanın izini süren edebiyat yapıtlarında, şehir, bir arka plan olmaktan çıkıp insanın “bütünleyici parçası” halini alır. Kaçtığı da, sığındığı da şehirdir. Kalabalıklardan kaçar, ama sonunda kalabalıklara sığınır bunaldığında, caddelere, sinemalara atar kendini. Binalar, insanlar, yüzeysel ilişkiler üzerine geldiğinde şehrin kuytu bir yerini, ya da şehrin uzak bir köşesindeki başka birini ya da o insanın hayalini kovalar. Kent Gezgini Olarak Şair – Bâki Ayhan T. Sayfa:14

Şairlerin zamanları yoktur; sonsuzluktan gelip sonsuzluğa giderler. Bana kalırsa mekânları da yoktur; mekânda da bir sonsuzluktur şairlerin arzusu. Ne var ki, bir zamanlar kırda, bayırda şiir peşinde koşan, “nerde güzel görse orda kalan” şair; epeydir kentlerde, kentin gizli damarlarında yürüyor. Elindeki sazını kentin, yapıların, gökdelenlerin duvarlarına vurup parçalayalı çok zaman oldu. Bir Sokak (Şiir) – Gültekin Emre Sayfa:16

40 Şehir ve Gölgesi – Haydar Ergülen Sayfa:17

Başkent değil, taşkent. Kararmış taş yapılarıyla mahremiyetini korumaya çalışıyor, uzun çarşısıyla da zamana karşı ruhunu sergiliyor, açığa vuruyor. Arap kızlarının gözleri nerede en güzelse, orası Halep şehridir işte. Güzel gözler çoğunluktadır, bakışlarsa azınlıkta Halep'te. Siyah gözler, siyah peçeler, siyah çarşaflar ve beyaz bir şehir. Bazen siyah-beyazın ne kadar renkli olabildiğini bana Halep gösterdi. Adını da severim, acaba “işte geldik gidiyoruz/ şen olasın Halep şehri” dendiğinden mi? Sensiz Olunca (Şiir) – Mahmut Temizyürek Sayfa:22

O Şehir Arkandan Gelecek... – Filiz Arıcıoğlu Sayfa:23

Küçük şehirler genelde birbirine benzer; ticaretin, hizmet sektörünün ve kamu sektörünün toplandığı bir ya da iki ana caddesi vardır. Orayı öğrendiniz mi bir daha kaybolmazsınız. Büyük şehir denince de Ankara gibi sağı solu belli olan, düzenli bir yer bekliyor insan. İnsan derken biz “taşralılardan” söz ediyorum. İstanbullular bu gruba dahil değil. Aslında İstanbul da “büyük şehir” grubuna dahil değil, artık bir metropol o.. “Café/Restaurant” – George Blecher Sayfa:26

20. yüzyıl ortalarının küçük köşe başı dükkânlarındaki gazoz, dondurma satılan tezgâh başları ya da bir yüzyıl öncesinin her şey satılan köy dükkânlarındaki fıçı başı gibi daha eski dönemlerin demokratik toplanma yerlerinden türeyen kafeterya, New York sahnesinden hızla kayboluyor. Orhan Pamuk ve Nobel – Yıldız Ecevit Sayfa:28

Artık sapla samanı birbirine karıştırmaktan vazgeçelim. Orhan Pamuk dünya genelinde büyük bir edebiyat sanatçısıdır. Nobel'i hangi gerekçeyle aldığı düşünülürse düşünülsün, durum değişmez. O, içinde edebiyat sözcüğü geçen her ödülü hak etmektedir. Bu ödülün, yaratıcılık yolunda yalnızca Orhan Pamuk'un değil, son yıllarda Türk edebiyatında büyük bir patlama gerçekleştiren yenilikçi estetiğin genç temsilcilerinin üzerinde de yüreklendirici etkisi olacağını düşünüyorum. Orhan Pamuk, Yılmaz Güney, Nâzım Hikmet – Cihan Oğuz Sayfa:31

Yazarın, bu çıkışları “kendisine Nobel yolunu açmak için” yaptığı ve samimi olmadığı, bazı çevrelerce sık sık gündeme getirilmiştir. Bu konudaki tartışmaların edebiyat dışı çevrelerce yapılması olağan ve doğaldır. Çünkü Orhan Pamuk'u suçlayıcı yazıları kaleme alanlar, örneğin Emin Çölaşan, Fatih Altaylı, yazarın tek bir yapıtını bile okumamıştır. Pamuk-Nobel-Ermeni Meselesi Üzerine Bloglar Arasında Bir Gezinti Sayfa:33

Orhan Pamuk ve 2006 Nobel Edebiyat Ödülü, çevresinde, özellikle yazarın kendi ülkesinde meslektaşları arasında ve okur- yazar kamuoyunda kopan fırtına; olayın biçimlendirilmesi, edebi bir kişiliğin tarih yorumuna itirazlar ve buna karşı çıkışlar, bu arada eksikli veya düpedüz yanlış bilgilerin kulaktan kulağa yayılması gibi yan etkileriyle dünya edebiyat tarihine en ilginç tartışmalardan biri olarak geçecek gibi. Pamuk, Şafak, Nobel, 301 ve Üçüncü Yollar – Süreyyya Evren Sayfa:36

Radikal demokrasi veya demokrasiyi radikalleştirme talebimiz varsa, hayatın dönüştürülmesi perspektifleriyle bağlantı korunuyorsa, Pamuk davasında Pamuk ötesi bir siyasi tutum benimsenmek durumunda. Aynı şey Elif Şafak veya bir başka örnekte de geçerli olabilir. Dört yandan gelen türlü milliyetçi esrimelere dikkat kesilmek, hazır pozisyonlardan söz almayı değil daha dinamik vizyonları gerektiriyor. Kültür Gündemi Her sayıda yer vereceğimiz bu dosyada edebiyat ve kültür dünyamızda tartışılan ya da tartışılması gereken konular hakkında yazarlarımızın düşüncelerini okurlarımızla paylaşmayı amaçlıyoruz. Soruşturma: Buket Uzuner, Feridun Andaç, Füsun Akatlı, Hasan Bülent Kahraman, İbrahim Yıldırım, küçük İskender, Mario Levi, Oya Baydar Sayfa:42

Son günlerde edebiyatçıların siyasi ortamdaki rolü öylesine arttı ki, bütün bir Türkiye-AB ilişkileri süreci, Türkiye'nin demokratikleşme mücadelesi, insan hakları sorunları Elif Şafak ve Orhan Pamuk davalarına bağlı olarak yeniden ele alındı, bu davaların ekseninde tartışıldı. Fakat bu tartışmalar, düşünce yelpazesini daraltan kamplaşmalara dönüştü. “Ya onlardansın ya bizden” mantığı egemen oldu. “Elif Şafak'ı destekliyorum ama...” diye konuşmaya başlayanlar, daha laflarını bitiremeden ‘Soros'un memurları, Batı'nın kuklaları” ilan edildiler. “Elif Şafak'ı eleştiriyorum ama...” diyenler ise “Öyleyse sen AB karşıtısın, katı milliyetçisin, demokrasi düşmanısın,” suçlamalarıyla karşı karşıya kaldılar. Bu kamplaştırıcı yaklaşımlar, üçüncü yolların, farklı okumaların önünü tıkadı. Edebiyatın toplumsal tartışmaların ortasında yer aldığı, bir romanın cümleleri ve bir diğer romancının sözleriyle gündemin çalkalandığı bir dönemde, edebiyatçılar kamplara sıkışmamak için söz almaktan kaçındılar. Oysa tam da edebiyat dünyasının siyasi alana müdahale edebileceği bir süreçti bu. Olup biteni hem edebiyat dünyası, hem de siyaset açısından siz nasıl değerlendiriyorsunuz? • 2006 Nobel Edebiyat Ödülü Orhan Pamuk'a verildi. Varlık dergisi tam 74 yıldır var ve bu süreçte ilk kez Türkiye'den bir yazara Nobel Edebiyat Ödülü veriliyor. İlginç olan, Türkçe edebiyat için böylesine ayrıcalıklı bir anda, bunun tadını çıkartmanın, yazarımızla ve yapıtlarıyla gururlanmanın içine karmaşık küresel ilişkiler, çetrefil komplolar ve sıcak siyasi gelişmelere uzanan pek çok sorgulama karışıyor ve bu olağanmış gibi algılanıyor. Orhan Pamuk'un 2006 Nobel Edebiyat Ödülü'nü almasını siz nasıl karşılıyorsunuz? Mimar Sinan ve Şiir – Gürhan Tümer Sayfa:50

Osmanlı Mimarisi, Osmanlı İmparatorluğu'nun hayli uzun sürmüş olan egemenliği sırasında ve çok iyi bilindiği üzere Mimar Sinan'ın eliyle çok önemli, çok başarılı uygulamalar gerçekleştirmiştir. Buna karşılık, bu mimarlığın kuramsal yönlerini, özelliklerini, eleştirel yöntemlerle ele alan, tartışan makalelerin, kitapların sayısı yok denilecek kadar azdır. Bu nedenle, elimizde bulunan “risaleler, teskireler” içerdikleri bilgiler açısından çok önemli, çok değerlidirler. Zeytinalkış (Şiir) – Ahmet Günbaş Sayfa:53

Superisi (Öykü) – Mehmet Güler Sayfa:54

Adnan Binyazar'ın Denemeleri – Mustafa Şerif Onaran Sayfa:57

Adnan Binyazar Duyguların Anakara'sında yaşamanın görünen, görünmeyen yüzlerine bakıp kendini tanımaya çalışıyor. Doğrudan ya da dolaylı olarak, içinde olmadığı yaşamanın anlamı yoktur ona göre.Yaşamanın anlamı var mı? Adnan Binyazar'ın denemelerinde bu gerçeği yorumlamaya çalışacağız. Akşama Açılan Pencere (Şiir) – Oya Uysal Sayfa:60

Eleştiri Tarihinden – Mehmet Rifat Sayfa:61

1977'de annesinin ölümüyle geçirdiği sarsıntı üzerine o güne dek sürdürmüş olduğu yaşam biçimini tümüyle değiştirmek ve kendine yeni bir yaşam biçimi yaratmak isteyen Barthes'ın o yıllarda tıpkı Proust gibi yazı türünü de değiştirip yine onun gibi, kısa metinden uzun metne, parçalı anlatımdan akan uzun anlatıma, eleştirel denemeden romana geçmek istediği söylenir. ‘Örümcek Kadının Öpücüğü'ne Bahtinci Bir Yaklaşım ve Eleştirisi – Halûk Sunat / Sayfa:67

Michael Dunne'ün yapmak istediği, Manuel Puig'in, –o duyarlıkla pek ele alınmamış olan– Örümcek Kadının Öpücüğü'nde, Bahtin'in roman adına altını çizdiği diyalojik yapıyı ne denli yetkinlikle gerçekleştirdiğini serimlemektir. Dunne, serimlemeye geçmeden, söz konusu diyalojik tarzı Bahtin'in Diyalojik İmgeleme: Dört Deneme'sinden yararlanarak anar. Perdelerin Ardından Yükselen Ses İran Kadın Edebiyatı – Hande Öğüt Sayfa:72

İran kadın edebiyatı, ev içinde yazılan, perde arkalarında yeşeren bir edebiyattır. Erkeğin ve eril bir tanrı tasavvurunun egemen olduğu İran'da kadınlar Virginia Woolf'un önerdiği üzere kendilerine ait bir oda yaratmaya çabalamışlardır yazabilmek için. Woolf'un bu cümleleri yazdığı dönemde, üniversitenin kitaplığına girmesi, hatta yanında bir erkek “hami” olmadığı takdirde çimenlerde yürümesi bile yasaktır kadının. Almanya'da İlk ve Ortaöğretimde Edebiyat Öğretimi – Zehra İpşiroğlu Sayfa:79

Öğretmen odaklı öğretimin yerini bizde de yaklaşık yirmi yıldır gündemde olan ama bir türlü tam yerleşemeyen öğrenci merkezli, iletişimsel öğretim alıyor. Amaç çocuğa tepeden inme kurallarla bir şeyler öğretmek değil, onun içindeki gizilgücü çıkartmak, onu motive etme, eğlenerek, oynayarak öğrenmesini sağlamak. Takvim Yapraklarının Şairi (Şiir) – İrfan Yıldız Sayfa:83

Görebilmek, Anlayabilmek – Yunus Koray Sayfa:84

Mustafa Şerif Onaran anı ağırlıklı, yüzeysel didiklemelere kendini kaptırmayı pek seviyor. Varlık'taki (Ağustos, 2006) “Metin Eloğlu Olayı” adlı yazısında bir yanıt veriyor bana. Oysa yaptığı kurnazlıktan(!) öteye gidebilmiş değil. Sevgililer Birbirlerine (Şiir) – Serkan Işın Sayfa:85

Yeni İmzalar – Enver Ercan Sayfa:86

Öncelikle şunu belirteyim: Eleştirel bir üslupla kaleme alınmış yazılarda aşağılayıcı, karalayıcı ifadeler yer almıyorsa, yazanın kimliğini saygın buluyorsak, görüşlerine katılmasak bile yer veririz. Bizim hakkımızda bile olsa. Herkesin bizim gibi düşünmesini ve yazmasını beklemek, daha da kötüsü istemek, dergicilik anlayışımızla uyuşmaz. Nefes (Öykü) – Dışa Perinçek Sayfa:88 Hafızanın Çatısı (Şiir) – İclal Çetin Sayfa:89

Dön Elek (Öykü) – Hatice Oya Kuzgun Sayfa:90

Rüzgârlı Şiir (Şiir) – Şerif Tuğrul Kunt Sayfa:91

Eylül (Şiir) – Şehper Ferda Demirel Sayfa:93

Edebiyat Komiseri – Krimonolog Dr. Kemal Şahingözlü Sayfa:94 Reklam-Edebiyat ilişkisi bizde de tartışılmış, edebiyat dergilerine dosya konusu bile olmuştur. Kimileri, reklam yazarlığının edebiyatla hiçbir ilgisi olmadığını, olamayacağını söylemiş, kimileri tam tersini savunmuştur.

Çizgi-yorum – Semih Poroy Sayfa:2

Edebiyat Şehrinin Kapılarında – Figen Özdemir Sayfa:3

Varlık dergisinin bu ayki dosya konusu “Edebiyat ve Şehir”. Tahir Abacı'nın yazısı, konunun ne kadar geniş bir çevrimden dolandığını gösterdi. Yakınlarda güzel bir “Adana şehrengizi” derleyen Behçet Çelik de şehir ile edebiyat ilişkisine açılımlar getirdi. Haydar Ergülen, bizi tam kırk şehirde dolaştırdı. Bâki Ayhan T., şairin şehirle alışverişinin uyumlu ve uyumsuz yanlarını dillendirdi. Bu dört edebiyatçının yanında bir “şehir planlamacısı” acaba konuya nasıl bakar dedik, şimdilerde TRT'de radyo yapımcısı olarak çalışan Filiz Arıcıoğlu'ndan da bir yazı istedik. O da bir yaşındaki ikizlerinin çekiştirmeleri arasında şehirden edebiyata baktı. Edebiyat şehri, ülkeler arası sınırları da kaldırıp, bütün şehirleri tek bir ülkeye özgüleyen, Dünya cumhuriyetini ilan eden, koca bir ülke. Bu yazılarla kapısını biraz aralamaya çalıştık, o kadar. Taş (Şiir) – Gülten Akın Sayfa:4

Şehir, İnsan, Edebiyat – Tahir Abacı Sayfa:5

Sözlü edebiyat, belki de henüz bildiğimiz anlamda şehirlerin kurulmadığı zamanlarda, küçük yerleşim yerlerinde, belki yakarı olarak, belki saz eşliğinde doğdu, uzunca bir zaman sadece dillerde yaşadı. Edebiyatın içsel tarihinde yazılı edebiyata geçiş, önemli bir aşama. Bu geçişin şehir eksenli olduğunu kestirmek zor değil; sözgelimi ilk yazılı metinlerden biri olan İlyada ve Odysseia, Troya şehrinin başından geçenler çerçevesinde gelişir. Yine Heredot Tarihi, kavimler kadar şehirlerden de söz eder. Edebiyatta Şehir, Şehirdeki Edebiyat – Behçet Çelik Sayfa:11

Şehirli insanın çelişik duygularının, –şehre duyduğu sevgi-nefret ilişkisine benzer biçimde– kendi benliğiyle girdiği çatışmanın izini süren edebiyat yapıtlarında, şehir, bir arka plan olmaktan çıkıp insanın “bütünleyici parçası” halini alır. Kaçtığı da, sığındığı da şehirdir. Kalabalıklardan kaçar, ama sonunda kalabalıklara sığınır bunaldığında, caddelere, sinemalara atar kendini. Binalar, insanlar, yüzeysel ilişkiler üzerine geldiğinde şehrin kuytu bir yerini, ya da şehrin uzak bir köşesindeki başka birini ya da o insanın hayalini kovalar. Kent Gezgini Olarak Şair – Bâki Ayhan T. Sayfa:14

Şairlerin zamanları yoktur; sonsuzluktan gelip sonsuzluğa giderler. Bana kalırsa mekânları da yoktur; mekânda da bir sonsuzluktur şairlerin arzusu. Ne var ki, bir zamanlar kırda, bayırda şiir peşinde koşan, “nerde güzel görse orda kalan” şair; epeydir kentlerde, kentin gizli damarlarında yürüyor. Elindeki sazını kentin, yapıların, gökdelenlerin duvarlarına vurup parçalayalı çok zaman oldu. Bir Sokak (Şiir) – Gültekin Emre Sayfa:16

40 Şehir ve Gölgesi – Haydar Ergülen Sayfa:17

Başkent değil, taşkent. Kararmış taş yapılarıyla mahremiyetini korumaya çalışıyor, uzun çarşısıyla da zamana karşı ruhunu sergiliyor, açığa vuruyor. Arap kızlarının gözleri nerede en güzelse, orası Halep şehridir işte. Güzel gözler çoğunluktadır, bakışlarsa azınlıkta Halep'te. Siyah gözler, siyah peçeler, siyah çarşaflar ve beyaz bir şehir. Bazen siyah-beyazın ne kadar renkli olabildiğini bana Halep gösterdi. Adını da severim, acaba “işte geldik gidiyoruz/ şen olasın Halep şehri” dendiğinden mi? Sensiz Olunca (Şiir) – Mahmut Temizyürek Sayfa:22

O Şehir Arkandan Gelecek... – Filiz Arıcıoğlu Sayfa:23

Küçük şehirler genelde birbirine benzer; ticaretin, hizmet sektörünün ve kamu sektörünün toplandığı bir ya da iki ana caddesi vardır. Orayı öğrendiniz mi bir daha kaybolmazsınız. Büyük şehir denince de Ankara gibi sağı solu belli olan, düzenli bir yer bekliyor insan. İnsan derken biz “taşralılardan” söz ediyorum. İstanbullular bu gruba dahil değil. Aslında İstanbul da “büyük şehir” grubuna dahil değil, artık bir metropol o.. “Café/Restaurant” – George Blecher Sayfa:26

