#smrgSAHAF İttihat ve Terakki Hatıralarım -

Stok Kodu:
1199022040
Boyut:
14x20
Sayfa Sayısı:
78 s.
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
1
Basım Tarihi:
1957
Kapak Türü:
Karton Kapak
Kağıt Türü:
3. Hamur
Dili:
Türkçe
Kategori:
0,00
1199022040
408136
İttihat ve Terakki Hatıralarım -
İttihat ve Terakki Hatıralarım - #smrgSAHAF
0.00
Bu hatıraları, bundan yedi yıl kadar önce haftalık (Millet) dergisinde tefrika olarak yayınlamıştım. Bunları okuyanlardan hiç biri yalan, uydurma, mübalâğalı bir nokta bulamamış olacak ki bu yolda bana bir itirazda bulunmadı. Öyle ise, yayılanı olduğu gibi bırakmak daha iyi olmaz mı idi? Olurdu belki. Ben de hemen hemen böyle düşünür gibiydim.

İttihat ve Terakki partisi, meşrutiyeti ilân ettirmek başarısını elde ettikten sonra Devlet İdaresini birdenbire ele almamış, daha doğrusu alamamıştır. Bu, siyasî bir kusur olsa da İttihat ve Terakkiyi Vatan haini saydıracak kadar ağar bir suç değildir. İttihat ve Terakki iktidarı elde ettikten sonra, bâzı yazarların son zamanlarda rivayet ettikleri zulümde bulunmamıştır. Daha 31 Mart hâdisesinde kurulan örfî divanı harp devam ettise bu, ittihatçıların isteği ile olmamıştır. Hükûmete muhalif olanlar baskıya divanı harpçe uğratılmıştır. İktidar, divanı harpler üzerinde etki yapmamıştır, yapamazdı da.

İttihat ve Terakki muhaliflerini sürgüne göndermek yolunu da tutmamıştır. Öyle olsaydı: meselâ Sinop kal'asına sürülenler arasında Refik Halit Kara'yı İstanbul'a getirtip (Yeni Mecmua) da ona "Sakın Aldanma, İnanma, Kanma" gibi yazılar yazdırmazdı.

İttihatçılar, Hükûmet idaresinde bir hayli zaman acemilik gösterdiler; bundan tabiî ne olabilir? içlerinde "Ben Osmanlı Bankası kadar Osmanlıyım" diyen Buşoların bulunduğu bir Meb'uslar Meclisine İttihat ve Terakki ne kadar itimat edebilirdi? Bir yandan yıkıcı bir savaşla uğraşılırken öte yandan Memleketin iç işlerini yoluna koymak, millî bir iktisat kurmak, ilim ilerlemelerine çalışmak kolay mı idi?

Bu belâlı savaşta yenildikten sonra, ileride gelip hesap vermek şartile çok sevdikleri vatanı terkederek gidenlere ne denir? Memlekette kalanların bir gûnâ sorguya tâbi tutulmaksızın Malta'ya sürüldüklerini görmedik mi? Sığındıkları diyarlarda birer birer öldürülen İttihatçı adamlar, Memlekette kalsalardı, âdilce bir muhakemeden geçirilmeden evleri içinde öldürülmiyecekler mi idi? (Önsözden)

Bu hatıraları, bundan yedi yıl kadar önce haftalık (Millet) dergisinde tefrika olarak yayınlamıştım. Bunları okuyanlardan hiç biri yalan, uydurma, mübalâğalı bir nokta bulamamış olacak ki bu yolda bana bir itirazda bulunmadı. Öyle ise, yayılanı olduğu gibi bırakmak daha iyi olmaz mı idi? Olurdu belki. Ben de hemen hemen böyle düşünür gibiydim.

İttihat ve Terakki partisi, meşrutiyeti ilân ettirmek başarısını elde ettikten sonra Devlet İdaresini birdenbire ele almamış, daha doğrusu alamamıştır. Bu, siyasî bir kusur olsa da İttihat ve Terakkiyi Vatan haini saydıracak kadar ağar bir suç değildir. İttihat ve Terakki iktidarı elde ettikten sonra, bâzı yazarların son zamanlarda rivayet ettikleri zulümde bulunmamıştır. Daha 31 Mart hâdisesinde kurulan örfî divanı harp devam ettise bu, ittihatçıların isteği ile olmamıştır. Hükûmete muhalif olanlar baskıya divanı harpçe uğratılmıştır. İktidar, divanı harpler üzerinde etki yapmamıştır, yapamazdı da.

İttihat ve Terakki muhaliflerini sürgüne göndermek yolunu da tutmamıştır. Öyle olsaydı: meselâ Sinop kal'asına sürülenler arasında Refik Halit Kara'yı İstanbul'a getirtip (Yeni Mecmua) da ona "Sakın Aldanma, İnanma, Kanma" gibi yazılar yazdırmazdı.

İttihatçılar, Hükûmet idaresinde bir hayli zaman acemilik gösterdiler; bundan tabiî ne olabilir? içlerinde "Ben Osmanlı Bankası kadar Osmanlıyım" diyen Buşoların bulunduğu bir Meb'uslar Meclisine İttihat ve Terakki ne kadar itimat edebilirdi? Bir yandan yıkıcı bir savaşla uğraşılırken öte yandan Memleketin iç işlerini yoluna koymak, millî bir iktisat kurmak, ilim ilerlemelerine çalışmak kolay mı idi?

Bu belâlı savaşta yenildikten sonra, ileride gelip hesap vermek şartile çok sevdikleri vatanı terkederek gidenlere ne denir? Memlekette kalanların bir gûnâ sorguya tâbi tutulmaksızın Malta'ya sürüldüklerini görmedik mi? Sığındıkları diyarlarda birer birer öldürülen İttihatçı adamlar, Memlekette kalsalardı, âdilce bir muhakemeden geçirilmeden evleri içinde öldürülmiyecekler mi idi? (Önsözden)

Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat