#smrgKİTABEVİ Erkekliğin İptali - 2025
Editör:
Kondisyon:
Yeni
Sunuş / Önsöz / Sonsöz / Giriş:
Basıldığı Matbaa:
Yıkılmazlar Basım
Dizi Adı:
Bize Söylenmeyenler 74
ISBN-10:
6256329409
Kargoya Teslim Süresi (İş Günü):
3&7
Hazırlayan:
Cilt:
Amerikan Cilt
Boyut:
16x23
Sayfa Sayısı:
248
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2025
Kapak Türü:
Karton Kapak
Kağıt Türü:
Enso
Dili:
Türkçe
Kategori:
indirimli
195,00
Havale/EFT ile:
189,15
Bu üründen 1 adet satın alınmıştır.
Siparişiniz 3&7 iş günü arasında kargoda
1199245494
632797
https://www.simurgkitabevi.com/erkekligin-iptali-2025
Erkekliğin İptali - 2025 #smrgKİTABEVİ
195.00
Dışarıdan gelen görünmez bir el, erkeğin içindeki hakikati boğuyor. O görünmez el artık yalnızca politik değil, teknolojik, kimyasal ve kültürel bir aygıt. Bu el Instagram filtreleriyle erkek bedenini estetize ediyor, Spotify listeleriyle hislerini ehlileştiriyor, Netflix senaryolarıyla ruhunu formatlıyor. Bu elin dokunmadığı bir alan kalmadı:
Çatalımıza, kulaklarımıza ve zihnimize değmiş durumda. Modern erkek, testosteronunu kaybediyor, iradesini yitiriyor, dövüşme içgüdüsünden, koruma refleksinden, liderlik dürtüsünden sistemli şekilde arındırılıyor. Bu bir rastlantı değil. Yalnızca yaşam tarzları değil, hormon profilleri bile değişiyor. GDO'lu yiyeceklerle, östrojen benzeri kimyasallarla dolu ambalajlı ürünlerle erkek bedeni doğallığını yitiriyor. Bu bir biyolojik silahsızlandırmadır. Diğer yandan kadınlar özgürleşmek istiyorlar. Ama bu özgürlüğün bedelini yalnızlık, tükenmişlik ve aidiyetsizlikle ödemeye başladılar. Çünkü gerçekte, kadınlar erkeklerin çöküşü üzerinden özgürleşmeye çalışıyorlar. Oysa bilmiyorlar ki, erkeğin çöküşü, kadının da çöküşüdür. Bugün erkekliğin savaş alanı laboratuvarlar, reklam ajansları, algoritmalar ve hormonal dengesizliklerdir. Maskülen enerji artık savaş meydanlarında değil, raf ömrü uzatılmış yiyeceklerin içinde, Wi-Fi sinyallerinde ve dijital öfke nöbetlerinde boğuluyor. Bu bir kurgu değil. Bu, erkekliğin topyekûn iptal planıdır.
Çatalımıza, kulaklarımıza ve zihnimize değmiş durumda. Modern erkek, testosteronunu kaybediyor, iradesini yitiriyor, dövüşme içgüdüsünden, koruma refleksinden, liderlik dürtüsünden sistemli şekilde arındırılıyor. Bu bir rastlantı değil. Yalnızca yaşam tarzları değil, hormon profilleri bile değişiyor. GDO'lu yiyeceklerle, östrojen benzeri kimyasallarla dolu ambalajlı ürünlerle erkek bedeni doğallığını yitiriyor. Bu bir biyolojik silahsızlandırmadır. Diğer yandan kadınlar özgürleşmek istiyorlar. Ama bu özgürlüğün bedelini yalnızlık, tükenmişlik ve aidiyetsizlikle ödemeye başladılar. Çünkü gerçekte, kadınlar erkeklerin çöküşü üzerinden özgürleşmeye çalışıyorlar. Oysa bilmiyorlar ki, erkeğin çöküşü, kadının da çöküşüdür. Bugün erkekliğin savaş alanı laboratuvarlar, reklam ajansları, algoritmalar ve hormonal dengesizliklerdir. Maskülen enerji artık savaş meydanlarında değil, raf ömrü uzatılmış yiyeceklerin içinde, Wi-Fi sinyallerinde ve dijital öfke nöbetlerinde boğuluyor. Bu bir kurgu değil. Bu, erkekliğin topyekûn iptal planıdır.
Dışarıdan gelen görünmez bir el, erkeğin içindeki hakikati boğuyor. O görünmez el artık yalnızca politik değil, teknolojik, kimyasal ve kültürel bir aygıt. Bu el Instagram filtreleriyle erkek bedenini estetize ediyor, Spotify listeleriyle hislerini ehlileştiriyor, Netflix senaryolarıyla ruhunu formatlıyor. Bu elin dokunmadığı bir alan kalmadı:
Çatalımıza, kulaklarımıza ve zihnimize değmiş durumda. Modern erkek, testosteronunu kaybediyor, iradesini yitiriyor, dövüşme içgüdüsünden, koruma refleksinden, liderlik dürtüsünden sistemli şekilde arındırılıyor. Bu bir rastlantı değil. Yalnızca yaşam tarzları değil, hormon profilleri bile değişiyor. GDO'lu yiyeceklerle, östrojen benzeri kimyasallarla dolu ambalajlı ürünlerle erkek bedeni doğallığını yitiriyor. Bu bir biyolojik silahsızlandırmadır. Diğer yandan kadınlar özgürleşmek istiyorlar. Ama bu özgürlüğün bedelini yalnızlık, tükenmişlik ve aidiyetsizlikle ödemeye başladılar. Çünkü gerçekte, kadınlar erkeklerin çöküşü üzerinden özgürleşmeye çalışıyorlar. Oysa bilmiyorlar ki, erkeğin çöküşü, kadının da çöküşüdür. Bugün erkekliğin savaş alanı laboratuvarlar, reklam ajansları, algoritmalar ve hormonal dengesizliklerdir. Maskülen enerji artık savaş meydanlarında değil, raf ömrü uzatılmış yiyeceklerin içinde, Wi-Fi sinyallerinde ve dijital öfke nöbetlerinde boğuluyor. Bu bir kurgu değil. Bu, erkekliğin topyekûn iptal planıdır.
Çatalımıza, kulaklarımıza ve zihnimize değmiş durumda. Modern erkek, testosteronunu kaybediyor, iradesini yitiriyor, dövüşme içgüdüsünden, koruma refleksinden, liderlik dürtüsünden sistemli şekilde arındırılıyor. Bu bir rastlantı değil. Yalnızca yaşam tarzları değil, hormon profilleri bile değişiyor. GDO'lu yiyeceklerle, östrojen benzeri kimyasallarla dolu ambalajlı ürünlerle erkek bedeni doğallığını yitiriyor. Bu bir biyolojik silahsızlandırmadır. Diğer yandan kadınlar özgürleşmek istiyorlar. Ama bu özgürlüğün bedelini yalnızlık, tükenmişlik ve aidiyetsizlikle ödemeye başladılar. Çünkü gerçekte, kadınlar erkeklerin çöküşü üzerinden özgürleşmeye çalışıyorlar. Oysa bilmiyorlar ki, erkeğin çöküşü, kadının da çöküşüdür. Bugün erkekliğin savaş alanı laboratuvarlar, reklam ajansları, algoritmalar ve hormonal dengesizliklerdir. Maskülen enerji artık savaş meydanlarında değil, raf ömrü uzatılmış yiyeceklerin içinde, Wi-Fi sinyallerinde ve dijital öfke nöbetlerinde boğuluyor. Bu bir kurgu değil. Bu, erkekliğin topyekûn iptal planıdır.
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.