20. yüzyıl ortalarının küçük köşe başı dükkânlarındaki gazoz, dondurma satılan tezgâh başları ya da bir yüzyıl öncesinin her şey satılan köy dükkânlarındaki fıçı başı gibi daha eski dönemlerin demokratik toplanma yerlerinden türeyen kafeterya, New York sahnesinden hızla kayboluyor. Orhan Pamuk ve Nobel – Yıldız Ecevit Sayfa:28

Artık sapla samanı birbirine karıştırmaktan vazgeçelim. Orhan Pamuk dünya genelinde büyük bir edebiyat sanatçısıdır. Nobel'i hangi gerekçeyle aldığı düşünülürse düşünülsün, durum değişmez. O, içinde edebiyat sözcüğü geçen her ödülü hak etmektedir. Bu ödülün, yaratıcılık yolunda yalnızca Orhan Pamuk'un değil, son yıllarda Türk edebiyatında büyük bir patlama gerçekleştiren yenilikçi estetiğin genç temsilcilerinin üzerinde de yüreklendirici etkisi olacağını düşünüyorum. Orhan Pamuk, Yılmaz Güney, Nâzım Hikmet – Cihan Oğuz Sayfa:31

Yazarın, bu çıkışları “kendisine Nobel yolunu açmak için” yaptığı ve samimi olmadığı, bazı çevrelerce sık sık gündeme getirilmiştir. Bu konudaki tartışmaların edebiyat dışı çevrelerce yapılması olağan ve doğaldır. Çünkü Orhan Pamuk'u suçlayıcı yazıları kaleme alanlar, örneğin Emin Çölaşan, Fatih Altaylı, yazarın tek bir yapıtını bile okumamıştır. Pamuk-Nobel-Ermeni Meselesi Üzerine Bloglar Arasında Bir Gezinti Sayfa:33

Orhan Pamuk ve 2006 Nobel Edebiyat Ödülü, çevresinde, özellikle yazarın kendi ülkesinde meslektaşları arasında ve okur- yazar kamuoyunda kopan fırtına; olayın biçimlendirilmesi, edebi bir kişiliğin tarih yorumuna itirazlar ve buna karşı çıkışlar, bu arada eksikli veya düpedüz yanlış bilgilerin kulaktan kulağa yayılması gibi yan etkileriyle dünya edebiyat tarihine en ilginç tartışmalardan biri olarak geçecek gibi. Pamuk, Şafak, Nobel, 301 ve Üçüncü Yollar – Süreyyya Evren Sayfa:36

Radikal demokrasi veya demokrasiyi radikalleştirme talebimiz varsa, hayatın dönüştürülmesi perspektifleriyle bağlantı korunuyorsa, Pamuk davasında Pamuk ötesi bir siyasi tutum benimsenmek durumunda. Aynı şey Elif Şafak veya bir başka örnekte de geçerli olabilir. Dört yandan gelen türlü milliyetçi esrimelere dikkat kesilmek, hazır pozisyonlardan söz almayı değil daha dinamik vizyonları gerektiriyor. Kültür Gündemi Her sayıda yer vereceğimiz bu dosyada edebiyat ve kültür dünyamızda tartışılan ya da tartışılması gereken konular hakkında yazarlarımızın düşüncelerini okurlarımızla paylaşmayı amaçlıyoruz. Soruşturma: Buket Uzuner, Feridun Andaç, Füsun Akatlı, Hasan Bülent Kahraman, İbrahim Yıldırım, küçük İskender, Mario Levi, Oya Baydar Sayfa:42

