#smrgKİTABEVİ Dokumacı Kuşlar - 2025
Editör:
Kondisyon:
Yeni
Sunuş / Önsöz / Sonsöz / Giriş:
Basıldığı Matbaa:
Dizi Adı:
ISBN-10:
6255999207
Kargoya Teslim Süresi (İş Günü):
4&6
Hazırlayan:
Cilt:
Amerikan Cilt
Boyut:
13x21
Sayfa Sayısı:
128
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2025
Kapak Türü:
Karton Kapak
Kağıt Türü:
Enso
Dili:
Türkçe
Kategori:
indirimli
136,00
Havale/EFT ile:
131,92
Siparişiniz 4&6 iş günü arasında kargoda
1199237796
624974
https://www.simurgkitabevi.com/dokumaci-kuslar-2025
Dokumacı Kuşlar - 2025 #smrgKİTABEVİ
136.00
Dokumacı Kuşlar, hayallerin gerçeklerle çarpıştığı anların hikâyesi. Mutlak bir huzursuzluktan kurtulmaya çalışırken muğlak yollara dökülenler, yolun sonunda kendileriyle karşılaşırlarsa hiç şaşırmamak gerek buna. Çünkü şaşkınlık, ağır gelir insana.
Remzi Karabulut, diş turşusundan kirli gömlek salatasına, tırnak tuzundan deri sarmasına, don grisinden tırtıllara, gece gölgesinden haz tüyüne, yaralı bıçağa, çıplak siyaha kadar; hem hepsini kapsayan hem hepsini yadsıyan açık ?bir resim sunuyor okura. Hem okunması hem görülmesi için.
Deli bir nehirdi o. Gece gündüz hep delilikti işi. Kayalarla uğraşırdı. Altından geçtiği tarihi köprünün ayaklarıyla uğraşırdı. Gökyüzüyle uğraşırdı. Yağmurlarla, rüzgârlarla uğraşırdı. Orta yerde inatla duran kayalara çarpa çarpa ?en yükseklere çıkmaya çalışırdı. Uzaktan duyulan müziklere uyar, boşlukta binlerce parçaya bölünerek göğün mavisine karışırdı. Şarap gibi akardı. Kıyısında yaşlılar otururdu. Şarapçı balıkçılar. Karanlık çökünce de esrarcılar gelir yerini alırdı. Ona bakanlar öpüşür, ağlar, içer ya da dua ederdi. Deliliği iyice tutunca, herkesin üstüne sıçrama oyunu oynamaya kalkardı. Zaman gibiydi. Hiç durmadan akan zaman gibi.
Remzi Karabulut, diş turşusundan kirli gömlek salatasına, tırnak tuzundan deri sarmasına, don grisinden tırtıllara, gece gölgesinden haz tüyüne, yaralı bıçağa, çıplak siyaha kadar; hem hepsini kapsayan hem hepsini yadsıyan açık ?bir resim sunuyor okura. Hem okunması hem görülmesi için.
Deli bir nehirdi o. Gece gündüz hep delilikti işi. Kayalarla uğraşırdı. Altından geçtiği tarihi köprünün ayaklarıyla uğraşırdı. Gökyüzüyle uğraşırdı. Yağmurlarla, rüzgârlarla uğraşırdı. Orta yerde inatla duran kayalara çarpa çarpa ?en yükseklere çıkmaya çalışırdı. Uzaktan duyulan müziklere uyar, boşlukta binlerce parçaya bölünerek göğün mavisine karışırdı. Şarap gibi akardı. Kıyısında yaşlılar otururdu. Şarapçı balıkçılar. Karanlık çökünce de esrarcılar gelir yerini alırdı. Ona bakanlar öpüşür, ağlar, içer ya da dua ederdi. Deliliği iyice tutunca, herkesin üstüne sıçrama oyunu oynamaya kalkardı. Zaman gibiydi. Hiç durmadan akan zaman gibi.
Dokumacı Kuşlar, hayallerin gerçeklerle çarpıştığı anların hikâyesi. Mutlak bir huzursuzluktan kurtulmaya çalışırken muğlak yollara dökülenler, yolun sonunda kendileriyle karşılaşırlarsa hiç şaşırmamak gerek buna. Çünkü şaşkınlık, ağır gelir insana.
Remzi Karabulut, diş turşusundan kirli gömlek salatasına, tırnak tuzundan deri sarmasına, don grisinden tırtıllara, gece gölgesinden haz tüyüne, yaralı bıçağa, çıplak siyaha kadar; hem hepsini kapsayan hem hepsini yadsıyan açık ?bir resim sunuyor okura. Hem okunması hem görülmesi için.
Deli bir nehirdi o. Gece gündüz hep delilikti işi. Kayalarla uğraşırdı. Altından geçtiği tarihi köprünün ayaklarıyla uğraşırdı. Gökyüzüyle uğraşırdı. Yağmurlarla, rüzgârlarla uğraşırdı. Orta yerde inatla duran kayalara çarpa çarpa ?en yükseklere çıkmaya çalışırdı. Uzaktan duyulan müziklere uyar, boşlukta binlerce parçaya bölünerek göğün mavisine karışırdı. Şarap gibi akardı. Kıyısında yaşlılar otururdu. Şarapçı balıkçılar. Karanlık çökünce de esrarcılar gelir yerini alırdı. Ona bakanlar öpüşür, ağlar, içer ya da dua ederdi. Deliliği iyice tutunca, herkesin üstüne sıçrama oyunu oynamaya kalkardı. Zaman gibiydi. Hiç durmadan akan zaman gibi.
Remzi Karabulut, diş turşusundan kirli gömlek salatasına, tırnak tuzundan deri sarmasına, don grisinden tırtıllara, gece gölgesinden haz tüyüne, yaralı bıçağa, çıplak siyaha kadar; hem hepsini kapsayan hem hepsini yadsıyan açık ?bir resim sunuyor okura. Hem okunması hem görülmesi için.
Deli bir nehirdi o. Gece gündüz hep delilikti işi. Kayalarla uğraşırdı. Altından geçtiği tarihi köprünün ayaklarıyla uğraşırdı. Gökyüzüyle uğraşırdı. Yağmurlarla, rüzgârlarla uğraşırdı. Orta yerde inatla duran kayalara çarpa çarpa ?en yükseklere çıkmaya çalışırdı. Uzaktan duyulan müziklere uyar, boşlukta binlerce parçaya bölünerek göğün mavisine karışırdı. Şarap gibi akardı. Kıyısında yaşlılar otururdu. Şarapçı balıkçılar. Karanlık çökünce de esrarcılar gelir yerini alırdı. Ona bakanlar öpüşür, ağlar, içer ya da dua ederdi. Deliliği iyice tutunca, herkesin üstüne sıçrama oyunu oynamaya kalkardı. Zaman gibiydi. Hiç durmadan akan zaman gibi.
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.