#smrgKİTABEVİ Lüzumsuz Adam - 2025
Editör:
Kondisyon:
Yeni
Sunuş / Önsöz / Sonsöz / Giriş:
ISBN-10:
6052656044
Kargoya Teslim Süresi (İş Günü):
3&7
Hazırlayan:
Cilt:
Amerikan Cilt
Boyut:
13x19
Sayfa Sayısı:
112
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2025
Kapak Türü:
Karton Kapak
Kağıt Türü:
Enso
Dili:
Türkçe
Kategori:
indirimli
63,90
Havale/EFT ile:
61,98
Siparişiniz 3&7 iş günü arasında kargoda
1199246031
633187
https://www.simurgkitabevi.com/luzumsuz-adam-2025-5
Lüzumsuz Adam - 2025 #smrgKİTABEVİ
63.90
Sait Faik'in yazıya ilişkin düşüncelerinden ve yazarlık deneyiminden muhtelif izler taşıyor buradaki öyküler. Üstelik yazarlığın türlü hâllerine de ev sahipliği yapıyorlar: Sadece yazarak hayatını idame ettirmenin imkânsızlığını ironik şekilde dile getiren, serzeniş hâlindeki yazardan içi kıpır kıpır bir hâlde sokakta yazı avına çıkan yazara, okuruna yaratıcı yazarlık dersi veren yazardan onunla dertleşen, duygularını paylaşan yazara dek hepsi buradalar.
Öykülere yansıyan bir diğer mesele ise şehir sıkıntısı... Her ne kadar simitçi, balıkçı gibi şehrin emekçilerine yönelik sevgi dile getirilse de şehrin diğer bileşenlerine karşı büyük bir korku seziliyor. Bu korku da beraberinde aidiyet ve güven problemlerini doğuruyor. Şiddete meyilli insanlarla bir arada olma, her an ölümle burun burunaymış hissini tetikleyerek karakterleri kesif bir tekinsizliğe sürüklüyor. “Yedi senedir bu sokaktan gayrı, İstanbul şehrinde bir yere gitmedim.
. Sanki döveceklermiş, linç edeceklermiş, paramı çalacaklarmış -ne bileyim, bir şeyler işte- gibime geliyor da şaşırıyorum. Başka yerlerde bana bir gariplik basıyor. Her insandan korkuyorum. Kimdir bu sokakları dolduran adamlar? Bu koca şehir, ne kadar birbirine yabancı insanlarla dolu. Sevişemeyecek olduktan sonra neden insanlar böyle birbiri içine giren şehirler yapmışlar? Aklım ermiyor. Birbirini küçük görmeye, boğazlaşmaya, kandırmaya mı? Nasıl birbirinden bu kadar ayrı, birbirini bu kadar tanımayan insanlar bir şehirde yaşıyor?”
Öykülere yansıyan bir diğer mesele ise şehir sıkıntısı... Her ne kadar simitçi, balıkçı gibi şehrin emekçilerine yönelik sevgi dile getirilse de şehrin diğer bileşenlerine karşı büyük bir korku seziliyor. Bu korku da beraberinde aidiyet ve güven problemlerini doğuruyor. Şiddete meyilli insanlarla bir arada olma, her an ölümle burun burunaymış hissini tetikleyerek karakterleri kesif bir tekinsizliğe sürüklüyor. “Yedi senedir bu sokaktan gayrı, İstanbul şehrinde bir yere gitmedim.
. Sanki döveceklermiş, linç edeceklermiş, paramı çalacaklarmış -ne bileyim, bir şeyler işte- gibime geliyor da şaşırıyorum. Başka yerlerde bana bir gariplik basıyor. Her insandan korkuyorum. Kimdir bu sokakları dolduran adamlar? Bu koca şehir, ne kadar birbirine yabancı insanlarla dolu. Sevişemeyecek olduktan sonra neden insanlar böyle birbiri içine giren şehirler yapmışlar? Aklım ermiyor. Birbirini küçük görmeye, boğazlaşmaya, kandırmaya mı? Nasıl birbirinden bu kadar ayrı, birbirini bu kadar tanımayan insanlar bir şehirde yaşıyor?”
Sait Faik'in yazıya ilişkin düşüncelerinden ve yazarlık deneyiminden muhtelif izler taşıyor buradaki öyküler. Üstelik yazarlığın türlü hâllerine de ev sahipliği yapıyorlar: Sadece yazarak hayatını idame ettirmenin imkânsızlığını ironik şekilde dile getiren, serzeniş hâlindeki yazardan içi kıpır kıpır bir hâlde sokakta yazı avına çıkan yazara, okuruna yaratıcı yazarlık dersi veren yazardan onunla dertleşen, duygularını paylaşan yazara dek hepsi buradalar.
Öykülere yansıyan bir diğer mesele ise şehir sıkıntısı... Her ne kadar simitçi, balıkçı gibi şehrin emekçilerine yönelik sevgi dile getirilse de şehrin diğer bileşenlerine karşı büyük bir korku seziliyor. Bu korku da beraberinde aidiyet ve güven problemlerini doğuruyor. Şiddete meyilli insanlarla bir arada olma, her an ölümle burun burunaymış hissini tetikleyerek karakterleri kesif bir tekinsizliğe sürüklüyor. “Yedi senedir bu sokaktan gayrı, İstanbul şehrinde bir yere gitmedim.
. Sanki döveceklermiş, linç edeceklermiş, paramı çalacaklarmış -ne bileyim, bir şeyler işte- gibime geliyor da şaşırıyorum. Başka yerlerde bana bir gariplik basıyor. Her insandan korkuyorum. Kimdir bu sokakları dolduran adamlar? Bu koca şehir, ne kadar birbirine yabancı insanlarla dolu. Sevişemeyecek olduktan sonra neden insanlar böyle birbiri içine giren şehirler yapmışlar? Aklım ermiyor. Birbirini küçük görmeye, boğazlaşmaya, kandırmaya mı? Nasıl birbirinden bu kadar ayrı, birbirini bu kadar tanımayan insanlar bir şehirde yaşıyor?”
Öykülere yansıyan bir diğer mesele ise şehir sıkıntısı... Her ne kadar simitçi, balıkçı gibi şehrin emekçilerine yönelik sevgi dile getirilse de şehrin diğer bileşenlerine karşı büyük bir korku seziliyor. Bu korku da beraberinde aidiyet ve güven problemlerini doğuruyor. Şiddete meyilli insanlarla bir arada olma, her an ölümle burun burunaymış hissini tetikleyerek karakterleri kesif bir tekinsizliğe sürüklüyor. “Yedi senedir bu sokaktan gayrı, İstanbul şehrinde bir yere gitmedim.
. Sanki döveceklermiş, linç edeceklermiş, paramı çalacaklarmış -ne bileyim, bir şeyler işte- gibime geliyor da şaşırıyorum. Başka yerlerde bana bir gariplik basıyor. Her insandan korkuyorum. Kimdir bu sokakları dolduran adamlar? Bu koca şehir, ne kadar birbirine yabancı insanlarla dolu. Sevişemeyecek olduktan sonra neden insanlar böyle birbiri içine giren şehirler yapmışlar? Aklım ermiyor. Birbirini küçük görmeye, boğazlaşmaya, kandırmaya mı? Nasıl birbirinden bu kadar ayrı, birbirini bu kadar tanımayan insanlar bir şehirde yaşıyor?”
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.