Son günlerde edebiyatçıların siyasi ortamdaki rolü öylesine arttı ki, bütün bir Türkiye-AB ilişkileri süreci, Türkiye'nin demokratikleşme mücadelesi, insan hakları sorunları Elif Şafak ve Orhan Pamuk davalarına bağlı olarak yeniden ele alındı, bu davaların ekseninde tartışıldı. Fakat bu tartışmalar, düşünce yelpazesini daraltan kamplaşmalara dönüştü. “Ya onlardansın ya bizden” mantığı egemen oldu. “Elif Şafak'ı destekliyorum ama...” diye konuşmaya başlayanlar, daha laflarını bitiremeden ‘Soros'un memurları, Batı'nın kuklaları” ilan edildiler. “Elif Şafak'ı eleştiriyorum ama...” diyenler ise “Öyleyse sen AB karşıtısın, katı milliyetçisin, demokrasi düşmanısın,” suçlamalarıyla karşı karşıya kaldılar. Bu kamplaştırıcı yaklaşımlar, üçüncü yolların, farklı okumaların önünü tıkadı. Edebiyatın toplumsal tartışmaların ortasında yer aldığı, bir romanın cümleleri ve bir diğer romancının sözleriyle gündemin çalkalandığı bir dönemde, edebiyatçılar kamplara sıkışmamak için söz almaktan kaçındılar. Oysa tam da edebiyat dünyasının siyasi alana müdahale edebileceği bir süreçti bu. Olup biteni hem edebiyat dünyası, hem de siyaset açısından siz nasıl değerlendiriyorsunuz? • 2006 Nobel Edebiyat Ödülü Orhan Pamuk'a verildi. Varlık dergisi tam 74 yıldır var ve bu süreçte ilk kez Türkiye'den bir yazara Nobel Edebiyat Ödülü veriliyor. İlginç olan, Türkçe edebiyat için böylesine ayrıcalıklı bir anda, bunun tadını çıkartmanın, yazarımızla ve yapıtlarıyla gururlanmanın içine karmaşık küresel ilişkiler, çetrefil komplolar ve sıcak siyasi gelişmelere uzanan pek çok sorgulama karışıyor ve bu olağanmış gibi algılanıyor. Orhan Pamuk'un 2006 Nobel Edebiyat Ödülü'nü almasını siz nasıl karşılıyorsunuz? Mimar Sinan ve Şiir – Gürhan Tümer Sayfa:50

Osmanlı Mimarisi, Osmanlı İmparatorluğu'nun hayli uzun sürmüş olan egemenliği sırasında ve çok iyi bilindiği üzere Mimar Sinan'ın eliyle çok önemli, çok başarılı uygulamalar gerçekleştirmiştir. Buna karşılık, bu mimarlığın kuramsal yönlerini, özelliklerini, eleştirel yöntemlerle ele alan, tartışan makalelerin, kitapların sayısı yok denilecek kadar azdır. Bu nedenle, elimizde bulunan “risaleler, teskireler” içerdikleri bilgiler açısından çok önemli, çok değerlidirler. Zeytinalkış (Şiir) – Ahmet Günbaş Sayfa:53

Superisi (Öykü) – Mehmet Güler Sayfa:54

Adnan Binyazar'ın Denemeleri – Mustafa Şerif Onaran Sayfa:57

Adnan Binyazar Duyguların Anakara'sında yaşamanın görünen, görünmeyen yüzlerine bakıp kendini tanımaya çalışıyor. Doğrudan ya da dolaylı olarak, içinde olmadığı yaşamanın anlamı yoktur ona göre.Yaşamanın anlamı var mı? Adnan Binyazar'ın denemelerinde bu gerçeği yorumlamaya çalışacağız. Akşama Açılan Pencere (Şiir) – Oya Uysal Sayfa:60

Eleştiri Tarihinden – Mehmet Rifat Sayfa:61

1977'de annesinin ölümüyle geçirdiği sarsıntı üzerine o güne dek sürdürmüş olduğu yaşam biçimini tümüyle değiştirmek ve kendine yeni bir yaşam biçimi yaratmak isteyen Barthes'ın o yıllarda tıpkı Proust gibi yazı türünü de değiştirip yine onun gibi, kısa metinden uzun metne, parçalı anlatımdan akan uzun anlatıma, eleştirel denemeden romana geçmek istediği söylenir. ‘Örümcek Kadının Öpücüğü'ne Bahtinci Bir Yaklaşım ve Eleştirisi – Halûk Sunat / Sayfa:67

Michael Dunne'ün yapmak istediği, Manuel Puig'in, –o duyarlıkla pek ele alınmamış olan– Örümcek Kadının Öpücüğü'nde, Bahtin'in roman adına altını çizdiği diyalojik yapıyı ne denli yetkinlikle gerçekleştirdiğini serimlemektir. Dunne, serimlemeye geçmeden, söz konusu diyalojik tarzı Bahtin'in Diyalojik İmgeleme: Dört Deneme'sinden yararlanarak anar. Perdelerin Ardından Yükselen Ses İran Kadın Edebiyatı – Hande Öğüt Sayfa:72

İran kadın edebiyatı, ev içinde yazılan, perde arkalarında yeşeren bir edebiyattır. Erkeğin ve eril bir tanrı tasavvurunun egemen olduğu İran'da kadınlar Virginia Woolf'un önerdiği üzere kendilerine ait bir oda yaratmaya çabalamışlardır yazabilmek için. Woolf'un bu cümleleri yazdığı dönemde, üniversitenin kitaplığına girmesi, hatta yanında bir erkek “hami” olmadığı takdirde çimenlerde yürümesi bile yasaktır kadının. Almanya'da İlk ve Ortaöğretimde Edebiyat Öğretimi – Zehra İpşiroğlu Sayfa:79

Öğretmen odaklı öğretimin yerini bizde de yaklaşık yirmi yıldır gündemde olan ama bir türlü tam yerleşemeyen öğrenci merkezli, iletişimsel öğretim alıyor. Amaç çocuğa tepeden inme kurallarla bir şeyler öğretmek değil, onun içindeki gizilgücü çıkartmak, onu motive etme, eğlenerek, oynayarak öğrenmesini sağlamak. Takvim Yapraklarının Şairi (Şiir) – İrfan Yıldız Sayfa:83

Görebilmek, Anlayabilmek – Yunus Koray Sayfa:84

Mustafa Şerif Onaran anı ağırlıklı, yüzeysel didiklemelere kendini kaptırmayı pek seviyor. Varlık'taki (Ağustos, 2006) “Metin Eloğlu Olayı” adlı yazısında bir yanıt veriyor bana. Oysa yaptığı kurnazlıktan(!) öteye gidebilmiş değil. Sevgililer Birbirlerine (Şiir) – Serkan Işın Sayfa:85

Yeni İmzalar – Enver Ercan Sayfa:86

Öncelikle şunu belirteyim: Eleştirel bir üslupla kaleme alınmış yazılarda aşağılayıcı, karalayıcı ifadeler yer almıyorsa, yazanın kimliğini saygın buluyorsak, görüşlerine katılmasak bile yer veririz. Bizim hakkımızda bile olsa. Herkesin bizim gibi düşünmesini ve yazmasını beklemek, daha da kötüsü istemek, dergicilik anlayışımızla uyuşmaz. Nefes (Öykü) – Dışa Perinçek Sayfa:88 Hafızanın Çatısı (Şiir) – İclal Çetin Sayfa:89

Dön Elek (Öykü) – Hatice Oya Kuzgun Sayfa:90

Rüzgârlı Şiir (Şiir) – Şerif Tuğrul Kunt Sayfa:91

Eylül (Şiir) – Şehper Ferda Demirel Sayfa:93

Edebiyat Komiseri – Krimonolog Dr. Kemal Şahingözlü Sayfa:94 Reklam-Edebiyat ilişkisi bizde de tartışılmış, edebiyat dergilerine dosya konusu bile olmuştur. Kimileri, reklam yazarlığının edebiyatla hiçbir ilgisi olmadığını, olamayacağını söylemiş, kimileri tam tersini savunmuştur.

Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat