#smrgSAHAF Büyük Felaket: 1915 Katliamı ve Ermeni Sorunu ( Belgeler, Tanıklıklar ve Halil Berktay, Taner Akçam, Stefanos Yerasimos'un Yorumlarıyla ) - 2005

Basıldığı Matbaa:
Mart Matbaası
Hazırlayan:
Yücel Göktürk, Siren İdemen, Merve Erol
Stok Kodu:
1199067576
Boyut:
11x19
Sayfa Sayısı:
131 s.
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2005
Kapak Türü:
Karton Kapak
Kağıt Türü:
3. Hamur
Dili:
Türkçe
Kategori:
0,00
1199067576
453500
Büyük Felaket: 1915 Katliamı ve Ermeni Sorunu ( Belgeler, Tanıklıklar ve Halil Berktay, Taner Akçam, Stefanos Yerasimos'un Yorumlarıyla ) -        2005
Büyük Felaket: 1915 Katliamı ve Ermeni Sorunu ( Belgeler, Tanıklıklar ve Halil Berktay, Taner Akçam, Stefanos Yerasimos'un Yorumlarıyla ) - 2005 #smrgSAHAF
0.00
Almanya yenilince biz de yenilmiş sayıldık... Bu cümleyi hatırlamayan var mı? Birinci Dünya Savaşı'nın sonucunu böyle öğreten bir Milli Eğitim'den geçen insanların -eğer özel bir ilgileri yoksa- herhangi bir tarihî olay hakkında bilgi sâhibi olması mümkün mü? Buna bir de medyayı, Ragıp Duran'ın deyişiyle 'apoletli medya"yı ekleyin...

Express'in Nisan 2005 sayısındaki "Nabız" sayfasında "24 Nisan 1915 sizin için ne ifade ediyor" sorusuna, bir vatandaş şu cevabı veriyor: "24 Nisan 1915, Ermenilere soykırım yapılmadığının tarihidir." Aynı vatandaş, "Talât Paşa kimdir?" sorusunu "bir Osmanlı paşası herhalde" diye cevaplıyor.

Talât Paşa'nın kim olduğunu bilmiyoruz, ama Ermenilere soykırım yapılmadığından şüphemiz yok.

Ama, "gerçek" öyle bir şey ki, kapıdan kovulsa bacadan giriyor. Ve onunla yüzleşmedikçe, "sakat kalmak" kaçınılmaz. Bu derlemeyi hazırlayanlar olarak, biz de o Milli Eğitim'den geçtik; bize de "soykırım" diye bir şey olmadığı, Ermenilerin doğuştan "Türk düşmanı" olduğu belletildi.

Resmi tarih öyle diyordu, ama bir de sözlü tarih diye bir şey vardı. 1915'e dair hikâyeler dinlememiş olanımız yoktu. Ürpertiyle dinliyorduk; dinlediklerimizi kabullenemiyorduk. İnanmak istemiyorduk. Böyle bir vahşeti kim kabullenebilir? Kim reddetmek, inkâr etmek istemez?

Ama, gerçek kapıdan kovulsa bacadan giriyor işte. Bir hikâye dinliyorsunuz, okulda öğretilen bir şiir aklınıza geliyor, bir çizgi roman karesine takılıyorsunuz, bir romandaki pasaj irkiltiyor, konuyla alâkasız bir hatıratta satır aralarındaki bir ifade dikkatinizi çekiyor, sevdiğiniz bir şarkıcı "düşman" ilan ediliyor... (Sunuştan)

Almanya yenilince biz de yenilmiş sayıldık... Bu cümleyi hatırlamayan var mı? Birinci Dünya Savaşı'nın sonucunu böyle öğreten bir Milli Eğitim'den geçen insanların -eğer özel bir ilgileri yoksa- herhangi bir tarihî olay hakkında bilgi sâhibi olması mümkün mü? Buna bir de medyayı, Ragıp Duran'ın deyişiyle 'apoletli medya"yı ekleyin...

Express'in Nisan 2005 sayısındaki "Nabız" sayfasında "24 Nisan 1915 sizin için ne ifade ediyor" sorusuna, bir vatandaş şu cevabı veriyor: "24 Nisan 1915, Ermenilere soykırım yapılmadığının tarihidir." Aynı vatandaş, "Talât Paşa kimdir?" sorusunu "bir Osmanlı paşası herhalde" diye cevaplıyor.

Talât Paşa'nın kim olduğunu bilmiyoruz, ama Ermenilere soykırım yapılmadığından şüphemiz yok.

Ama, "gerçek" öyle bir şey ki, kapıdan kovulsa bacadan giriyor. Ve onunla yüzleşmedikçe, "sakat kalmak" kaçınılmaz. Bu derlemeyi hazırlayanlar olarak, biz de o Milli Eğitim'den geçtik; bize de "soykırım" diye bir şey olmadığı, Ermenilerin doğuştan "Türk düşmanı" olduğu belletildi.

Resmi tarih öyle diyordu, ama bir de sözlü tarih diye bir şey vardı. 1915'e dair hikâyeler dinlememiş olanımız yoktu. Ürpertiyle dinliyorduk; dinlediklerimizi kabullenemiyorduk. İnanmak istemiyorduk. Böyle bir vahşeti kim kabullenebilir? Kim reddetmek, inkâr etmek istemez?

Ama, gerçek kapıdan kovulsa bacadan giriyor işte. Bir hikâye dinliyorsunuz, okulda öğretilen bir şiir aklınıza geliyor, bir çizgi roman karesine takılıyorsunuz, bir romandaki pasaj irkiltiyor, konuyla alâkasız bir hatıratta satır aralarındaki bir ifade dikkatinizi çekiyor, sevdiğiniz bir şarkıcı "düşman" ilan ediliyor... (Sunuştan)

Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat